Bir ülke için çocuklar geleceğin umudu, neşesi, en büyük yatırımıdır. Bir ülkenin gelecekteki bakanları,
milletvekilleri, valileri, savcıları, doktorları, iş adamları, eğitimcileri, esnafları, memurları, çiftçileri yeni
filizlenen çocuklar arasından çıkacaktır. Bugünün çocukları yarının anne babaları olacaktır. Peki,
biyolojik olarak büyüyen her çocuk istenilen düzeyde yetişiyor mu, yetiştirebiliyor muyuz? Hemen
hemen her türlü imkâna sahip olmalarına rağmen gelecekleri adına bilinçli adımlar atabiliyor muyuz
bugün bu konuda kafa yoralım?
İşyerine önceki yıllar Ahmet adında on yaşında Suriyeli bir çocuk gelirdi. Şimdilerde Yakup ve Yusuf
adında Afganlı iki çocuk geliyor. Yakup sekiz yaşında plastik toplayarak aile ekonomisine katkıda
bulunuyor. Baba doğru dürüst iş bulamıyor, anne hasta. Hem Suriyeli küçük yaşta çalışan Ahmet’i
hem de Yakup ve Yusuf’u ziyaret imkânım oldu. Önce bu çocukların yaşadıkları yerlere, sahip oldukları
imkânlara baktım sonra bizim çocuklara. Çocukluğunu yaşayamayan küçük yaşta geçim derdine düşen
çocuklar. Evlerinde elektrik olmadığı için -şimdi var- mum ışığında yaşamak zorunda kalan ve
evlerinde televizyon olmadığı için işyerine gelip çizgi film açar mısın bize Ali Abi diye rica eden
çocuklar. Bunu şunun için anlattım bu çocuklar kader gereği istenilen şartlarda yaşamıyor, anne
babaları daha çaresiz ve bilinçsiz olabiliyor. Çok şükür çocuklarımız geçmiş yıllara göre çok büyük
imkânlara sahip yokluk, yoksunluktan çoğu habersiz. Peki, çocuklarımız hangi yönden şanslı olursa
daha iyi bir gelecek onlara göz kırpar? Maddeler halinde sıralayalım:
- Kaliteli anne
- Kaliteli baba
- Anne baba arasında kurulan olumlu ilişki, iletişim
- Kaliteli öğretmen
- Kaliteli ekran
- Kaliteli eş dost, arkadaş çevresi
Hepimizin bildiği gibi çocuk eğitiminde en önemli kişi hiç şüphesiz annedir. Anne hem çocuk
dünyaya gelmeden hem de geldikten sonra en büyük yükü taşıyan, sorumluluğu fazla, çocuk
üzerinde etkisi, emeği çok nadide kişidir. Napolyon Bonapart: “Bana iyi analar veriniz, size iyi
vatandaşlar vereyim.” der. “Beşiği sallayan dünyayı sallar.” deriz. Çocuk için en büyük şansızlık,
annesinin kendisine çok az zaman ayırması ve ilgi ve sevgi eksikliğidir. Günümüzde ellerinden
telefon düşmeyen, ekranlarda çok fazla zaman geçiren, çeşitli programları takip edeceğim diye
çocuklarını ihmal eden annelerin varlığı üzücüdür. Eğer bir çocuk gelecekte eğitim, iş, eş, sosyal
yaşamında düzen tutturabiliyorsa bunda en önemli faktör hiç şüphesiz annedir. Anne bilinçli ve
şuurlu olur, kendisini çocuk eğitimi noktasında geliştirir, çocuğunun ileriki hayatında görmek
istemediklerini kendisi yapmayarak çocuğuna güzel örnek olursa çocuk, anne için huzur kaynağı
olur. Bir toplumda annelik kurumu, ev hanımlığının değeri hakkıyla takdir edilmezse çocuklar
istenilen düzeyde yetişmediği gibi sağlıklı bir şekilde de topluma katılmaz. Gerçekten bütün
benliğiyle ruhuyla anne varsa; evde düzen var, çocuk var, toplum var, yoksa her şey sözde var.
Anneden sonra babanın önemi de yadsınamaz bir gerçek. Babanın hiç olmadığı ya da var yok
olduğu ailelerde çocuk istenilen kıvamda yetişmiyor. Otomobilin arkasına yazmışlar: “ Bana bir
eksiğin var mı diye sorma hayat? Babam derim, yerini dolduramazsın.” diye.
Yine karı koca arasında kurulan iletişim de çocuğun yetişmesinde büyük öneme sahiptir. Evde
herkes sorumluluğunu biliyor, eşler birbirlerine karşı sevgi saygı da kusur etmiyorlarsa, evlerini
dünyadaki cennete dönüştürmeyi başarmışlarsa çocuk yetişiyor. Psikolojik sorunlu ailelerde,
kavga gürültünün eksik olmadığı ailelerde, aşırı baskıcı ve korumacı ailelerde çocuk istenilen
düzeyde toplumda yer edinemiyor.
Bir çocuğun idealist eğitimcilerde okuması, çocuğun beyninden önce kalbine girmeyi başarmış
öğretmenlerden ders alması da çocuğun istenilen kıvamda yetişmesini sağlıyor. Bu mesleği
sadece parası için yapan, işinin kutsallığının farkında olmayan, işini sevmeyen, kendisini
geliştirmeyen, yüzü bir türlü gülmeyen, aşırı kuralcı baskıcı, psikolojisi yerinde olmayan
eğitmenlerin de çocuğa vereceği çok şey olmuyor.
Kaliteli ekran seçiminde bulunan ve eş dost çevresi temiz olan çocukların da geleceği aydınlık
oluyor. Ekranların başında uzun süre zaman geçiren çocuklar gerçek hayata uyumda zorlanıyor.
Okul, mahalle arkadaşları yönüyle şanslı olan çocuklar daha ahlaklı yetişiyor. Anne baba özellikle
yemeğin başında bile ellerinden akıllı telefonları, tabletleri düşürmek istemeyen çocuklara güzel
örnek olmalı, önce kendisi ekranlarla araya mesafe koyabilmelidir.
Kısaca, küçük bir çocuk büyük bir dünya, büyük bir gelecektir. Çocukların filizlenip kök salması için
önce biz ailelerin bilinçli, farkındalı, ahlaklı olmamız gerekiyor. Çocuklarını ihmal eden, onlara
gereken değeri vermeyen aileler, milletler geleceğini imha ediyor.
ALİ ALTAYLI