Rabbimize yaklaşma vesilesi olan Kurban Bayramına sayılı günler kaldı. Cumartesi arefe, pazar bayramın birinci gününe denk geliyor. Aslında yılda bir kestiğimiz kurbanlar, günde bir kendimizle yüzleşmemizle taşkınlıklarımızdan kurtulup içte kazandığımız aşkınlıklarımızla anlam kazanıyor. Önce özde güzelleşerek sosyal sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmekle içimizin dışımızdan kat kat iyi bir seviyede olmasıyla yerini buluyor kestiğimiz kurbanlar.
Şair ve yazar Cahit Zarifoğlu’nun şu sözleri her Kurban Bayramında aklıma gelir:
Üstadım, dedim:
-Bayrama ne keseyim?
-Önce dedikoduyu kes, kul hakkı yemeyi kes, yalan söylemeyi kes, haram yemeyi kes, israfı kes, kötülükten ilgini kes.
-Bunları kesmezsen, ne kesersen kes.
-Üstadım, dedim:
-Bayrama ne alayım?
-Birkaç pir-i faniden (büyüklerinden, ana babadan) gönül, birkaç çocuktan gülücük, birkaç fakirden de dua al.
Yani önce içte güzelleş, özde gönülde, zihinde, niyette güzelleş. İçin, dışından kat kat iyi durumda olmadan kestiğin kurbanlar, yaptığın ibadetler tam yerini bulmayabilir, çok dikkatli ol, diyor sanki Cahit Zarifoğlu yıllar önce verdiği mesajda bizlere.
Kur’ân’ın beyanıyla ilk kurban olayı Hz. Âdem’in (as) çocukları Habil ile Kabil arasında gerçekleşmiştir.
Hz. Âdem’in(as) oğlu Kabil’deki ihtiras, özü ihmal etme ve kıskançlık kurbanının kabul edilmemesine neden olmuştur.
Mâide Sûresi 27.ayette şöyle anlatılır:
“Hem onlara Âdem’in iki oğlunun kıssasını anlat. Hani ikisi Allah’a yakınlık vesilesi olarak kurban sundular da birinden kabul edildi, diğerinden edilmedi. Ve edilmeyen “seni mutlaka öldürürüm.” dedi. O biri “yok” dedi. Allah ancak kendisinden korkanlardan kabul eder.”
Bu ayette geçen hikâyede Habil çobanlık yapan fakir, ancak muttaki birisidir. Diğeri Kabil toprakla uğraşan çiftçi, ancak çok ihtiraslı ve haset birisidir. Allah onlardan kurban istediğinde Habil, iki koçundan en semiz ve güzel olanını kurban olarak sundu; Kabil ise ürünleri içinde pek işe yaramaz, gözü tutmadığı bir tutam ürünleri sundu. Rabbimiz onların durumunu en iyi bildiğinden Hâbil’in sunduğu kurbanı kabul buyurdu; ama Kabil’in sunduğu kurbanı kabul etmedi. Bunun üzerine Kabil öfkeye kapıldı, daha önce de kinli olduğundan kardeşini ölümle tehdit etti. Ancak onun cevabı bir müminin vereceği cinstendi: “Allah ancak muttakilerin amelini kabul eder.” Burada kurbanın kabul edilmemesinin en önemli sebebi sunulan kurbanın isteksiz ve gönülsüz bir şekilde malın en kötüsünün sunulmasıdır.
İnat, hırs, kıskançlık ve kin yüzünden Kabil kardeşi Habil’i katlediyor. İlk cinayeti işleyerek bu kötülüğün kapısını açmış oluyor. Cennetten gelen bir peygamberin evlâdının hırs ve hasetlik yüzünden nasıl da cehennemî bir hâle düştüğünü görüyoruz.
Yılda bir kurban kesmenizin, oruç tutmanızın Hak katında çok daha değerli, makbul olmasını istiyorsanız niyetinizi, yaşantınızı, ahlakınızı, eyleminizi, insanlarla ilişkinizi, iletişiminizi diğer canlılar ve cansızlarla ilişkinizi, sizin kendinizin kendinizle ilişkisini, iletişimini gözden geçirin. İçinize, özünüze, yüzünüze, gözünüze bakın.
Her şeyin dışta, gösterişte arandığı günümüzde önce içte güzelleşenlere ne mutlu!
“Ve Davud’a şöyle vahiy edildi:
Ey Davud evini temizle ki, Allah oraya nazil olsun.
Davud da şöyle dedi:
Rabbim senin azametine ve celaline yaraşan ev hangi evdir?
Buyurdu; o ev müminin kalbidir.
Onu nasıl temiz tutayım, dedi.
Buyurdu, orda bize ait olmayan ne varsa hepsini yok et.
Sonra eğer bizi talep eden bir garip görürsen ona orayı göster. Zira bizim yerimiz mekânımız orasıdır.”
Biz de Cahit Zarifoğlu gibi diyoruz:
Kurban kesmeden önce:
Nefsimizi keselim.
Kıskançlığımızı keselim.
Kin ve nefretimizi keselim.
Kötü alışkanlıklarımızı keselim.
Hak şakımayan dilimizi keselim.
Her türlü haramla ilişkimizi keselim.
Zihni, kalbi, sosyal virüslerimizi keselim.
Şişkin narsistliğimizi ve riyamızı keselim.
Muvazenesiz ve mizansız yönümüzü keselim.
Şikâyet, şükürsüzlük ve kadere isyanı keselim.
Duyarsızlığımızı, nemelazımcılığımızı keselim.
Had bilmezliğimizi sınır tanımazlığımızı keselim.
Kurban etini stok yapma hastalığımızı keselim.
Romantizm tutkunluğunda geçen günleri keselim.
Bir türlü verememe, cimrilik hastalığımızı keselim.
Tembelliğimizi armut piş ağzıma düş, hazırcılığını keselim.
Art niyetli, aklını beğenen, cahil insanlarla sohbeti keselim
Hakla ve halkla iletişimimizi bozan sıkıntılı yönlerimizi keselim.
Her gün uzun süre telefonlarda öldürdüğümüz ucuz konuşmaları keselim.
Kendimize ve başkalarına zarar vermeye başlayan öfke ve inadımızı keselim.
Komşu ve akrabalarımızdan uzak düşmemize neden olan yönlerimizi keselim.
Sosyal medyada kendimizi, sahip olduğumuz her şeyi gösterme telaşını keselim.
Taptığımız ve gerçek yaratıcının önüne koyduğumuz sahte ilahlarımızı keselim.
Hak ve hakikatin bir türlü özüne inemeyerek kışır ile uğraşan yönümüzü keselim.
İletişim çağında iletişimsizliğe neden olan bizi yalnızlığa iten her ne varsa keselim.
Özümüzdeki darlığı, bizi yiyip bitiren insanlarla iletişimimizi bozan aşırılıklarımızı keselim.
Yine, her gün akıllı telefonlarda kaydır kaydır ile geçen, bağımlılığa varan hastalıklı yönlerimizi keselim.
Rabbimiz, hepimizin kendisine yaklaşma vesilesi olarak kestiğimiz kurbanları kabul etsin. Öncelikle hayatımızda yanlış olan her ne varsa hepsini kesmeyi, özde güzelleşmeyi nasip etsin. Dünyadaki her Müslüman’ın kestiği kurbanından akan damlalar, mazlumların kurtuluşuna, zalimlerin helakine vesile olsun.
ALİ ALTAYLI