Bugün işyerini açtıktan sonra biraz dinleneyim diye oturdum. Elime telefonu aldım, durumdaki bir söz dikkatimi çekti. Değerli bir şahsiyet ve aynı zamanda hısımımız, iş adamı olan Ereğli’de ikamet etmekte olan Kadir Bey, Kolombiyalı yazar Gabrıel Garcıa Marguez’in evlere, işyerlerine çerçeveletip asılması gereken şu sözünü paylaşmış: “ Kötülük dünyada değil, insanın yüreğindedir. Yüreğini kolla, ölmeden çürüyorsun.”
Dünya aynı dünya kuruldu kurulalı değişen bir şey yok. Gökyüzü, yeryüzü aynı, güneş aynı, ay yıldızlar aynı, bulutlar, yağmur, kar, dolu, şimşek aynı, gökkuşağı aynı, toprak, ağaçlar, kuşlar, bitkiler hemen hemen aynı pek değişen bir şey yok. Canlılardan bitkiler ve hayvanların dünyanın iyi ya da kötü, yaşanılır ya da yaşanılmaz hale gelmesinde zararı ya da katkısı sınırlıdır. Biz insanların kalitesi derecesinde dünya ya iyi, yaşanılır oluyor ya da kötü, yaşanmaz hale geliyor. Çok büyük bir evren, kainat var ve çok küçük biz insanlar var. Küçüğüz ama o büyük evrendeki eylemlerimiz çok büyük. Küçük olan biz insanlar, bir anda bir binayı yerle bir edebiliyor, ormanları ve içindekileri ateşe veriyor, bir annenin binbir emekle büyüttüğü bir cana kıyabiliyoruz. Yapma, tamir, iyilik, imar yönüyle yavaş ilerlerken yıkma, bozma, kötülük tohumları ekme yönüyle hızlı ilerleyebiliyoruz.
Yazar: “Kötülük dünyada değil, insanın yüreğindedir.” diyor. Biz insanların içi, özü, kalbi, gönlü, yüreği, zihni temizlenince dünyanın güzelleşeceğini söylüyor. Peki, kalıcı olarak biz insanların özü, zihni nasıl temizlenir ve içinde yaşadığımız dünya güzelleşir; ekranlarda, caddede, sokakta dünyanın diğer bir ucunda kötülüğün sesi kısılır, gözlerimiz ve kulaklarımız huzur bulur? Cevabı basit, ama uygulamada çok eksikliklerimiz var. İlahi olana yönelerek, dünya ukba dengesi kurarak, bildiğimiz doğruları özümüzde, evimizde, sosyal hayatta uygulamaya çalışarak, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmayarak, ilim irfanın mal mülkten çok daha öte olduğunu idrak edip eyleme dökerek, başkasının hak hukukunu kendimizden daha çok gözeterek, dürüst ve ahlaklı bir şekilde dengeli çalışıp üreterek, çok okuyarak, gezerek, kötü eylemi alkışlamayarak net bir şekilde tavrımızı göstererek, dünya güzelleşir ve kötülüğün yayılması durur.
“Kötülük insanın yüreğindedir.” diyor. Madem dünya hızlı bir şekilde güzelleşecek dünyada yaşayan bizler yüreğimizi, özümüzü, zihnimizi doktora götürüp tedavi ettirelim, hastalıklı yönlerimizin izalesine çalışalım. Araştıralım devlette ya da özelde fark etmez en iyi doktorlar bulup bir an önce tedavisine başlayalım ki ekranları rahat bir şekilde izleyebilelim. Akrabalar, komşular ve dostlarımızla istenilen düzeyde muhabbetimizi yeniden inşa edelim. Dünyanı dört bir yanında huzurlu bir şekilde seyahat edebilelim. Çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakabilelim.
Yazar: “Yüreğini kolla, ölmeden çürüyorsun.” diyor. İçimizde ve zihnimizde bizi çürüten bir an önce tedavi edilmesi gereken hastalıklarımız az değil. Eğer dünyada yaşayan insanlar olarak bu konuda gayretli ve şevkli olmazsak kötülüklerin sesi gür çıkmaya devam edecektir:
Nasıl ki bir ağaca giren kurt onu ve meyvesini yavaş yavaş çürütür, bizi de ölmeden çürüten hastalıklarımız âlimlerin öngörüsüyle şunlardır, inşallah toplum olarak bir an önce tedavi oluruz:
Kıskançlık, kin, hırs, öfke, hırs,
Benlik, kibir, ego, gurur, narsistlik
Darlık, hazımsızlık, bencillik
Haramlardan rahatsızlık duymamak
Rabbimize derin saygı ve muhabbetten uzaklaşmak
Peygamberimizin (sav) sünnetini uygulamada gevşeklik göstermek
Dini meselelerin konuşulmasından rahatsızlık duymak
Haramda huzur aramak
Kanaatsızlık, şükürsüzlük, acelecilik
Tembellik, gevşeklik, nemelazımcılık
Müslümanca düşünme yetimizin körelmesi
Dürüstlüğün istenilen düzeyde olmaması
Konfor, lüks, israfa yönelmemiz
Birlik ve beraberliğimizin şahsi çıkar yüzünden zayıflaması
Aşırı dünya, mal mülk sevgisinin içimizde hayat bulması
Ölüm çok yakın olduğu halde bizden çok uzak gibi hissetmemiz
Yanlışları kanıksamamız
Ümitsizlik, karamsarlık, bedbinlik
Yorulmadan, üretmeden bedava yaşama isteği
Kendi emeğiyle değil, başkasının emeğinden geçinmek, beklentili yaşamak
Yukarıda sıraladığımız manevi hastalıklarımızın somutlaştırılmış şeklini her gün izlediğimiz ekranlarda, sosyal ilişkilerimizde görebiliriz.
Ali Altaylı