(ÖZDEYİŞLERİM)
Yaşlı ve zengin adam oğlanlarının, yakınlarının bitmez tükenmez istekleri karşısında pişmanlık ve sitemle karışık, “Allah’ım keşke bana bu kadar mal mülk vermeseydin.” diyor. Peşinden bir ömür koşarak şifa, değer aradığımız para, mal mülkün bir gün zehir, baş ağrısı, gönül sızısı olacağını kim bilebilir? Allah her şeyin en hayırlısını versin duası bu durumda en isabetli olsa gerek.”
*
Bugün işyerine sabah erken saatlerde bir çift geldi. Kadının kocası ürünün fiyatı çok uygun alalım, diyor. Kadın ben başka yerde daha uyguna gördüm, almam diyor. Kadın kocasının bütçesine yatırım yapıyor. Dün samimi ve vefalı bir dostum geldi. Hocam, bir insan her gün markete gider mi dedi. Benim hanım, neredeyse her gün markete gidiyor. Niçin her gün markete gidiyorsun dediğimde bana iyi geliyor; stresimi atıyorum, diyor. Aylık yetişmeyince de evde huzursuzluk çıkarıyor. Bir yanda beş lira için ürünü bırakan kadın, bir yanda neredeyse her gün market yolu tutan kadın. Kadın var, kocasını imar eder; kadın var, kocasını imha eder.
*
Zengin genç tüccar, abi paramı bugün hemen çıkart, diyor. Sıkıştırıyor on beş yıllık, ödemesinde sıkıntı olmayan müşterisini. Bugün ölse götüreceği bir şey yok. Dünya hırsı, ölümü, vefayı, dostluğu unutturuyor. Her şeyin bir kuralı muhakkak vardır; ama zaman verebilmek, sabırlı olmak, insanı kazanmak; vefayı, dostluğu, dürüst insanları kaybetmemek de büyük bir erdem ve sonsuzluk kârı değil mi?
*
Bir insan aczini anladığı zaman güçlü, fakrını idrak ettiği ve şükürde daim olduğu zaman zengin, ruhunu bedeninin üzerine çıkarabildiği, haz duygusunu terbiye edebildiği zaman izzetli; mütevazı olduğu zaman büyük, öğrendikçe cahilliğini anladığı zaman âlim, şikâyet kapısına kilit vurduğu zaman dingin, engin ve aşkın olur.
*
Biz insanları ikiye ayırabiliriz. Mal mülk makam için çalışanlar, zenginlikte ve şöhrette itibar arayanlar; ilim için çalışanlar, ilimde izzet arayanlar olarak. Mal mülk makam için çalışanların kafa ağrısı, gönül sızısı bitmiyor. Konuşanları, çekemeyenleri, arkadan iş çevirenleri çok oluyor. İlim sonsuz huzuru, dinginliği, ebediliği beraberinde getiriyor. Mal mülk makam sevdası, tutkusu, hırsı çatışmaları, boğuşmaları, huzursuzluğu beraberinde getiriyor.
*
Bugün, trafikte iki şoför birbirine girdi; beş altı kişi zar zor ayırdık. Sabır, hoşgörü ve anlayışın yerini acelecilik, bencillik, tahammülsüzlük ve demlenmiş öfke alınca musibeti ikileştiriyor. İnsanın iyileşmesi, sakinleşmesi zor oluyor. Gelecek güzel günleri zehirliyor, çekilmez kılıyor.
*
Ramazan ayı bizim gibi bir misafirdi geldi ve gitti. Bu ayı tutkulu dünya, konfor, ekran, alkol, kumar, sigara, madde, yeme içme, dedikodu oburluğu, bağımlılığına tercih etmeyenlere ne mutlu! Kıymetli bir ayı kıymetsiz şeylere feda edenler kıymetsizleşiyor.
*
Anladım ki, başkalarının ne yapıp ettiklerinin gözlemcisi olan, kişileri diline dolayan insanlar cılız yaşayıp küçük ölüyorlar. Sadece kendisiyle uğraşıp hedeflerine odaklanan çalışmayı ve üretmeyi seven, dürüst, cömert, cesur, vefalı, ahlaklı, inancı vizyonu büyük insanlar yaşamanın hakkını veriyorlar. Sonsuzluk yolunun yolcusu oluyorlar, kısa bir hayatı ebedi hayata basamak yapıyorlar.
*
Zaman çok hızlı bir şekilde geçiyor. Ona yetişmek, işleri yetiştirmek ne mümkün. Bugün yine dünde olduğu gibi can çekişiyor, gelecek ise bugünün kopyası gibi. Geçmiş ve gelecek arasında tutkulu hırsla didinen kafası karışık bizler. Yemek, içmek ve barınmaya çok büyük fiyatlar ödemekten kendine ve sevdiklerine zaman ayırmayı unutan insan sayısı azımsanmayacak kadar çok. Yaşamayı ıskalayan, yaşarmış gibi yapan yine bizler.
*
İnsanoğlu kendine söz geçiremez oldu. En büyük musibetleri bile ne çabuk unutur olduk. Söz ve öğüt ise çok ucuz. Haz, çıkar ve küçük bir dünyalık peşinden derenin içindeki kütükler gibi sürükleniyoruz. Ekranlar, sosyal ağlar, özellikle filmler aşırı özgürlük adına ahlaksızlığı, akıl bulanıklığını, tüketim çılgınlığını, çalışmadan zengin olma ve konforlu yaşama düşüncesini çoğaltıyor. Değerler, gün geçtikçe zayıflıyor; gelenek görenek modernite ve hızlı değişim karşısında tutunmakta zorlanıyor.
ALİ ALTAYLI