Evlerimiz güzelleşmeden dünyada istenilen huzur ve dinginlik olmayacaktır. Peki, ev denince ne aklımıza geliyor. Oturduğumuz evlerin güzelleşmesi huzur bulmamız ve huzurlu bir toplum için yeterli mi?
Üç tane evimiz var; ancak üçünün güzelleşmesiyle istenilen huzur gelip bizi bulabilir.
İçinde yaşadığımız daima bizimle olan vücut evimiz.
Eşimiz ve çocuklarımızla yaşadığımız evler
Dünya evi
İçinde yaşadığımız evlerin söz sahibi zihin ve kalp. Bunlar güzelleşmeden biz insanlar huzurlu olamayız.
Oturduğumuz evlerin söz sahibi anne ve baba. Anne ve baba güzelleşmeden çocuklar güzelleşmeyecek ve istenilen huzurlu günler gelip insanlığı bulmayacak.
Dünya evinin söz sahibi Rabbimiz. Rabbimiz,(cc) bize sormadan bizleri dünyaya göndermiş. Kıymet vermiş, insan olarak göndermiş. Doğru yoldan sapmamamız için kitap ve peygamber göndermiş. Dünyadaki huzur ancak Rabbimizin en son gönderdiği kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamber Efendimizin (sav) sünnetine sarılmakla mümkündür. Bunun dışındaki huzur arayışları sonuçsuz kalmış ve kalmaya devam edecektir.
*
Zenginlerin hayatına özenen ve zengin olunca hayatım tıkırında olacak diye düşünen insan! Dünyadaki gerçek zengin parası, malı mülkü çok olan değildir. Hem birçok zenginin iç ve dış huzuru da yoktur. Hem tek dünyalık yaşayan ve bir anda nefesi kesilip diğer tarafa bir şey götüremeyecek insan nasıl gerçek zengin olabilir?
Peki, dünya ve sonsuz hayatta gerçek zenginler kimlerdir?
İmanı, ilmi, ameli, ihlası, gönül huzuru, beden ve ruh sağlığı, Yaratıcıya yakınlığı, zikri, şükrü, istiğnası, sabrı, utanma hissi, cömertliği, mütevazılığı, insanlarla diğer canlılarla uyumu, zihni, kalbi, dili, göz ve yüzünün güzelliği çok olan insan gerçek zengindir.
*
Dünyada en fakir ve şansız insan Yaratıcıyı bulmuş; ama kıymetini bilmeyen ya da hiç bulamamış insandır.
Müslüman bir memlekette ve anne babadan doğan bizler, imanımızın kıymetini anlamakta ve inancımızın gereklerini yerine getirmede gevşek olabiliyoruz. Her gün ülkemizin minarelerinden kulağımıza gelen ezan sesleri sıradanlaşıyor. Yurt dışında yaşayan bir Müslüman’ın ezan sesi duymasıyla bizimkisi bir mi? Hazine sandığı içimizde, yanımızda, imanımızda; ama hep sahip olmakta, uzakta, gösterişte arıyoruz. Şu olunca, buna sahip olunca mutluluk hazinesi gelip beni bulacak diyoruz.
Gerçek Yaratıcıyı hiç bulamamış insanlar var dünyada. Depresyona giren insanların birçoğu, Yaratıcıyı tanımayan ya da tanıdığı Yaratıcıya güvenmeyen insan grubundan oluşuyor. Ne yazık ki Yaratıcıyla doğru iletişim kuramayan bir insan, diğer insanlarla da yerinde ve süreklilik arz eden iletişimde bulunamıyor. Yaratıcıdan bize her gün akıp duran sevgi ve muhabbetten nasibi az olan insan, dünyanın en fakir insanı değil mi? Bir türlü kalbi ve zihni mutmain olamamış, gelgitleri fazla olan insan değil mi? Dünya denizinde boğulmamak için canhıraş çırpınan insan değil mi?
*
Dünyaya gelen her bir insana Yaratıcı, kendi gücünü gösterecek ve biz insanların aslında çok da büyük, akıllı, güçlü olmadığımızı hissettirecektir. Kendisini bulmamız, gücünü hissetmemiz, aciz, kul ve ölümlü olduğumuzu anlamamız için musibetlerle eğitir Rabbimiz bizleri. İşte bunu görebilmek aydınlanmanın ilk basamağını oluşturur: Musibetin arkasındaki anne babamızdan daha şefkatli Yaratıcıyı görebilmek ve başımıza gelen musibetleri doğru okuyabilmek.
Kimsenin imtihanı kimseye benzemez; çok çeşitli sorular farklı, cevaplar farklı.
Kimimiz bu imtihanlar karşısında isyan eder, “beni mi buldun” der, Yaradan’a kafa tutar, kötü alışkanlıklarla çöküşe geçer. Kimimiz de musibetin ötesindeki Yaratıcıyı görür, sabreder, şükreder; dua, tevekkül ve tefekkür eder ve imtihandan güçlenerek çıkar.
*
Dünyada gerçek özgürlüğü tadanlar kimlerdir?
Tahkiki, gür bir imana sahip olanlar
Temiz bir zihne ve öze sahip olanlar
Eğitime yatırıp yapanlar
Beklentisi sadece Yaratıcıdan olanlar.
Çalışma ve üretmeyi sevenler.
Tahkiki, gür bir iman bizi yaratılmış olanın kulluğundan kurtarır. Zihin ve gönül dünyamız doyuma ulaşmanın mutluluğunu yaşar. İman en büyük imkân ve gücümüzdür. İnanan insan özgür insandır, canlıların en değerlisi, yaratılmışın gözbebeğidir.
Temiz ve özgür bir zihin, Yaratıcıyla barışık, geçmişin ve bugünün olumsuz düşüncelerinden kendini kurtarabilen, okumaya, gözlemlemeye âşık olan zihindir. Temiz bir öz ise huzur ve özgürlüğün olmazsa olmazıdır.
Eğitim, bizi cahillik ve fakirlikten çekip alıyor. Başkalarının cebine aklımızı koymaktan, yönlendirilmekten, kandırılmaktan, cesaretsizlikten, tek tip bakış açısından bizi koruyor. Eğitimle kendine yatırım yapmamış bir insan, köleleştirildiğinin farkında bile olmuyor.
Beklentisi kuldan olmayan insan, özgür insandır. Hakka, kendisine ve emeğine güvenen insan geleceğini “beklentili yaşama hastalığıyla” kirletmiyor. En yakınlarımız bile zamanı gelince beklentimizi sezince köprüleri yıkmıyorlar mı, araya mesafe koymuyorlar mı?
Çalışmayı, üretmeyi seven insan izzetli ve özgür insandır. Kendine ve sevdiklerine yeten, verebilen, kimsenin kredi kartında, ev ve arabasında, bağ bahçesinde, kazanımlarında gözü olmayan insan, kıymetlidir. Çalıma ve üretimi sevmek, içinde bulunmak bir insanın kendisine ve ülkesine yapabileceği en büyük iyiliktir.
*
Bağımlılık denince aklımıza sadece esrar, eroin, sigara, alkol bağımlılığı mı geliyor?
Ya ekran bağımlılığı…
Büyükten küçüğe her geçen gün artan ekran bağımlılığı…
Biz yetişkinler, gözlerini mutmain edemeyince rahatsız oluyor.
Çocuklar ise en büyük ve vazgeçilmez oyuncakları olarak görüyor.
Ekranlar biz yetişkinlerin kıymetli zamanlarını, utanma hissini, sonsuzluk kazancını alıp götürüyor.
Çocuklara bakıcılıkta, “uysal çocuk” olmakta kullanılan ekranlar, çocukların ve anne babanın başını ağrıtmada geç kalmayacaktır.
ALİ ALTAYLI