Asaf Ahmet Çelebi ne güzel söylemiş:
Benim bir küçük kedim vardı.
Ahmak bir ayak ezdi
Benim en güzel çocukluğumu,
Ahmak bir ayak ezdi.
Çocuklarımız dünyanın en büyük servetidir. Çocuklarımızı kendimizin aşırılıklarından, taşkınlıklarından, kötü insan ve alışkanlardan, ekranların bozucu etkisinden koruyarak ahmak ve kirli ayaklardan uzak tutmasını başarabilmek çocuğumuza yapabileceğimiz en büyük iyiliktir.
*
Doğurmanın annelik, doyurmanın babalık olmadığını ekranlar ve şahit olduklarımız bize gösteriyor. Eğer bir anne baba çocuğunun maddi, manevi ve duygusal ihtiyaçlarını gidermede çok yetersiz kalırsa o çocuk gelecek günlere emin adımlarla yürüyemiyor. Bazen beynindeki hapishaneden bazen de dört duvarla örülü hapishaneden kendini kurtaramıyor. Çocukları iç ve dıştaki hapishanelerde yaşamaya iten kim? Kendileri mi, çevre mi, ekranlar mı yoksa çocuk sahibi olmak isteyen biz anne babalar mı?
*
Kendinizi herkese anlatmaya çalışmayın. Hem söze ehemmiyet veren de çok kalmadı. Özünüzü, gözünüzü, yüzünüzü, yaşantınızı, niyetinizi, gayenizi güzelleştirmek mücadeleci olun. Okumasını bilen zaten sizi okur, okumasını bilmeyen ise sadece önyargılarını ve kendini okur.
*
Eğer yaşınız kırk beş, elliyi geçtikten sonra akranlarınıza, geçen yıllara ve kazanımlarınıza bakıp pişman olmak istemiyorsanız, psikolojik yönden tutarlı olmak istiyorsanız manevi birikime, kaliteli dost birikimine, bilgi birikimine, maddi birikime, sevdiklerinizle anı birikimine bir an önce yatırım yapmaya başlayın, önceleyin, zaman ayırın. Genç yaşlarda gelecek günleri iyileştirmeye yönelik atılmamış her bir adım vahları, eyvahları beraberinde getirir.
*
Sabah güneşini üzerine doğurmamayı alışkanlık haline getirmiş bir insanın zamanı uzun, rızkı geniş, bedeni sıhhatli, zihni berrak, ömrü bereketli, başarısı büyük olur. Gece geç saatte yatıp sabah geç kalkan insan ise konfor ve rahatlık hastalığına yakalanmış demektir. Konfor, rahatlık ve tembellik çürütür, eylemsizleştirir. Gündüzün en verimli zamanına dokunmadan çok büyük başarıları hayal ederek göçüp giden, gidecek olan ne de çok insan var yerin altında ve üstünde.
*
Bir toplumun aklı vahiy ve bilimin buluşma mekânı, kalbi güven, gözü iffet, kulağı ilahi kelamı dinleme yeri, dili hak ve hakikati şakıyan bir bülbül olursa o toplumda suç oranları azalır; insani ilişkiler güzelleşir, huzur ve adalet tohumları yeşermeye başlar.
*
Sizi gerçekten seven sizin için fedakârlık yapabilendir. Sizin için yorulmayı, çile çekmeyi, bedel ödemeyi göze alabilendir. Bu dünyada bazıları sizi gerçekten sevmezler. Onlar sadece kendilerini ve sizden kendilerine akan menfaatleri severler. Dava şahitlerle kazanılır, gerçek sevginin şahidi ise sevdiklerimiz için yaptığımız fedakârlıklardır.
*
Kemal Sayar Hoca, insanların kusurlarından önce ıstıraplarını görebilmek ne güzel olurdu, diyor. Biz de bu güzel söze ekleme yapalım. İnsanların kusurlarını görmeden önce çocukluk yıllarını, aile yapısını, eğitim hayatını, arkadaş çevresini, hangi zorluklarla mücadele ettiğini, kırılma noktalarını, ikinci doğumlarının nedenlerini, travmalarını görebilsek ne iyi olurdu.
*
Gerçek zengin kimdir? Parası, malı mülkü, şöhreti çok olan mı hakiki zengindir? Hakiki zengin kişilerin altı özelliği vardır:
İyilik yolcusu, ustasıdır; iyiliği ertelemez.
Zihnini, özünü ve çevresini temiz tutmak için gayret gösterir.
Allah ona ne verdiyse paylaşmada gönüllüdür.
Marifetullah ilminde öncellikle derinleşir.
Olumluya, iyiye odaklanır; şevk verir, ümit aşılar.
Büyük ego, kibir ve haz duygusunu büyütmek yerine mütevazı kişiliğini ve olgun ruh halini muhafaza etmeyi başarır.
ALİ ALTAYLI