ÖZDEYİŞLERİM
Avrupa medeniyeti kadını erkekleştirdi. Kadınlar artık eski kadınlar gibi değil. Erkekler gibi giyiniyorlar, erkeklerin yaptığı sporları yapıyorlar, erkeklerin çalıştığı işte çalışıyorlar, erkekler gibi haşin ve öfkeliler. Erkek pasifleştirildi, kadın ve çocuk etkin hale geldi. Kadınların birçoğu evlenip çoluk çocuk sahibi olmak yerine sevgilerini hayvanlara ve kariyerlere kaydırıyorlar.
*
Müslüman-Türk aile yapısına eğitim ve ahlaktan uzak ekranlarda boy gösteren dizi ve sinemaların verdiği zarar kadar bu denli başka bir zarar veren olmamıştır. Aldatma ve yatak sahneleri; zenginlerin göz kamaştırıcı hayatı, lüks otomobiller, görkemli villalar, ucuz aşklar ve tüketim çılgınlığı kanaati, şükrü, memnuniyeti, değerlere bağlılığı azaltmakta; şikâyeti, özentiyi, beklentiyi, güvensizliği, ayrışmaları, ahlaksızlığı çoğaltmaktadır. Bu gidişe bir dur denilmediği takdirde aile yapısındaki bozulma ve dağılma artacak, en çok zarar gören de küçük masum yavrular olacaktır.
*
Anne babada çocuklarına karşı hakkıyla adalet olmaz, şefkat olur. En çok hangi evlatlarını seviyorlarsa şefkat ve ikram ona kayar. Bir evin bir sevileni vardır bir de arkadan konuşulanı, dışlananı. Sevgi ve ikramda adaleti sağlayamayan anne babanın evlatları onlar ölmeden birbirine düşer. Öldükten sonrası ise durum daha vahim bir hal alır.
*
Günümüzde en çabuk harcanan iyi niyetli ve güzel kalpli, mülayim insanlardır. Biz insanoğlu bileğini bükebildiğinin sırtına biner, etinden sütünden, yününden yararlanabildiğimiz kadar yararlanırız. Bileğini bükemediğimizin yanında kuzu olur, kılıktan kılığa gireriz. İyi insanlar, iyi atlara binip gitmeden önce kıymetini bilin. Yarın demeyin; çünkü bir salise sonrası bile çok geç olabilir.
*
İnsan bu işte ne yapacağı belli olmaz. Durup dururken kırar, döker. Söz silahıyla yaralar, derdine dert ekler. İnsan, diğer bir insana içinde ne varsa onu verir. Kalbinde kin, nefret, öfke, sû-i zan biriktiren bir insan sevgi, muhabbet, şefkat, güven veremez muhatabına.
*
İnsanlar ikiye ayrılır: Canlarının ve keyiflerinin istediği gibi yaşayarak kötü arkadaş ve alışkanlıklarla kendi geleceklerini ve sevdiklerinin geleceklerini tehlikeye atanlar ve Hakkın istediği gibi yaşamaya gayret ederek ve seçimlerini ona göre yaparak kendilerini, sevdiklerini ve geleceklerini emniyette kılanlar olarak.
*
İmtihan için bu dünyaya gönderilen biz insanlar, hoşuna gitmeyen olaylara, kişilere sabrederek hoşuna gidenlere çok şükrederek, takdire rıza göstererek; zihnini, özünü, sözünü, niyetini güzelleştirerek, ibadet ve duada derinleşerek, yaşantısını temiz eyleyerek cennet yolcusu olur.
*
Aslında biz insanları üç şey yönetiyor: Birincisi daha önce bizim üzerimizde planlarını yapmış insanlar. İkincisi ekranlar ve algılar. Üçüncüsü hedonizmi besleyen haz duygusu ve moda.
*
Dinimizin güzelliklerini önce okuyacağız, öğreneceğiz, sonra edebi kuşanacağız, yaşamakta ısrarcı olacağız. Konuşmak, yazmak, dindar bir görünümde olmak, temsiliyet varsa yerine oturuyor. Yoksa vebali arttırıyor, özellikle gençlerin ve diğer insanların maneviyattan uzaklaşmasına neden oluyor.
*
“Hep yiyordu, çok yiyordu. Sanki yaşama amacı yemek içmekten ibaretti. Bir türlü dur diyemiyordu midesine.” diyor bir düşünür. Böylelerimiz günümüzde git gide çoğalıyor. Yemek içmekte aşırı kaçanların sözü, şehveti, uykusu, tembelliği, gafleti, hastalığı çok; fedakârlığı, göz iffeti, ibadeti, tefekkürü, aksiyonu, şevk ve gayreti az olur.
*
Eğer yaşınız kırk beş, elliyi geçtikten sonra akranlarınıza, geçen yıllara ve kazanımlarınıza bakıp pişman olmak istemiyorsanız, psikolojik yönden tutarlı olmak istiyorsanız manevi birikime, kaliteli dost birikimine, bilgi birikimine, maddi birikime, sevdiklerinizle anı birikimine bir an önce önem verin. Zamanında atılmamış her bir adım vahları, eyvahları beraberinde getirir.
ALİ ALTAYLI