(ÖZDEYİŞLERİM)
Beğenemiyoruz bir türlü nedense. Çocuğumuza alacağımız bir elbise, kendimize alacağımız bir pantolon, gömlek; evimize alacağımız bir yemek takımı için mağaza mağaza geziyoruz. Özellikle kadınlar bu noktada daha mahir. Mağazadan, internetten kendi istekleriyle alıp sonra yine memnun kalmayarak kendilerini ve çevrelerini strese sokan bayanlar az da değil. Her gün sosyal sitelerde daha iyisini gören gözler, artık her şeyi beğenmiyor. Dışımızı, kendimizi, evimizi, çocuğumuzu güzelleştirmek için harcadığımız enerjiyi içimizi güzelleştirmek için harcasak dıştaki kazanımlarımız da yerini bulabilecek; ama bir türlü özümüze doğru dönüp bakmakta zorlanıyoruz.
*
“Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü” sözünü iyi anlamak gerekiyor. Kendisine verilen kabiliyeti yanlış yönde kullanan kötü alışkanlıkların, huyların ve düşüncelerin kurbanı olmuş bir insanı, sevmek yerine eğitmek ve yanlışlarından döndürmek gerek. Kuru kuruya sevmek ve onaylamak o kişiye yapılacak en büyük kötülüktür. Hoşgörü sınırlarını aşmış, art niyetli bir insana karşı iyi niyetli olmak size daha çok saldırmasına neden oluyor.
*
Erkek çocuklarını annesine babasına çok düşkün, aşırı korumacı, kontrol odaklı, sadece tüketmeye yönelik, sosyal hayattan uzak yetiştirirseniz kendi başlarına var olamazlar. İleriki dönemlerde iş, aile ve gerçek hayatta başarılı olmaları zaman alır ve güç olur. Çok sevdiğiniz evlatlarınıza gösterdiğiniz aşırı ilgi, şefkat sağladığınız imkânlar dikkat edin geleceklerini çalmasın.
*
Dünyadaki huzur çeşmesinden içenlerin beş özelliği vardır: Devamlı görüştükleri insanlarla kafa ve gönül uyumu içerisindedirler. Sevdiği işi yaparlar. Maneviyatlarına yatırım yaparlar. Geleceğe güvenle bakarlar; karamsar, şikâyetçi değil, ümit vardırlar. Belirli bir hedefleri vardır, her gün az da olsa gayeleri için bir şeyler yaparlar.
*
İnsan gittiği yerde ne ararsa bulabilir, görebilir. İyiyi de bulabilir kötüyü de. Güzeli de görür çirkini de. Gülü de görür dikeni de. Aydınlığı da görür karanlığı da. Çünkü gittiği her yere kendini götürür: zihnini, kalbini, geçmiş yaşanmışlıklarını… Zihnimiz ve özümüz bataklıklardan kurtulamamışsa geçmişimizle barışık değilsek dünyanın en güzel yerine gitsek de yine bir şeyler eksik olacaktır. Dışarda aradığımız yanlış, kusur, eksiklik, aslında yıllardır bizde birikenlerin dışa yansımasından başka bir şey değildir.
*
Sen çok cimrisin, dedi kaldırım mühendisi bir arkadaş diğer bir arkadaşına. O da ben cimri değilim tutumluyum, diye cevap verdi. Ve sonra şöyle devam etti: Benim çalıştığım ortamda bir ay çalış, benim ayakkabımı giy, uzun saat yük taşı, boş boş gezmeyi bırak; inan sen benden tutumlu olursun. Bekâra avrat boşamak kolay oluyor, demek ki dedi. Ucuz konuşmalar ne de çok dolaşıyor, bugünlerde insanların ağzında diyerek arkadaşını susturdu.
*
Eğer bir insan sizi daima eleştiriyor, eksik yanlarınıza odaklanıyor; hayır, iyi ve güzele dair sizde hiçbir şey görmek istemiyorsa büyük bir ihtimalle sizi sevmiyordur. Seven sevdiğinin siyahını değil beyazını, dikenini değil gülünü, kışını değil baharını görür ve ona enerji verir, onu besler. Daima eksik taraflarınızı görme avcılığı yapan, sizi stres zindanına hapseden bir insan nasıl sizi sevebilir ki?
*
Hayat ne garip! Bazen tanımadığın çok uzaktaki insanlar işini kolaylaştırır, sana yardımcı olur, şevk ve neşe verir, umut aşılar, senin iyiliğini ister. Bazen de burnunun dibindeki her gün gördüğün insanlar işini zorlaştırır, şevkini kırar, iyiliğini istemez.
*
Aslına uygun yaşayanlar, asilleşiyor. Geçmişinden beslenenler, değerleriyle değerleniyor. Köklerimizden kopma düşüncesi, sefilliği, taklidi, ahlaksızlığı beraberinde getiriyor.
*
Toplum olarak bir an önce ekranların hâkimiyetinden kurtulup inanç ve amacın gücü doğrultusunda yol kat etmeye başlamamız gerekiyor. Ancak ve ancak inanç ve amaç bizi kontrol ederek boş işlerden alıkoyabilir, hızlı geçen günlerimizin içini doldurabilir.
ALİ ALTAYLI