(ÖZDEYİŞLERİM)
Genellikle yaşlılar ve yolu kötüye düşenler şöyle dua eder: İçinin ısındığına, dua isteyene. Yavrum karşına iyi insanlar çıksın. İyi insanlar yoldaşın olsun. İyi insanlar bulsun seni. Hayırlı insanlara yolun çıksın. Dua edilen bu temennilerin, dileklerin anlam içeriğini, yolu hiç kötüye düşmemişse özellikle de gençse hakkıyla anlamakta güçlük çeker. Ne zaman yolu kötüye düştü o zaman anlar. Biz insanlara gönül sızısı, baş ağrısı çekerek deneyimlemediği, yaşamadığı her cümle, dilek, temenni hikâye, masal gibi gelir.
*
Muhakkak ak saçlı, aksakallı, kel kafalı güngörmüş, tecrübesi ve yaşanmışlığı fazla, hayatın farklı kademelerinde bulunmuş, yaşı yetmişi geçmiş beş tane tanıdığınız olsun. Sizi dinleyecek, size yol gösterecek insanlar bulunsun çevrenizde. Hayat kendini çok pahalı satıyor. Hem de büyük bedeller ödeyerek yıpranmak için çok da uzun değil verilen zaman, ömür sermayesi. Dik başlılığınız yüzünden kendinize aşırı güvenerek başka sağlam akıllara danışmadan aldığınız her karar yaşam enerjinizi, huzurunuzu, maddiyatınızı, sevdiklerinizi alır götürür.
*
Sırf iyi konuştu desinler diye konuşmamak. Önce dinlemek, çok iyi bir dinleyici olmak. Sonra üzerine bir söz düşerse konuşmak. Bu konuşmayı da az ve öz tutmak, uzatarak sözcükleri israf etmemek ve insanları bıktırmamak. Ancak ve ancak ehl-i tahkiklere, âlim, arif, marifet ve irfan sahiplerine hastır.
*
Öfke, kin, nefret, inat, su-i zan, kıskançlık, önyargıdan bir türlü kendimizi kurtaramamak, empati fakiri olmak sağlıklı düşünmeyi, adaletli davranmayı, sağduyulu olmayı, kalbin ve vicdanın sesini dinlemeyi bizden alır, götürür. Sahibini dünyada zehirler, sonsuzlukta kaybettirir.
*
Her gün az da olsa manevi yönümüze, bilgi birikimimize, kendimizi yönetme kabiliyetine, insani ilişkilerimizi iyileştirmeye, insan birikimine, zamanı ve finans yönetme birikimine zaman ayırarak bu konuda iyileşmezsek gelecek günlerin bize yeşil ışık yakması da zor olacaktır.
*
Herkes bir şeyleri değiştirmeyi düşünüyor. Kimileri liderleri, kimileri maddi durumunu, kimileri hayat tarzını, kimileri yaşadığı mekânı, kimileri de kendi gibi düşünmeyen herkesi. Şunu kesin olarak bilmemiz gerekir ki zihnimizi, özümüzü, kalbimizi, çevremizi çok iyi yönde değiştirmedikçe değişenlerin bize hiçbir faydası olmayacaktır.
*
Hayatta en zor imtihanlarımızdan biri verebilmeyi başarabilmek. Bize verilen imkânları, bize verenin yolunda kullanabilmek. Canı, cananı, malı, ilmi bize verilen ne varsa hepsini. Verenler kazanıyor, boşalan bardak, ambar doluyor; veremeyip tutanlar ise yerinde sayıyor, hırsız fareler ve mirasçılar bayram ediyor hem de vermenin ulvi zevkini tadamıyor. Hırs ve cimrilik hastalığını tedavi etmede başarılı olamadığımız için de kaybımız büyük oluyor.
*
Ağaçtan sonbahar mevsiminde düşerek toprağa karışan yaprak misali bir gün şu bedenimiz, ansızın dünya ağacından düşerek toprağa karışacak. Her geçen gün bize verilen sayılı günler azalıyor. Her salise, her saniye, her dakika, her saat ölüme biraz daha yaklaşıyoruz. Son durağın kara toprak olduğunu unutmadan duruşlarımızı gözden geçirmek, baki yere yüzümüzü ve özümüzü çevirebilmek akıllıca olsa gerek.
*
Ekran bağımlılığından kurtulmayı başararak günlük az da olsa bir kitaptan bir şeyler okuyanlar, erken yatıp erken kalkanlar, belirli bir vizyon için çalışanlar, arkadaş ve alışkanlık seçiminde seçici davrananlar, iyi niyetli ve hoş sohbet olanlar, Yaratıcı ve yaratılmışla sağlıklı iletişimde bulunanlar hızlı geçen zamanın cebine bir şeyler koymayı başarıyorlar. En büyük yatırım insanın kendisine ve sonsuzluk yurduna, ilkesini benimseyerek modern kölelikten kurtuluyorlar.
*
Gölle çölün, sütle ayranın, elmasla kömürün, doğrulukla yalanın karıştığı bir ortamda evrensel hakikatin özüne inebilmek, anlamak, anlatmak, yaşamak emek, azim ister. Yılmayan bir içsel ve düşünce yolculuğu, merak, hayret, tutku, güçlü bir irade, nefsin sesini kısarak kalp ve ruhun hâkimiyetini ister.
ALİ ALTAYLI