Bir insanın kalitesini sorduğu sorular belirler, denilir. Konuşmalarımız bizim tanıtım mektuplarımızdır. Konuşmalarımızın içinin doluluğu ya da boşluğu bizi ele verir. Son zamanlarda dikkat ettiğim bir konu var, o da şu:
Biz insanların bin bir dertle boğuştuğu ve herkesin imtihanının çeşit çeşit olduğu, bir başkasına benzemediği gerçeğidir. Biz ise birbirimize yardımcı olmak, biraz zora, Yaratıcımızın istediğine talip olmak yerine kişilerin cennetlik olup olmadığını, dindeki derecesini ölçme derdine düştüğümüz gerçeğidir.
Hz. Ali şöyle der:
“Kişi dili altında saklıdır. Konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız.”
“İnsanın yaşlanıp Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsız Cennet’e girmesinden daha hayırlıdır.”
Hayatta belki de bir insanın en büyük başarısı şu olsa gerek:
Haddini, sınırlarını bilmesi, kendisini ilgilendirmeyen konuşmalarda bulunmaması, yersiz meraktan uzak olması, Rabbini bilmesi ve O’nun soracağı soruları kullarına sormamasıdır.
Fatih Sultan Mehmet Han’a ait olduğu söylenen şu söz üzerinde bu mübarek ayda biraz kafa yorsak ne kaybederiz?
“İnsanlara; “Dinin nedir? Namaz kılıyor musun? Oruç tutuyor musun?” gibi Allah’ın soracağı soruları sormayın!
İnsanlara; “Aç mısınız? Bir şeye ihtiyacınız var mıdır? Bir sorunun var mı?” gibi kulun kula soracağı sorular sorun.”
Bizi çok da ilgilendirmeyen soruları uzak yakın birçok kişiye sormaya başladık. Bir insanın başka bir insana yapabileceği en büyük iyilik, ona zaman ayırması, derdini dertlenmesi ve çözüm için ona yardımcı olmasıdır.
Belki de o kişi içinde büyüttüğü, bir başkasına anlatarak rahatlayacağı birden çok problemle boğuşuyor nereden biliyoruz? Oturup dinlesek, elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışsak, göremediği bir noktayı netleştirsek, karanlığına ışık olsak ne kaybederiz? “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” demiyor mu Kutlu Nebi (sav)? Ülkemizde ne yazık ki, anne babası ile problemler yaşayan, ailevi sorunlar yaşayan, iş hayatında sıkıntılar yaşayan o kadar çok insan var ki!
O insanlara kulun kula soracağı soruları sorsak, yangınlarına su serpsek, yaralarına merhem olsak, dinlesek, kıymetli zamanlarımızdan hediye etsek, bir sıkıntılarını gidersek, çözüm üretsek ne kaybederiz?
Ne yazık ki, Allah’ın bir kula soracağı soruları eş dost demeden çokça herkese sormaya başladık:
Umreye gittin mi?
Kaç defa gittin?
Kiminle gittin?
Hacca gittin mi?
Kaç defa gittin?
Eşinle mi gittin?
Anne babanı götürdün mü?
Beş vakit namaz kılıyor musun?
Nafileleri de kılıyor musun?
Teheccüde kalkıyor musun?
Sadaka veriyor musun?
İnfakta bulunuyor musun?
Zekâtını her sene veriyor musun?
Zekâtını kimlere vereceksin?
Niçin umreye gitmedin?
Niçin aileni de götürmedin?
Niçin hacca gitmedin?
Niçin namaz kılmadın?
Niçin oruç tutmadın?
Niçin nafile ibadetlere önem vermiyorsun?
Niçin geçen sene itikâfa girmedin?
Niçin infakta bulunmuyorsun?
Şöyle sorular sormayı denesek, yani Fatih Sultan Mehmet Han’ın dediği gibi -kulun kula soracağı sorular -ne kaybederiz? Belki de bu sorduğumuz sorularla hemen hemen her gün görüştüğümüz o insan, bize ve bizim yaşadığımız, benimsediğimiz dinimize ısınacak; bizden daha iyi, kaliteli bir Müslüman, Allah’a daha iyi bir kul haline gelecek?
Eğer bu insan yabancı bir insansa da ilk önce soracağımız soru, kulun kula soracağı soru olmalıdır. İnsan ihsanın kölesidir, dememişler mi?
Müsaitsen sana bir çay ısmarlayayım, hem de dertleşiriz?
Karnın açsa bir şeyler ısmarlayayım?
Yüzün asık, bir sorunun mu var; sana nasıl yardımcı olabilirim?
Annen baban nasıl, hastalıkları geçti mi?
İşten ayrıldığını duydum, benim tanıdığım bir yer var usta arıyor, istersen görüştüreyim?
Eve kadar arabamla götüreyim iyi görünmüyorsun?
Çocuklarınla aran bozukmuş, barışmanız için elimden geleni yapabilirim?
Eşinle bir süredir ayrı yaşadığını duydum, sana nasıl yardımcı olabilirim?
Borcunun zamanı geldiğini söyledin, elin sıkışıksa arkadaşımdan birkaç ay daha zaman isteyebiliriz?
Poşetlerini asansör kapısına kadar taşımama izin verirseniz beni çok mutlu edersiniz?
Sorduğunuz adrese yakın bir yerde oturuyorum, istersen sizi de götürebilir miyim?
ALİ ALTAYLI