Her milletin içinden az sayıda da olsa çıkan büyük ruhlu, dünyada yaşayan ama bu dünyayı gerçekte yaşamayan, dini ve milleti için bir ömrü feda etmiş insanlar vardır. Bunlardan birisi hiç şüphesiz Mehmet Akif Ersoy’dur. Çok yönlü bir şahsiyettir. İslam ve vatan aşığı, şair, vaiz, muallim, Kur’an tercümanıdır. Yaşadığını söyleyen, söylediğini yaşamaya çalışan âlim, arif, hakperest nadir şahsiyetlerdendir.
Budur cihanda en beğendiğim meslek
Sözün odun olsun hakikat olsun tek
Mehmet Akif’e göre bu mısralarda görüldüğü gibi sanatın gayesi gerçeği yansıtmaktır. Zorlu zamanlarda hayal peşinde koşmak, çerez derdine düşmek, toplumdan uzak bir sanatın, mücadelenin içinde yer almak ona göre değildir.
Üniversite yıllarında küçük kâğıtlara yazıp ezberlemeye çalıştığım şiirleri benim gibi milyonlarca insana ışık olmuş, yön ve cesaret vermiştir. Bazı mısraları var ki üzerinde daha çok düşünülmeye değerdir, asla unutulmamalı, utturulmamalıdır.
İmandır o cevher ki, İlâhîne büyüktür
İmansız olan paslı yürek sînede yüktür!
*
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası
Dostunun yüz karası düşmanının maskarası
*
Kaç hakiki Müslüman gördümse hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.
*
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım
*
Dolaş da yırtıcı aslan kesil, behey miskin!
Niçin yatıp kötürüm tilki olmak istersin?
Elin, kolun tutuyorken çalış, kazanmaya bak!
Ki artığınla geçinsin senin de bir yatalak.
Milli mücadeleyi mısralarına en iyi yansıtan hiç şüphesiz Mehmet Akif’tir. İyi bir gözlemci, duyarlı, gerçekçi, Müslümanca düşünme tarzına sahiptir. Yurdun dört bir tarafında vatan müdafaası yapılırken milli bir marşa ihtiyaç duyuldu. 1921’de Maarif Vekâleti yarışmayı başlattı. 500 lira para ödülü konulan marşa 724 şiir geldi. Gönderilen şiirlerin hiçbiri istenilen düzeyde değildi. Mehmet Akif işin içinde para olduğu için yarışmaya katılmamıştı. Arkadaşlarının ısrarı üzerine ödülü almamak şartıyla yarışmaya katılmıştır. O sıralarda giyecek bir paltosu dahi yoktur. Çok soğuk havalarda arkadaşından ödünç palto almaktadır.
1 Mart 1921’de Maarif Vekili Hamdullah Suphi, meclis kürsüsünde Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nı okumuştur. Mecliste alkış tufanı kopmuş, şiir dört defa ayakta dinlenmiştir.
12 Mart 1921’e gelindiğinde yapılan oylamayla “Milli Marş” olarak kabul edilmiştir. Kazandığı 500 liralık ödülü de yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai’ye bağışlamıştır.
…
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
*
Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
…
Mısralara yansıyan büyük ruh, aksiyon, iman, heyecan, şevk, din ve vatan sevgisi ancak ve ancak maneviyatına sıkı sıkı bağlı Rabbine yakın, dünya sevgisinden, çıkarından, malından mülkünden uzak bir kişi tarafından yazılabilirdi.
Bir hakikat ve dava adamı olarak Mehmet Akif Ersoy:
Dinine bağlı vatanına düşkündür.
Gözü tok, gönlü deryadır.
Halkın adamıdır, halkın yanındadır.
Ümmetin derdiyle dertlenmiştir.
Dünyayı gözünde küçültmüş davasını büyütmüştür.
Yiğit ve merttir.
Büyük fikir ve dava adamıdır.
Cesurdur, adaletlidir, merhametlidir.
Batıyı körü körüne taklit etmeyen bir aydındır.
Çağının ilerisinde bir fikir adamıdır.
İslam dinini çok iyi bilen, yaşayan ve yaşatmaya çalışan bir âlimdir.
Taassuba ve cehalete karşı çıkmıştır.
Dürüsttür, dürüst olmayan insanlardan ve ikiyüzlülerden nefret eder.
Batı ve Doğuyu görmüş, halkın içine girmiş ve bunu mısralarında yoğurmuştur.
Şiirlerinde öğreticilik ağır basar. Topluma mesaj verme amacı güder.
İstiklal Marşı’nı “milletimin malıdır” diyerek “Safahat” a almamıştır.
Daha sonraki yıllarda İstiklal Marşı için şöyle demiştir:
“Bin bir fecâyi (musibet) karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas (kurtuluş) dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılmaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.”
İstiklal ve istikbal mücadelemizin hissiyatına tercüman olan, bunu mısralarına en güzel şekilde yansıtan, yaşadığı dönemde hakkıyla değeri bilinmeyen, hatta hayatının son günlerini de Mısır’da sürgünde geçiren, büyük ruhlu şair ve dava adamı olan Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyoruz.
Ali Altaylı