Ramazana çok az kaldı. Ramazanın sıcak yüzünü göstermesi vücudumuzdaki bazı organları, hisleri rahatsız etti; bazılarını da çok sevindirdi. Vücudumuzu esir alan nefis ve şeytanı çok üzdü. Diğer organlarımızı, hislerimizi ise çok sevindirdi.
Esaret zincirlerini boynumuza takan, gerçek özgürlüğümüzü çalan ve ramazanın kendisini göstermesiyle çok üzülen ve bizi on bir ay inim inim inleten iki tehlikeli düşmanımız var. Biri içimizde bir peşimizdedir:
Nefis
Şeytan
Ramazanın gelmesiyle sevinen latifelerimiz ve organlarımız ise şunlardır:
Akıl
Kalp
Vicdan
Ruh
Mide, göz, kulak, dil.
Ramazan ayında gölgemiz gibi takip eden, bizi bir an bile yalnız bırakmayan şeytanlar zincire vuruluyor. On bir ay bizi yanlışa, günaha iten azılı düşmandan birisi olan şeytanların bu bir ay eli kolu bağlanıyor. Manevi yolculuğumuzda bize ayak bağı olma yönü zayıflıyor.
Peygamber Efendimiz (sav) “Ramazan ayı girince cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve merede-i şeyâtîn zincire vurulur.” buyurmuştur.
İnatçı, saldırgan şeytanların zincire vurulması biz inananların işini kolaylaştırmakta ahiret azığının çoğalmasına vesile olmaktadır.
İçimizdeki nefis bizi Rabbimizden uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor. Özellikle yanlış kullandığımız ekranlar, midemizi tıka basa doldurmamız ve hedefsizlik nefsi besliyor. Ramazan orucunda nefsin sesi kısılıyor, açlık nedeniyle yola gelip benliği kırılıyor.
Bizim hem Hak ile hem de insanlarla iletişimimizi bozan nefis ve benliktir. Ramazan ayında benliğimiz ve nefsimiz uslanarak meleklere yaklaşıyoruz. Hafifliyor, özgürleşiyor; nefse itaati bırakarak bizi yoktan yaratan, yaşatan, yöneten Rabbimize itaatimizde sadık olmaya başlıyoruz. İnsanın nefsani isteklerini gemleyerek ruhunu, kalbini, bedenini özgürleştirmesinin en etkili yollarından biri oruç tutmaktır.
Hz. Mevlana nefis ve ruh ilişkisini şu şekilde anlatır:
“Allah insanı iki merkezli yaratmıştır. Bunlardan biri nefis, diğeri ise ruhtur. Ruh ulvi makamlara aittir. Yani arşa asılıdır; insanı çeker, durur. Ancak nefis de topraktan yaratıldığı için insanı ha bire aşağı çeker, durur. İşte biz insanoğlu bu iki şey arasında hayat mücadelesi verir, dururuz. Eğer insan Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirirse “insanı en yüce şekilde yarattık” sırrına mazhar olur. Yok, Allah’ın dediklerini dinlemezse nefse uyarsa “aşağıların aşağısına” düşer.”
Ramazan ayı gelince en çok dinlenen, sevinen organımız midemizdir. On bir ay tıka basa dolan midelerimiz rahat bir nefes almaktadır. Büyük fabrika olan midemizin boş olması diğer organlarımızı da uslandırmakta yönünü dünyadan ahirete çevirtmektedir.
Kalp dünyalık sevgilerden kurtulmakta Rabbine doğru akmaktadır. Göz eskisi gibi harama bulaşmamaktadır. Dil susma orucuna niyetlenerek diğer on bir ayda olduğu gibi sınırı aşmamaktadır. Kulağımız daha ulvi seslere yönelmektedir. Ramazan ayında Yüce Kitabımızı okuma ve dinlemede çok istekli olan biz inananların, dili ve kulağı daha da güzelleşiyor. Akıl vahyin emrine girerek ve dünyalık yanlış düşünme tarzlarından kurtularak Rabbine doğru yöneliyor.
Açlık sebebiyle muhtaçların durumunu daha iyi anlamamıza neden olan Ramazan ayı bizi kendimize getiriyor, tedavi ediyor, tutuyor, aşırılıklardan koruyor. Sabah ezanıyla yeme içmeyi bırakıyoruz, akşam ezanıyla orucumuzu açıyoruz. On dakika önce açamıyoruz. Demek ki oruç ayında Rabbimize itaatimiz daha çok artıyor. Bize verilen nimetlerin kıymetini daha iyi anlamamıza vesile oluyor. Bayat diye çöp kovasına astığımız bir kuru ekmeğin değeri daha iyi anlaşılıyor. Sürahide bekleyen suyun, bir kurtlu elmanın, dünden kalan yemeğin kıymeti katlanarak artıyor. Şikayetimizi azaltıyor, şükrümüzü çoğaltıyor Ramazan ayı.
Necip Fazıl Kısakürek Ramazan ayını mısralarına şu şekilde yansıtmıştır:
Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;
“Bilinmez”i bilirler, bilselerdi ağlamayı…
*
Ramazan mübarek ay, müminlerin balayı;
Hatırla der, suyu bal kaybedilmiş sılayı…
Mehmet Akif Ersoy Ramazan ayının ümitsizliği ortadan kaldırıp birlik ve beraberliğe vesile olmasını ister:
Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise;
Yâ Rab şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.
Mâdâm ki verdin bize bir rûh-ı nevin…
Ya Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin!
Bu mübarek ay olan Ramazan ayı nefis ve şeytanı yola getiriyor ve biz inananların uhrevi kazançlarının artmasını sağlıyor. Bizleri derin tefekküre yönelterek kendimizi ve Rabbimizi bulmamızı sağlıyor. Suç oranlarını azaltarak ilgili kurumları rahatlatıyor. Hayvani duygularımızı körelterek kalp ve ruhun baharını getiriyor.
Ne mutlu o insana ki, Ramazan ayının kıymetini bile, diğer aylarda da bu ruhu koruya ve bütün organlarına oruç tutturabile!
HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN
Ali Altaylı