Hayatımıza giren kaç yakınımızı, dostumuzu hiçbir dünyalık çıkar gözetmeden seviyoruz hiç kendimize sorduk mu? Toplum olarak kaçımız dostlarımızla iletişimimizi, ilişkimizi sağlam bir zemine oturtmanın gayretindeyiz? Günümüzde dostluklar kalıcılıktan çok uzak olmaya başladı. Bir kelebeğin ömrü gibi kısa, bir ayın geçmesi gibi hızlıydı dostluklarımızın devamlılığı. Yılları aşan dostluklarımız ise çok azaldı. Sanki dostluklarımız pamuk ipliğine bağlıydı, zayıf ve devamsız.
Kaliteli dostlarımızla dostluklarımızın uzun süre devam etmesi ise bizi savrulmaktan, yalnızlıktan, psikolojik hastalıklardan koruyor. Dostlarımızla sevdiklerimizle sağlıklı bir şekilde, her türlü çıkar ilişkisinden uzak, güven ve samimiyete bağlı iletişimi sürdürebilme başarımız, ömür binamızın huzur ve mutluk harçlarını oluşturmasında ön sıralarda yer almaktadır.
Günümüzde dostluklarımızın devamlılığını engelleyen beş unsur tespit ettim, sizler de ekleme yapabilirsiniz:
Birincisi: Çıkar, menfaat ilişkisine dayalı olması, beklenti üzerine kurulması ve manevi değerlerimizden çok uzak, kaygan bir zemin üzerinde inşa edilmesi. Öküz ölünce ortaklığın bozulması, dostluğun devamlılığına sebep olan menfaat ortadan kalkınca yakınlığın çözülmesidir.
Risale-i Nurlarda belirtildiği gibi dostluklarımızın devamlılığını ise dünyalık çıkar düşüncesinden uzak, Allah için sevmek ve buluşmak sağlıyor:
“Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh, livechillâh, lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer.”
İkincisi: Dostlarımıza yeterli zamanı ayırmamak, telefon açmamak, ziyarette bulunmamaktır. Özellikle düğün, nişan, hastalık, kaza bela, ölüm vb. gibi insan hayatında dönüm noktası sayılabilecek çok mutlu ve çok üzüntülü olduğumuz durumlarda yakınlarımızın, dostlarımızın yanımızda olmayışımız dostluklarımızın ömrünü kısaltıyor. Böyle durumlarda bizler, ilk önce bize değer verenlerin yanımızda olmasını istiyoruz.
Dostlarımıza zaman ayırabilmek, mutlu ve üzüntülü zamanlarında yanlarında olabilmek en azından özel günlerde arayabilmek, arkalarından dua edebilmek dostluklarımızın devamlılığını sağlıyor.
Üçüncüsü: Akıllı telefonların, sosyal paylaşım sitelerinin muhabbeti zayıflatmasıdır. Telefonlardaki videolara kaydır kaydırlara ayırdığımız zamanı mesafe olarak çok yakın arkadaşlarımıza bile ayırmamak istemememizdir. Yaklaşık bir günümüzün dörtte birini alan gözümüzün önündeki akıllı telefonlar, gönlümüzden de ırak ediyor dostlarımızı.
Akıllı telefonlarda sosyal paylaşım sitelerinde geçirdiğimiz süreyi azaltıp kısa mesafede olan dostlarımızı bile ziyaret etmek, muhabbet köprülerinin yıkılmamasını sağlıyor.
Dördüncüsü: Haset, büyüklenmeci narsisizm, güveni yok edecek dedikodular, yaklaşımlar dostluklarımızın ömrünü kısaltıyor. Günümüzde yaklaştıkça artan iki hastalık var: Haset ve dedikodu. Akrabalık bağlarımızı zayıflatan, dostlarımızla aramızı açan bu manevi hastalıklar bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Bu noktalarda azami dikkatli olmak gerekiyor.
Büyük olan Rabbimiz (cc) birbirimize karşı bir üstünlüğümüz yok; hepimiz aciz ve muhtaç, her an hastalığa, ölüme yakın yolcularız. Allah (cc) zengin, biz ise imtihan için verilmiş bin bir baş ağrısı karışmış nimetlerin sorumluluğunu taşımaktayız. Bu şekilde aşkın bir bakış açısına sahip olabilmek kibir ve kıskançlığı önlüyor, dostluklarımızın devamlılığını sağlıyor.
Beşincisi: Dış kazanımların gözlere sokulmak istenmesi de komşuluk, akrabalık ilişkilerimizi bozuyor; dostluklarımızın ömrünü kısaltıyor. Ne yazık ki günümüzde dış kazanımlarımızla var olmaya, değerli olmaya çalışıyoruz. Bu kazanımları sosyal medyada veya bire bir görüşmelerimizde bile isteye gözlere gösterme, anlatma merakı dostluklarımızın devamlılığına zarar vermektedir. Rabbimiz (cc) öze, içe, kalbe bakıyor; biz insanlar ise kalıba, manzaraya, dışa bakıyoruz. Rabbimizin baktığı yerden bakamamak, bakış açımızdaki bu kirlilik, insanlarla iletişimimizi bozuyor.
Bir araya geldiğimizde özellikle kadınların alıp sattığından bahsetmemesi, onları göstermemesi dostlukların ve nimetin devamlılığını sağlıyor. Nazarın sebep olduğu huzurun, dinginliğin, kazanımların yok olmasının önüne geçmiş oluyor.
Bir insanın, bir ailenin dış kazanımlarla etrafına üstünlük taslaması uzun sürebilecek dostlukların önündeki en büyük engeldir.
Fuzûlî özgün ifade tarzıyla dünyaya gelen herkesin bir şeyler pazarladığını söyler:
Kimileri aldım sattımı mal mülkünü, güzelliğini; kimileri de ilim, irfan, fazilet, duruş, edebini.
Dehr bir bâzârdır her herkes metâ’ın arz eder
Ehl-i dünya sîm ü zer, ehl-i hüner fazl û kemâl
(Dünya bir panayır yerine benzer; oraya herkes malını satmaya gelir. Dünya işlerinden zevk alanlar gümüş ve altın getirirler; ilim ve irfân sahipleri de fazilet ve olgunluklarını…)
Fuzûlî demişken onun kültür, ilim irfan deryasından bir damla ile yazımıza devam edelim; bakalım ne değişmiş 16.yüzyıldan 21.yüzyıla kadar geçen zaman diliminde dostluklara dair.
Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm
Kimi kim bîvefa dünyada gördüm bîvefa gördüm
(Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm; kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm.)
Kime kim derdimi izhar kıldım isteyip derman
Özümden bin beter derd ü belaya mübtela gördüm
(Kime derman için derdimi açtıysam, onu benden bin beter dertli gördüm.)
Mükedder hatırımdan kılmadı bir kimse gam def’in
Safadan dem uran hemdemleri ehl-i riya gördüm
(Kederli gönlümden kimse üzüntülerimi gidermedi. Esenlikten dem vurarak beni teselli edecek dostlarımı ikiyüzlü gördüm.)
Ayakbastım reh-i ümmide, sergerdanlık el verdi
Emel serriştesin tuttum elimde ejderha gördüm
(Ne zaman umut yoluna ayakbastım, başım dönüp durdu. Emel ipinin ucuna yapıştım elimde ejderha gördüm.)
Fuzûlî ayb kılma yüz çevirsem ehl-i âlemden
Neden kim her kime yüz tuttum andan yüz bela gördüm
(Ey Fuzûlî, artık insanlardan yüz çevirirsem beni ayıplama! Çünkü kime yaklaştıysam ondan belanın yüz türlüsünü gördüm.)
Dost bî-pervâ felek bî- rahm devran bî- sükûn
Dert çoh hem- dert yoh düşmen kavî tâli zebun
(Dost ilgisiz, dünya acımasız, dönem huzursuz; dert çok, dert ortağı yok, düşman-nefis -güçlü, kısmet zayıf, yenilmiş.)
ALİ ALTAYLI