Çok sevdiğim, saygı duyduğum ve benim üzerimde emeği çok olan yakınlarımdan biri benim
söylediğim sözlerden birine çok gücenmiş. Bana dedi: “Sen, bana bu sözü söylememeliydin.” Bu sözü
söyleyen yakınım çay içip işyerinden ayrıldıktan sonra söylediğim söz üzerinde düşünmeye başladım.
Yaklaşık bir hafta önce söylenmiş bir sözdü. Kırmak, üzmek için söylememiştim; ağzımdan bir anda
çıkmış ve yakınım damara dokundurmuş, bana darıldığını söylemişti.
Vücudumuz et, kemik, kandan oluşur. Etler içerisinde en çok eğitilmesi ve yabani otlardan
temizlenmesi gereken hiç şüphesiz dil ve kalptir. Bunu bilmeyen insan sayısı yok denecek kadar
azdır. Yazanlar da okuyanlar da dinleyenler de konuşanlar da bilir. Bilmesine biliriz de her
bildiğimizi hayatımıza hayat kılamadığımız gibi bu konuda da eksiklerimiz az değil.
Bir rivayete göre, Davud (a.s) Lokman Hekim’den bir koyun keserek en iyi, en lezzetli, en güzel, en
tatlı iki parçasını getirmesini ister. Lokman Hekim ona kestiği koyunun dil ve yüreğini götürür. Aradan
birkaç gün geçince Davud (a.s) yine Lokman Hekim’den bir koyun keserek bu sefer en kötü, en çirkin,
en acı yerini getirmesini ister. Lokman hekim yine koyunun dili ve yüreğini götürür. Davud (a.s) bunun
hikmetini sorunca Lokman Hekim şöyle cevap verir: “Bu ikisi iyi olursa bunlardan daha iyisi, kötü
olursa da daha kötüsü bulunmaz.” der.
Divan edebiyatı şairlerinden Osman Nevres konuşma adabıyla ilgili bize uyarılarda bulunur:
Önün ardın gözet, fikr-i dakik et, onda bir söyle
Ögütme ağzına her ne gelirse âsiyâb-âsâ
(Sözün önünü ardını gözet, ince düşün, onda bir söyle. Değirmen gibi ağzına ne gelirse hemen
öğütme.)
Gelin bu beyit üzerinde söz söylemenin beş kuralını yazalım:
1.Söyleyeceğin söz için ortam uygun mu? Her doğrunun her yerde söylenilmeyeceğini aklından
çıkarma.
- Söyleyeceğin sözün önünü ve sonunu iyi hesap et. Sözün nereye gideceğini iyi düşün.
- Sözü söylemeden önce zihninden geçir, hangi üslupla söyleyeceğinin hesabını iyice yap.
4.Bir ortamda çok dinleyen az konuşan ol. On dinle, bir konuş. Önce dinler, iyice sözü tartar
konuşursan başın daha az ağrır. (Benim şu ana kadar başaramadığım bir madde.)
Karacaoğlan:
Mecliste arif ol, kelam dinle,
El iki söylerse, sen birin söyle.
Elinden geldikçe iyilik eyle,
Hatıra dokunup yıkıcı olma.
5.Ağzına gelen her şeyi değirmen gibi öğütüp atma. Aklına geleni düşünüp taşınmadan hemencecik
söyleme.
Hz. Ali (r.a) şöyle der: “Dilin kemiği yoktur; ama bir vuruşta öldürdüğü insan çoktur.” der.
Hz Mevlana: “İnsanoğlu dünyayı zapt eder, ama ağzını zapt edemez.” der.
Atalarımız insanı abâd (mutlu) eden de sözdür, berbat eden de sözdür, diyerek söze dikkat
çekmişlerdir. Yine dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim, demişler.
Küslükler, kırgınlıklar, uzun süren düşmanlıklar, işlerimizin gereğinden fazla uzaması ve isteğimizin
yerine getirilmemesi, tazminata mahkûm edilmemiz, trafikteki sorunlar, aile faciaları, uzun süren
strese gönül darlığına sebep olan olaylar, hatta demir parmaklıkları ve yerin altını boylamamızda dilin
yanlış kullanılmasının etkisi yadsınamaz bir gerçektir.
Yusuf Has Hâcib’in şu sözü üzerinde düşünülmeye değerdir: “Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin
süsü yüz, yüzün süsü gözdür.”
Bu söz bize ne söyler?
Özü temiz olanın genellikle sözü temiz olur.
Aklı, zihni temiz olanın sözü güzel olur.
Yüzü temiz olanın sözü hikmetli olur.
İnsanın süsü, yüzü ve gözüdür.
Yaşantısı temiz olanın sözü, yüzü, gözü güven verir.
Akıl, dil, yüz, göz bir insanın tanıtım mektubudur.
Aklı karışık olanın dili de karışık olur.
Aklını tek hedefe, vizyona adayanın dili çok kirlenmez.
Çevresini kaliteli dostlardan oluşturanın dili, özü, zihni, yüzü yeşerir.
Başına gelenleri insanlardan değil, kendi hatalarından ve Hak’tan bilenin dili temiz olur.
Medeniyetimiz söz medeniyetidir. Ağzımızdan çıkan her sözün bir vebali mesuliyeti vardır. Ne yazık
ki toplum olarak ağzımızdan çıkan söze hakkıyla dikkat edememekte ve sonsuzlukta önümüze
açılacak defteri karartmaktayız. Ne mutlu o güzel insanlara ki az konuşur, öz konuşur; az
konuştuğunu da ölçer biçer öyle konuşur. Ne kırar ne döker ne kendini üzer ne de çevresini.
Ali ALTAYLI