Bugün gittiğim bir mekânda yan masadaki konuşmalar kulağıma geldi. İşim de uzadığı için konuşulanları mecburi dinlemek zorunda kaldım. Kulak misafiri olmak zorunda kaldığım konuşmaların içinde faydalı bir cümle aradım; ama nedense bulamadım.
Sonra oradan ayrılırken zihnimde yazının başlığı şekillendi: “Dolu İnsan Dolu Söz, Boş İnsan Boş Söz” olarak.
Gelin bugünkü yazımızda boş ve sıkıntılı insan ile dolu ve yararlı insanı karşılaştırmaya çalışalım.
Boş ve sıkıntılı insan kimdir?
Kendini ihya, inşa ve tamir etmede başarılı olamayan, bilgiye değer vermeyen, yaratılmışa faydası olmak yerine çoğu zaman zararı dokunan, zihnini ve özünü güzelleştirmek için bir mücadelenin içine girmeyen, bedava verilen zamanın içine bir şey koymayan, ekranların ve hazzının kölesi olmuş insan boş ve sıkıntılı insandır.
Boş insan adeta kendini kutsar.
Vücudunun; gözünün, saçının, kaşının, yüzünün, aklının, her türlü kazanımlarının kendisinin olduğunu zanneder. Kendisine yüce bir kudret tarafından verilenleri emanet olarak görmek yerine hâkimiyetini adeta tesciller.
Boş insan yaptığı işin hakkını vermez, yanlışını kolay kolay kabul etmez, eleştiriye kendisini kapatır.
Egosu gökyüzünde taşkın, ayakları yerde havalı ve şaşkın, burnu yukarılardadır.
Belirli bir hedef, vizyon için yaşamaz.
Canının istediği gibi keyfine göre yaşamayı yeğler, sınırlardan nefret eder.
Çok az bir menfaati için en kıymetli dostuna bile sırt çevirebilir.
Olayları ve fikirleri konuşmayı anlamsız görür, genelde kişileri konuşur.
Çalışmayı ve üretmeyi genelde sevmez. Tembellik ve konfor oluğundan akmayı yeğler.
Beklenti içinde yaşar, beklentisi karşılanmayınca yakınlarına zarar bile verebilir.
Okumak, araştırmak, bilgi üretmek boş insan için anlamsız gelir.
Kendi bireysel hatalarını, yanlış tercihlerini kadere yükler, sorumluluğun getirdiği yükü taşımak istemez.
Gerçek sevgiden uzaktır, kendisini ve kendisine hizmet edenleri sever.
Şu kısa hayatta kendileri büyük işler başaramadıkları için çoğu zaman yetenekli insanlara çamur atmayı yeğlerler.
Goethe ne güzel ifade etmiş:
“En boş insanlar kendilerine çok önem verirler, mükemmeller güvensizdir, kusurlu insan küstahtır; iyi adamsa ürkektir.
Dolu ve yararlı insan kimdir?
Belirli bir vizyona sahip olan zaman, finans, insan yönetimini başarabilmiş bilgiye, çalışmaya, üretmeye zaman ayıran mütevazı, dürüst, ahlaklı, hak ve hakikat yolunda cesur olabilen, aşkın ruhlu yüce gönüllü, iki dünyalı, vatanına milletine faydalı olmaya çalışan insandır.
Kıymetli zamanlarını boş işlere vermekten kaçınır.
Meşru dairede her türlü üretimi destekler.
Kendi kendine yetebilen ve çevresini de görüp gözetebilendir.
Vücudunun organlarını emanet olarak görerek sahte bir sahiplenmede aşırıya gitmeyerek en kıymetli yerlerde kullanmasını bilendir.
Niyeti, yüzü, dili temiz, hal ve hareketleri güven veren insandır.
Hayat yolunda yürürken elde ettiği kazanımlarla şımarıklığa, taşkınlığa, narsistliğe yönelmeyen insandır.
Karşılıklı konuşmaya önem veren, sorunlarını bire bir görüşmeyle halledendir. Dedikoduya yönelmeyen, kini, öfkeyi içinde büyütmeyendir.
Şükür, sabır, rıza içerisinde hayatlarını dayanıklı ve korunaklı hale getirebilendir.
Zihin ve öz açılımını başarabilmek için kendisiyle çevresiyle mücadeleye girendir.
Başkalarının mutsuzluğu üzerine yarınlarını inşa etmekten kaçınan insandır.
Bedenini beslemekten daha çok ruhunu besleyen insandır.
Değeri, itibarı, saygınlığı dış kazanımlarında değil, değerlerinde ve içte arayan insandır.
Abartılı ve gösterişli bir hayat tarzı yerine sade yaşamayı tercih edendir.
Tolstoy matematiksel olarak dolu ve boş insanı tarif eder:
“İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.”
Ömür sermayesi çok kısa ve bu imtihanlarla dolu hayatta çocukluğumuzdaki masumiyetimizi koruyarak göktekilerin ve yerdekilerin iyi insandı, şahitlikleriyle dünyamızı değiştirmemiz büyük bir başarı olsa gerek.
ALİ ALTAYLI