Dünkü “Parkta Bir Erkek Bir Kız” başlıklı yazıma yoruma binaen bu konu üzerine yazalım bugün. Yorum şöyle: “ Daha çok Kızılderili bilge dedeye ve onu dinleyen torunlara ihtiyacımız var. Yazık ki günümüz ebeveynleri çocukları dedelerden anneanne babaannelerden kaçırır oldular. Çekirdek aile sevdası koskoca kaç nesli mahvetti. Çocuk onların kimse karışamaz. Kendilerinin ilgilenmeye vakti yok. Aldı başını gidiyor yalnız gençlik. Sonumuz hayrola.”
Az insan çok huzur diyen bu çağın insanları olan bizler, ne yazık ki önce elemeye, azaltmaya en yakın çevremizden başladık. İlahi mesajı kulak ardı ederek kendimizi, çocuklarımızı dede ve ninelerinden koparmada gönüllü olduk. Geniş aileden çekirdek aileye adım attığımız günden beri çocuklar yalnızlaşmaya başladı. Sevgi ve birlikteliği ekran başında, yanlış arkadaş seçiminde, parklarda, kafelerde aramaya başladı.
Annenin de iş hayatında aktif rol almasıyla çocuklar bakıcılara, kreşlere emanet edilmeye başlandı. Yoğun iş hayatı nedeniyle çocuklarına hakkıyla zaman ayıramayan ebeveynler istedikleri imkâna kavuştu; ama çocuklar istenilen düzeyde yetişmedi. Gelin kaynanaya, kayınpedere; damat da eşinin anne babasına soğuk yüzünü gösterdi. Olan çocuklara oldu, çıkarsız sevgi ve muhabbeti babaanne, anneanne, dededen masrafsız alacak olan torun, masraflı olarak başka yerlerden almaya başladı.
Anne baba çalışmak zorundaydı, gerçekten ekmek parası için, yetişmediği için çalışmak zorunda olan anne babaları tenzih ederim. Maddi durumları yeterli olduğu halde evi, arabayı değiştireyim diyerek hırsla kısa dünya hayatı için çocuklarını ihmal eden, onlara zaman ayıramayan ebeveynlerin çocuklarının ahlakı, duruşu, bakışı ev ve arabadan önce değişiyor.
Peki, gelecekte farklı meslek kollarında görev olacak çocuklar, gençler; anne, baba, nine, dede ve akraba çevresinden hakkıyla sevgi, ilgi, değer görmezlerse bu eksikliği nasıl kapatacaklar? Yeterli zaman ayrılmayan ve gelecekleri için faydalı eğitim kurumlarına, kurslara, hobilere yönlendirilmeyen çocuklar, gençler boş vaktini:
Ekranlar
Parklar
Kafeler
Eğlence mekânları
Kötü arkadaş çevresi vb. doldurmaktadır.
Toplumun koruyuculuğu, tutuculuğu, yanlışa prim vermemesi geçmiş yıllara göre çok azaldı. Bu noktada kendilerini serbest, özgür gören gençler kimse bana karışamaz, hayat benim hayatım diyerek gelecek yıllarına diken saçmakta, mayın döşemektedirler.
Bir müşterim anlatmıştı. Yıllar önce babamın sigara paketinden babamdan habersiz gizlice bir sigara aşırmıştım. 14-15 yaşlarındaydım. Evden uzaklaştım, kuytu bir yerde sigarayı yaktım, öksüre tıksıra sigarayı içiyordum; çünkü daha önce hiç sigara içmemiştim. Arkamdan enseme bir tokat geldi, yere yapıştım. Gözlerimi zor kötek açıp baktığımda komşumuz Hasan Amca’ydı. Bana bir sürü öğüt azarlama karışık laf etti. Eve akşam vardığımda Hasan Amca babama söylemiş. Bir tokat da ondan yedim. Tokatla kalsa iyi, babam ve annemden bir ton laf işitmiştim. O gün bugündür sigarayı ağzıma almadım.
Bir eğitimci olarak şiddete karşı olmakla beraber korkunun, çekinmenin de olması gerektiğine inanıyorum. Yaşadığımız yüzyılda bir gencin yanlışından dolayı uyardığımızda nasıl tepki vereceğini bilemiyoruz. Çok yakınımızda olsa anne babası bize ne der, sorusu kafamızı karıştırmaktadır.
Aslında gençlere diyecek çok lafımız yok, çoğu pırıl pırıl gençler, yüzü özü çoğu büyüklerden daha temiz ve nurlu. Yalnız kalıyorlar, arayış içindeler, değer görmek anlaşılmak istiyorlar, ekranlardan daha güzel bir dünya sunduğumuzda oraya akıyorlar. Sorun biz büyüklerde. Model olamıyoruz, ilgilenemiyoruz, konuşup anlamaya çalışmıyoruz, kendimizi sevdirip gönüllerine giremiyor, yaşadıkları çağı hakkıyla anlayıp okuyamıyoruz.
Hz Ali: “ Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacağı çağa göre yetiştirin.” diyor.
Biz büyükler bazen kin, nefret, kıskançlık, büyük küçük beklenti yüzünden en yakınlarımızla aramıza duvar örüyoruz. Bir tanıdığım abi ben dayımın oğlunu 18 seneden sonra gördüm, demişti. Yani 18 senedir küs yaşamış akrabalar. Ufak tefek meselelerden dolayı uzun süre anne babasıyla görüşmeyen bir çiftin çocukları istenilen düzeyde yetişebilir mi?
Anne baba bereketti, belaları def ederdi, rızkı genişletirdi, evlerimize huzur getirir, çocuklarımızın sevgi ve değer açlığını giderirdi. Şimdi neredeler? Kendi evlerinde yapayalnız camdan dışarı bakan gözler ya da huzur evlerinde.
Çekirdek aileye geçtik, küçüldük, hem biz hem de çocuklarımız küçüldü. Ufkumuz, vizyonumuz darlaştı, kısırlaştı, yapaylaştı. En büyük bedeli kim mi ödedi? Önce çocuklar, sonra hepimiz.
ALİ ALTAYLI