Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
  • İnsan
  • Yaşam
  • Aile
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Okunuyor: Nasıl Bir Eğitim?
Paylaş
Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • İnsan
  • Aile
  • Yaşam
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Search
  • YAZILAR
    • İnsan
    • Aile
    • Yaşam
    • Anladım ki
    • Zaman Gösterdi ki
Takip Et
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
Kadir KATIRCI tasarladı.
İnsan

Nasıl Bir Eğitim?

İnsan
Paylaş
PAYLAŞ

Okulların açılmasına çok az bir zaman kaldı. Üç aylık bir aradan sonra öğrenciler eğitim kurumlarına, öğretmenlerine, arkadaşlarına, sıralarına kavuşacaklar. Kıymetli zamanlarını dokuz ay sürecek okul sıralarında geçirecekler.  Eğitim; insanın kendisini, diğer insanları, yaşadığı hayatı, eşyayı, geçmişi, geleceği doğru okuyarak davranış değişikliğinin eyleme yansımış halidir.  Peki, nasıl bir eğitim bizim kendimizi bulmamızı, dünya ve sonsuzlukta başarılı olmamızı, farkındalık düzeyimizin artmasını, öğrendikçe olgunlaşmamızı, mütevazı olmamızı sağlayacak bir eğitim.

Hepimizin bildiği gibi eğitim ve öğretim; öğretmen, öğrenci, anne baba, sosyal çevre ve bunlar arasında kurulan ilişkinin kalitesinin derecesi ortaya çıkan insan modelini doğurur.  Ya istenilen hem kendisine hem milletine faydalı insan modeli ya da faydasından çok zararı olan insan modeli.

Eğer yeniden dirilmek ve dünyaya örnek bir insan modeli sunmak istiyorsak aşağıdaki maddeleri yeniden gözden geçirmek durumundayız. Hem milletine hem tüm insanlığa ufuk açacak insan modelinin tekrar inşa edilmesinin yapı taşlarının temellerini acilen atmalıyız.

Önce kendini ve Hakkı bil, tanı, öğren şuurunun verilmesi

Okuma, araştırma, merak duygularını her daim, bir ömür canlı tutacak çalışma aşkının, bakış açısının verilmesi

Önce iyi, dürüst, ahlaklı, cesur insan ol, ne iş yapıyorsan onu en güzel, kaliteli şekilde yap şuurunun verilmesi

Zihnin eğitilmesi

Kalbin eğitilmesi

Nefsin eğitilmesi

Birinci maddeden başlayarak konumuza açıklık getirmeye çalışalım. Kendini bilmek, bulmak ve oradan Hakkı bilme ve bulma çabasının her daim canlı tutulması iki dünyalı, aşkın, kaliteli insan modelini ortaya çıkaracaktır. Yedi yaşındaki büyük oğlum Halil Muaz   Doğukışla’ dan belediye civarındaki  işyerimize gelirken  üst geçidin bir yönünde yazan Yunus Emre’ye ait mısraları her gördüğünde okurdu.

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendin bilmezsen

Ya nice okumaktır.

İşyerinden eve giderken üst geçidin şehre bakan diğer yönünde yazılı olan şu mısraları okurdu.

Okumaktan mana ne

Kişi Hakkı bilmektir

Çün okudun bilmezsin

Ha bir kuru emektir.

Yüce gönüllü şair Yunus Emre’nin dediği gibi önce kendimizi tefekkürle, sorularla bilmemiz bulmamız daha sonra Rabbimizi bilip, bulmada ve tanımada gayretli olmamız bilme öğrenme yolculuğumuzun ilk adımıdır. Dayanak noktasını Rabbi bilen bir birey kula kulluktan kurtulacak, insanlardan beklentisi azalacak, ruhu özgürleşecek, dünyanın çeşitli imtihanları karşısında saman çöpleri gibi savrulmayacaktır.

İkinci olarak okuma, araştırma, merak duygularının her daim canlı tutulması istenilen insan modelini ortaya çıkaracaktır. Ne yazık ki hayatımızın belirli bölümlerinde okuma, merak duygularımız canlı belirli dönemlerinde sönük olabiliyor. Sınavları kazanıp memuriyete atandığımızda elimize kitap bile almak istemiyoruz. ABD, Almanya, Japonya vb. ülkeler okumayı hayatının içine alırken biz çoğu zaman zamanım olmuyor, diyerek bahaneler üretiyoruz.  Anne babanın elinde kitap değil, akıllı telefonları gören çocuk kitap okumaya soğuk bakabiliyor. Okuma şuurunu, eylemini yeme, içme, havayı teneffüs gibi zaruri ihtiyaçlarımıza denk görmediğimiz takdirde istenilen, modellenen bir toplum haline gelemeyeceğiz. Seneca: “Kitapsız yaşamak kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.” der.  Kitaplar gözümüzü bakar körlükten, kulağımızı sağırlıktan, dilimizi işlevsizlikten kurtaracak bize yüksek ufuk ve vizyon verecek yegane güçtür.

Üçüncü olarak önce iyi, dürüst, ahlaklı, cesur insan ol, ne iş yapıyorsan onu güzel, kaliteli yap şuurunun verilmesi bir ülke ve milleti için hayati önem taşıyor. Dürüst, ahlaklı insanların çokluğu bir ülke için zenginliktir. Yalanı hayatının içine almayan ahlaki değerleri yüksek bir birey işini hakkıyla yapmaya çalışır. İşini yarım yamalak yapmaz, ben aldığım parayı bilirim diyerek hileyi işin içine karıştırmaz. Geçen sene terasa oluk yaptırmak için usta çağırdım, işi tam bitirmeden paraya ihtiyacı varmış, istedi verdim. Hem işini iyi yapmadı hem de yarım kalan yer bir sene geçti, hala yapılmadı. Bunun gibi başıma gelen yüzlerce örneği sıralayabilirim. Ne yazık ki işimizin hakkını tam veremiyoruz, yüzde yüz dürüst değiliz; bu yüzdende iş hayatında istediğimiz başarıya ulaşamıyoruz. Mehmet Akif Ersoy’un Avrupa seyahati dönüşü kendisine sorulan nasıldı, sorusuna:  “ işleri var dinimiz gibi sağlam, dinleri var işimiz gibi çürük.” cevabı bizi düşündürmektedir. Yeni nesle acilen temel ihtiyaçlar gibi dürüstlük, ahlak, işini sağlam yapma şuurunu bir an önce vermeliyiz. Aileler ve öğretmenler bu konuda model olmalı, çocuk bunu gözlemlemeli, hayatının vazgeçilmezleri içine almalıdır.

Son olarak zihnin, kalbin nefsin eğitilmesidir. Eğitim sistemimiz zihnin gerekli ihtiyaçlarını verirken kalbin ve nefsin ihtiyaçlarını hakkıyla verememiştir. Kalbe yolculuk, nefsin menfi isteklerine gem vurma bizi güzel, temiz, ahlaklı, erdemli insan olmamızda katkısı büyüktür. İhmal edildiği zaman bir kanadı olmayan kuşlara dönüşüyoruz. Özgürce uçarak diyar diyar gezemiyoruz. Niyetimizi ve özümüzü, kalbimizi temizlemeden kinden, nefretten, kıskançlıktan, benlikten, hırstan eksik kalıyor bir tarafımız hep. Üstad  Bediüzzaman  Said  Nursi: “ Vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” diyerek fen ilimleriyle dini ilimlerin beraber okutulmasından yanadır; ancak bu şekilde hakikat pencereleri açılabilir, der. Yine çok kıymetli fikir adamlarımızdan Yusuf Kaplan: “ Akılla bilirsin, kalple bulursun, ruhla olursun. Akılla yorulacaksın, kalple yoğrulacaksın, ruhla doğrulacaksın.” diyerek Fatihlerin, Mevlanaların, Mimar Sinanlar’ın ancak bu şekilde tekrar yetişeceğine vurgu yapar.

17. yüzyıl şairlerinden Nabî’nin “ Hayriyye” adlı mesnevisinden bazı bölümlerine  kulak vererek bugünkü yazımızı sonlandıralım.

İlm bir lücce-i bi-sahildir

Anda âlim geçinen cahildir

( İlim, öğrenmek, bilme yolculuğu kıyısı bulunmayan bir denizdir. Bu deniz karşısında âlim geçinen, ben bilirim diyen cahildir.)

Cehle Hak mevt dedi ilme hayat

Olma hemhâl-i gürûh-ı emvât

(Allah, cahilliğe ölüm, ilme de hayattır, dedi. Öyleyse ölüler topluluğuyla birlikte olma.)

Bilmek elbette degül mi ahsen

Sorsalar ben onu bilmem demeden

( Sordukları bir şeyi bilmiyorum demektense, biliyorum demek daha iyi değil mi?)

Etme ar öğren oku ehlinden

Her şeyin ilmi güzel cehlinden

 ( Utanma, bilenlerden oku, öğren; bir şeyi bilmek, bilmemekten daha güzeldir.)

You Might Also Like

Gökyüzü Net Yeryüzü Dert

Gençlik ve Genç Ölümleri

Bir Gün Gelecek Bir Gün Kalacak-14

İnsanın İki Kanadı

Gerçek Özgürlük Ve Hafifliğin Önündeki Prangalarımız

Ali Altaylı 5 Eylül 2022
Bu yazıyı paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Email Copy Link Print
Paylaş
Önceki yazı Bugünümü Kim Çaldı?
Sonraki Yazı Hayat Mısraları-5
Yorum bırak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Takip Et

Kadir KATIRCI tasarladı.

Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?