Bir gencin ve bir orta yaş beyefendinin akıllı telefonlarla ilgili feryadı beni çok üzmüştü. Bugünkü yazımı bu konuyla ilgili ele almayı düşündüm.
Evden çıkarken gözümüzü, kulağımızı, saçımızı, aklımızı, duygularımızı, elimizi, ayağımızı yanımızda bulunduruyoruz. O günkü giymemiz gereken elbiselerimiz ve ayakkabılarımız da bizimle yeni güne başlıyor. Bir de “bizden ayrı bizimle olan bir yedek organımız” var ki onu almadan kolay kolay dışarı çıkamıyoruz.
Nedir bu, bizden ayrı bizimle olan yedek organımız?
Akıllı telefonlarımız.
Cebimizde, arabamızda, çalışma masamızda, salonda, mutfakta, yatak odamızda, tramvayda, minibüste, otobüste, uçakta kısacası biz nerede o orada.
Peki, akıllı telefonlar ne işe yarar?
Akıllı telefonlarımızı, gerçekten kendi muhteşem kimseyle değiştirmek istemeye yanaşmadığımız aklımızla yönetip kullanabiliyor muyuz?
Cebimizde bir organımız gibi taşıdığımız akıllı telefonları doğru yerde kullanmada birey, aile ve toplum olarak başarı gösterebiliyor muyuz?
Bir salisesini bile satın alamayacağımız bedava verilen zamanları, ucuzca bizden çalmıyor mu?
İletişimin ötesine geçen akıllı telefonların yuvaların dağılmasındaki rolü, azımsanmayacak dereceye ulaşmadı mı?
Acaba teknoloji, her yeni icat insan hayatını yüzde yüz kolaylaştırmada başarılı olabiliyor mu?
Akıllı telefonlar aklımızı, enerjimizi, zamanımızı, geleceğimizi ne yönde etkiliyor?
Akıllı telefonlar bulunduğumuz mekânları netleştiriyor, görünürlüğümüzü arttırıyor, mahremiyetimizi gideriyor mu?
İnsanlığa faydalı teknolojik kazanımların yanında olduğumu hemen hemen her yazımda dillendirmişimdir.
Bir bıçak gibi çoğu teknolojik kazanımlar, adam da yaralarsın patateste soyarsın. Bir kibrit, çakmak ile piknik mangalı çırasını da yakarsın; koskoca bir ormanı da yok edersin.
Yani sorun genelde teknolojik aletlerde, kazanımlarda değil bizim kullanma amacımızda.
İyiye, hayra, güzele, kendimizin ve insanlığın yararına mı kullanıyoruz yoksa kötüye, şerre mi kullanıyoruz?
Eğer bizde akıllı telefonlarla ilgili aşağıda sıralayacağım altı unsur varsa elimizdeki akıllı telefonlar artık bize ve geleceğimize yavaş yavaş zarar vermeye başlamıştır. Bir an önce kendimize gelip önlem almadığımız takdirde ilk önce elimizdeki büyülü alet, bizi zora sokacaktır.
Birincisi:
Akıllı telefonsuz çok az bir süre bile geçiremiyorsak, onun yokluğu, bozulması, kaybolması bizi derinden üzüyorsa hayatımızı felç ediyorsa.
İkincisi:
Günün en az sekiz saati sosyal medyada facebook, ınstagram, tiktokta vb. geçiyorsa. Kaydır kaydırlarla bağımlılık derecesine ulaşmışsa.
Üçüncüsü:
Telefonlarımızın bir saatliğine, bir geceliğine, bir günlüğüne bir başkasının eline geçmesi bizi çok rahatsız ediyorsa. Şifreliyse ve çalan telefonlara sadece kendimiz bakmamız, gelen mesajları sadece kendimiz okumamız gerekiyorsa.
Dördüncüsü:
Kimsenin bilmediği ikinci bir cep telefonunun sahibiysek.
Beşincisi:
Aklımızı, kalbimizi ve diğer latifelerimizi susturup, esir alarak devamlı olarak hedonizme(hazcılık) nefsin değirmenine su taşıyorsa.
Altıncısı:
Aldığımız her ürünü, yediğimiz her yemeği, gittiğimiz tatilleri insanların gözüne sokmak için kullanıyorsak.
İyiye kullanıldığında çok büyük bir nimet olan akıllı telefonlarımız, yanlış kullanıldığı takdirde hem dünya hem ukba zararı sınırsızdır.
Peki, önce kime?
Öncelikle kendimize ve sonsuz hayatımıza.
Sonra aile yuvamıza özellikle çocuklarımıza.
Sonra gelecek güzel günlerimize.
Ne mutlu o insana ki, elimizdeki akıllı telefonunu da Basar, Âlim, Habîr olan SONSUZ KUDRETİN gördüğünü bile ve bu şuurla onun esiri olmayarak en yararlı bir amaç için kullanana.
ALİ ALTAYLI