Dün yatsı namazı için camiye gelen güngörmüş ihtiyar, cami kapısı girişinde bana dönerek şöyle dedi: “İnsanın cebi parayla dolunca dinden uzaklaşır, koskoca camide bir saf bile tamamen dolmuyor yazık bize.” diyerek cemaatin azlığından hayıflandı.
Bugün bu konuda düşünmeye başladım.
Gerçekten doğru muydu güngörmüş ihtiyarın söylediği?
İnsanın cebi para dolunca yani zenginleşince dinden uzaklaşır mı?
Para insanı şaşırtır mı yaratıcısından uzaklaştırır mı?
Daha çok parası az olan mı ibadet eder, dine daha çok sarılır?
Bir doktorun evine gelen diğer mesai arkadaşları “sen niye ibadet ediyorsun ki, her şeye sahipsin, ne ihtiyacın var ibadete” dedikleri gibi her türlü imkâna sahip olmak bizi ibadetlerden uzaklaştırır mı?
Alak Suresi 6. ayette Rabbimiz, “İnsan, kendini yeterli görünce azar.” dediği gibi biz kendimizi güçlü, yeterli görünce dine olan bağlılığımız azalır mı?
Peki, biz insanların en çok ne zaman bir Rabbimizin olduğu aklına gelir, ne zaman dine yönelir, ibadet eder, camiye gider, dua eder ve O’nu (cc) gündemde tutmaya çalışırız?
Borçlanınca
Hastalanınca
Depremde
Savaşta
Ayrılıkta
Cezaevlerinde
İşsiz kalınca
İflas edince
Trafik kazalarında
Ameliyat masalarında
Yağmur, kar kesilince
Ürünlerimiz azalınca
Keyfimiz bozulunca
Dostlarımızı bir bir kaybedince
Çocuğumuz olmayınca ya da çocuklarımızın başına bir iş gelince
Peki, biz insanlar en çok ne zaman Rabbimizden uzaklaşır; ibadeti, camiyi, cemaati, duayı bırakırız?
Her türlü gücü kasayı, masayı, nisayı ele geçirince.
Fakirken zenginleşince
Güçsüzken güçlenince
Vücudumuz hastalıktan uzakken
Huzurumuz yerindeyken
Konforumuz yerindeyken
Elimizde telefon, gözümüzde diziler, dişlerimizin arasında çekirdekler bizi köleleştirmişken
Koyunlar ikiz üçüz dördüz doğururken
Buğday başaklarının içi iyice doluyken
Birkaç koyun, keçi, inek ile başlayan hayvanlar yüzlerce binlerce olunca
Keyfimiz tıkırındayken
Dünya bize yâr iken
Zehirli bal olan cazibedar sevgililer etrafımızda dönerken
Kar yağmur zamanında yeterli miktarda yağarken
Tarlalarımız bahçelerimiz ürünlerle dolarken
Şirketimizde işler iyiyken
Geleneksel bir din anlayışına sahipken
Biz dualarımızda genellikle Rabbimizden şunları isteriz: Zenginlik, makam mevki mal mülk sayısı belli olmayan hayvanlar, ev, araba, tarla, arsa, villa, saygınlık getiren iş, sağlık, huzur, eş, çocuk vb.
Rabbimiz zamanı gelince bize bunları verir, bizi mutlu eder; ancak biz zamanla zihnimiz ve kalbimizdeki rayları, niyetleri değiştiririz. Rabbimizi, geçmişimizi unutur; asıl mal sahibine daha çok şükretmemiz gerekirken azar, isyan eder, nankörlükte sınır tanımayız.
O zaman güngörmüş ihtiyar beyefendinin dedikleri yanlış olmasa gerek.
Biz insanları Rabbimizden ibadetlerden uzaklaştıran aşağıdaki unsurlar değil midir?
Şükürsüzlük.
İmkânları kendimizden bilme.
Dünyalık kazanımların ölüm ve hesabı unutturması.
Zamanla kalbimizdeki sahte sevililerin çoğalması.
Zamanla ilahlarımızın yer değiştirmesi.
ALİ ALTAYLI