Bugün tıraş olurken berber arkadaş, bu adam öküzün teki selam vermeden geçti, dedi. Adam içkili bir şekilde ev boyamasına gelmiş diye içinden geçirdi, bir başkası. Beni zaten iyi adam bulmaz, bugün de günüm berbat geçecek diye konuştu, orta yaşlı adam. Hacı hacıyı Mekke’de, gidi gidiyi tekkede, deli deliyi dakkada bulurmuş, diye düşündü. Benden de adam olmaz; çünkü bizim oralardan adam çıkmamış, diye düşündü delikanlı. Benim arkamdan yine birileri iş çeviriyor, yakında kokusu çıkar, dedi genç kız. Bu adam beni hiç arayıp sormazdı, hangi dağda kurt öldü, diye düşündü muhtar. Hastalandım on dakikada olsa ziyaretime gelmedi, dedi akrabası. En samimi arkadaşının bir anlık yokluğunda akıllı telefonunu karıştırmaya başladı, meraklı Melahat.
Uzmanlar bu şekilde hatalı düşünme şeklinin, dünyadaki olup biten olumsuzlukları kendine çekeceğini kronik hale gelmesi durumunda da depresyon, anksiyeteye neden olacağını ve gelecek günlerimizi karartacağını söylerler.
Biz insanlar ve olaylar hakkında ne de hızlı karar veriyoruz. Bazen öyle bir inanıyoruz ki, düşünme şeklimize. Yanlış olma ihtimali çok olsa bile.
Berber şöyle düşünebilirdi: Kim bilir dostumun ne sorunları var da selam vermeyi unuttu. Bu zamanda herkesin yükü ağırlaştı, kim bilir iç dünyasında hangi problemlere karşı savaş veriyor.
Bir başkası şöyle düşünebilirdi: Bazı önemli hastalıklar, içki içenlerin yaydığı kokuyu yayar. Nefesiyle beraber dışarı yayılır. Rabbimiz yardım etsin, adam hangi hastalıklarla beraber yaşamak zorunda kalıyor kim bilir.
Orta yaşlı adam şöyle düşünebilirdi: Sabah iyi bir insanla karşılaşmamış olabilirim; ama gün bitmedi. Yiğidin harman olduğu yerde, daha güzel insanlarla karşılaşabilirim. Daha iyi, hayırlı insanlarla karşılaşmak için dua edebilirim.
Delikanlı şöyle düşünebilirdi: Bataklıklar da güller de yetişir, ben bu diyarın gülü olmak için çok çalışıp mücadele vereceğim.
Genç kız şöyle düşünebilirdi: Çok şükür, bir yanlışım yok ki bana tuzak kuran biri olsun. Niyet, yaşantı hayır akıbet hayır.
Muhtar şöyle düşünebilirdi: Belki ezeli dostum beni özlemiştir, sesimi duymak halimi hatırımı sormak istemiştir.
Akrabası şöyle düşünebilirdi: Ziyaretime gelemeyen akrabam, iç dünyasında hangi büyük hastalıklarla uğraşıyor, bilmiyorum. Belki dünya telaşından unutmuş, fırsat bulamamıştır; insanız hepimiz düşer, şaşarız.
Meraklı Melahat şöyle düşünebilirdi: Kim olursa olsun izinsiz kimsenin özel eşyalarının içeriğini merak etmeye, karıştırmaya hakkım yok. Aynı şeylerin bana yapılmasını ister miydim? Belki onun telefonunda görmemem gereken şeyler vardır gördüğümde çok üzüleceğim. Merak ilme yönlendirme dışında çoğu zaman zararı dokunmuştur biz insanlara. Hucurat Suresini daha önce de okumuştum, ama unutmuşum.
Biz insanları gün içerisinde beyin bankasına girdilerinin niteliğine göre ikiye ayırabiliriz.
Zihin bankasına gün içerisinde pozitif düşünce, güzel fikir, güzel zan, güzel niyet girdisi yapanlar, yatıranlar.
Zihin bankasına gün içerisinde negatif düşünce, kötü fikir, kötü zan, kötü niyet girdisi yapanlar, yatıranlar.
Hastalıkların en önemli nedeni olumsuz düşünceleri zihnimizden bir türlü atamamamız ve gün, hafta, aylık negatif girdilerin zihin bankamıza işlenmesidir. Yanlış düşünme şekliyle hayata tutunmaya çalışanlar, daha çok hayatın ve insanların şer, fena, pis, kötü yönüne enerji verenler, fiziksel sağlıklarını da kaybediyorlar. Biz insanların önce zihni, sonra ruhu, sonra da bedeni hasta oluyor.
Dr. David J. Schwartz “Büyük Düşünmenin Büyüsü” isimli kitabından alıntı yaparak konumuza açıklık getirmeye çalışalım:
“Beyniniz tıpkı bir banka gibidir. “Akıl bankanıza” her gün düşüncelerinizi yatırırsınız. Bu düşünce birikimleri büyür ve sizin belleğiniz olur. Düşünmeye başladığınızda veya bir problemle karşılaştığınızda, aslında bellek bankanıza şunu söylersiniz: “Bunun hakkında ne biliyorum?” Bellek bankanız otomatik olarak sizi cevaplar ve daha önceki benzer durumlarda yatırmış olduğunuz bilgi parçalarını sunar. O halde belleğiniz yeni düşünceleriniz için işlenmemiş malzeme sağlayan temel kaynağınızdır.
Bellek bankanızı etkin biçimde yöneterek güven sağlamak için yapmanız gereken iki önemli şey şudur:
1.Bellek bankanıza sadece olumlu düşünceleri yatırın.
Dürüst olmak gerekirse, herkes hoş olmayan can sıkıcı, cesaret kırıcı pek çok durumla karşı karşıya kalır. Ama başarısız insanlarla başarılı insanlar bu durumları tamimiyle farklı biçimlerde ele alır. Başarısız insanlar bunları, deyiş yerindeyse, kalben alırlar. Bu hoş olmayan durumlar üzerinde gereğinden fazla durarak bunların belleklerinde iyi bir yer edinmelerine neden olurlar. Bunları akıllarından çıkaramazlar. Geceleri, üzerinde düşündükleri en son şeyler bu hoş olmayan durumlardır. Öte yandan kendine güvenen, başarılı insanlar bunlar üzerinde “bir daha düşünmezler bile.” Başarılı insanlar bellek bankalarına olumlu düşünceler yatırmada uzmanlaşmışlardır. Her sabah işe gitmeden önce arabanızın motoruna iki avuç dolusu pislik dökseniz arabanın performansı nasıl olur? Çalışan motor kısa süre içinde berbat ve işlevlerini yapamaz hale gelir. Olumsuz, hoş olmayan düşünceler de aklımızda kaldığı sürece aynı etkiyi yapar. Olumsuz düşünceler zihinsel motorumuz üzerinde gereksiz bir pislik ve ter oluşturur. Endişe, gerilim ve aşağılık duygusu yaratırlar. Diğerleri yoluna devam ederken sizi yol kenarına koyarlar.
Şunu yapın: Düşüncelerinizle yalnız kaldığınız anlarda, araba sürerken veya tek başınıza yemek yerken hoş ve olumlu deneyimlerinizi anımsayın. Bellek bankanıza güzel düşünceler yatırın. Bu, güveninizin artmasını sağlar. Size “Elbette ki kendimi iyi hissediyorum” duygusu verir. Vücudunuzun doğru çalışmasına da yardımcı olur. İşte size mükemmel bir plan: Yatmadan hemen önce, bellek bankanıza olumlu düşünceler yatırın. Mutlu olduğunuz zamanları sayın. Minnettar olmanız gereken güzel şeyleri anımsayın; eşinizi, çocuklarınızı, arkadaşlarınızı, sağlığınızı. Bugün gördüğünüz insanların yaptığı iyi şeyleri anımsayın. Küçük zafer ve başarılarınızı anımsayın. Hayatta olduğunuz için mutlu olmanızı gerektiren sebepleri düşünün.
2. Bellek Bankanızdan Sadece Olumlu Düşünceler Çekin:
Birkaç yıl önce Chicago’da bir psikolog danışmanlar firmasıyla çok yakın ilişki içindeydim. Birçok durumla karşılaşmışlardı. Ama bunların çoğu evlilik problemleri ve psikolojik uyum sorunlarıydı. Tümü de akılla ilgiliydi. Bir öğleden sonra şirketin başındaki kişiyle mesleği ve uyum sağlamada ciddi problemi olan insanlara yardım etme konularını konuşurken şu saptamada bulundu: “Siz de biliyorsunuz ki insanlar sadece tek bir şey yapıyor olsalar benim gibilerinin hizmetlerine gereksinim duyulmazdı.
“Nedir bu?” diye sordum sabırsızlıkla.
“Basitçe şu: Olumsuz düşünceleri zihinsel canavarlar halini almadan önce yok etmek.”
“Yardım etmeye çalıştığım bireylerin çoğu” diye devam etti, kendilerine has zihinsel korku müzelerinin bekçiliğini yapıyorlar. Birçok evlenme zorluğu, örneğin, ‘balayı canavarı’ ile ilgili. Balayı, evli çiftlerden biri veya her ikisi için de bekledikleri kadar tatminkâr geçmeyebilir; ama bunu bilinçaltlarına gömecekleri yerde binlerce kez anımsamayı tercih ederler. Ta ki evlilikte yaşanan başarılı ilişkilerin karşısına dev bir engel olarak çıkana dek. Bana beş on yıl sonra gelirler.
Çoğu zaman müşterilerim sorunun nerede yattığını görmezler. Problemlerinin kaynağının ne olduğunu ortaya çıkarıp onlara göstermek ve aslında bunun ne kadar sıradan olduğunu görmelerine yardım etmek benim işimdir. “Bir kişi neredeyse her türlü hoş olmayan durumdan zihinsel bir canavar yaratabilir,” diye psikolog arkadaşım devam etti. İşteki başarısızlık, biten bir duygusallık, kötü bir yatırım, yetişmekte olan çocukların davranışlarının yarattığı düş kırıklığı işte bunlar dertli insanların, yok etmeleri için yardımcı olduğum ortak canavarlarıdır.
Herhangi bir olumsuz düşüncenin, sürekli anımsanmakla gerçek bir zihinsel canavar haline geleceği, kişinin kendine olan güvenini yıkacağı ve ciddi psikolojik zorluklara neden olacağı açıktır.
Daha önce bahsettiğim psikolog arkadaşım, hastalarından birinin kendisini “fiziksel ve zihinsel” olarak öldürmesini engellemede nasıl yardımcı olduğunu anlattı. Bu hasta,” diye açıkladı, “otuz yaşlarının sonundaydı ve iki çocuk annesiydi. Genel terminolojiyi kullanırsak, ciddi bir depresyon içindeydi. Hayatında yaşamış olduğu her olaya, mutsuz bir deneyim olarak bakıyordu. Okul günleri, evliliği, çocuklarını doğurması, yaşadığı yerler, hepsi de olumsuz düşüncelerdi.
Gerçekten mutlu olduğunu anımsadığı hiçbir anısının olmadığını söylüyordu. Tabi insan eski zamanları nasıl anımsarsa şimdiki zamanını da öyle gördüğü için, gördüğü şey kötümserlik ve karanlıktı. Ona gösterdiğim bir resimde ne gördüğünü sorduğumda, ‘Bu gece hunharca bir fırtına çıkacağa benziyor’ dedi. Bu şimdiye dek resmin yorumuyla ilgili olarak duyduğum en kasvetli yorumdu (resim büyük yağlı boya bir tabloydu ve görünen şey gökyüzünün yüksek olmayan bir yerinde duran güneş ile girintili-çıkıntılı ve kayalıklı bir sahil şeridiydi. Boyama o kadar zekice yapılmıştı ki tablo gündoğumu olarak da günbatımı olarak da yorumlanabilirdi.
Psikolog bana kişinin resimde ne gördüğünün kişiliği hakkında bir ipucu oluşturduğunu söyledi. Pek çok insan bunun bir gündoğumu olduğunu söylermiş. Ama depresyon içindeki, zihinsel olarak problemli insanlar neredeyse daima bunun bir günbatımı olduğunu söylerlermiş.
Bir psikolog olarak, bir kişinin belleğinde bulunan şeyleri değiştiremem. Ama hastanın da işbirliğiyle kişinin geçmişini farklı bir ışık altında görmesine yardımcı olabilirim. Bu bayan üzerinde uyguladığım genel tedavi buydu. Geçmişinde bütünüyle hayal kırıklığı yerine eğlence ve zevk görmesine yardımcı olmak için onunla birlikte çalıştım. Altı ay sonra gelişme göstermeye başladı. O noktada, ona özel bir görev verdim. Her gün mutlu olmasını gerektiren üç farklı sebebi düşünüp yazmasını söyledim.
Perşembe günü olan bir sonraki randevusunda, onunla birlikte listesinin üstünden geçerdim. Üç ay boyunca bu tür tedaviyi sürdürdüm. Gelişimi çok tatmin ediciydi. Bugün bu bayan içinde bulunduğu duruma çok iyi adapte olmuştur. Olumlu ve pek çok insan gibi elbette o da mutludur.
Bu bayan bellek bankasından olumsuzlukları çekmeyi bıraktıktan sonra, kurtuluşa doğru ilerlemeye başlamış oldu.
Psikolojik açıdan problem küçük de büyük de olsa, tedavi ancak kişi bellek bankasından olumsuzlukları çekmeyi bırakıp olumlu şeyleri çekmeyi öğrendiğinde etkisini göstermeye başlar.
Zihinsel canavarlar yaratmayın. Bellek bankasından hoş olmayan şeyler çekmeyi reddedin. Hangi türden olursa olsun bir şeyi anımsadığınız zaman deneyimlerinizin olumlu kısmı üzerine konsantre olun; kötü tarafını unutun. Onu toprağa gömün. Kendinizi olumsuzca düşünürken yakalarsanız, zihninizi tamamıyla kapatın.
İşte size çok önemli ve cesaret verici bir şey: Aklınız siz den olumsuzlukları unutmanızı istemektedir. Sadece işbirliği içine girerseniz, hoş olmayan anılar düzenli bir biçimde küçülecek ve bellek bankasındaki görevli onları sonunda iptal edecektir.
ALİ ALTAYLI