Cumartesi günü iki misafirim vardı. Bir tanesi uzun zamandır görmediğim yurtdışında çalışan amcaoğlum İshak ALTAYLI diğeri o gün tanıştığımız yine Belçika’da yaşayan Mücahit Bey. Yemek ve çaydan sonra muhabbete koyulduk. Mücahit Bey Belçika’dan anlatmaya başladı. Ülkemizin paha biçilmez değerde olduğunu; ama bir iki aylık tatil için geldiğinde biz insanlarda, sistemin işleyişinde gördüğü eksiklikleri anlatmaya başladı. Dört konuya değindi. Belki alacağımız bir şeyler vardır diye yazayım, dedim.
1.Trafikteki biz insanların kural tanımazlığı
2.Sabah erken kalkma alışkanlığının kaybolması
3. Mütevazı bir yaşam yerine konfora dayalı bir yaşamın tercih edilmesi
4. Boşanmalardaki anne baba rolü
Belçika’da yaşayan insanların trafikte daha saygılı olduklarını, aynı zamanda kurallara uymayanların ağır cezalar ödediklerini belirtti. Belçika’da korna çalmanın küfür gibi algılandığını korna çalmanın iyi karşılanmadığını Belçika’da bir Türk ailenin konvoyunda yaşananları anlattı. Korna çalarak ilerleyen konvoydan gençler inip oynuyor, trafik sıkıntıya giriyor. Ceza olarak altı ay ehliyetten men,2500 euro,6 otomobile de trafikten men etme cezası veriliyor. Savcıya intikal ediyor olay, evlerinizde istediğiniz kadar eğlenebilirsiniz; ama trafikte kimsenin hakkına giremezsiniz, diyor. Bizim Türkiye’de cezaların az olduğunu ve insanların trafikte pimi çekilmiş bomba gibi olduklarını belirtti. Orada bu yola girilmez levhası varsa kimse girmez, bedelinin ağır olduğunu bilir. Döner kavşaklardaki arabalara herkes saygılıdır, bekler bizim burada dikkat etmiyorlar diye devam etti. Trafikteki kavgalara değindi son yapılacak ilk yapılıyor dedi. Konuşup anlaşmak varken kavgaya gerek olmadığını belirtti.
Belçika’da saat 9.00 kadar uyumanın olmadığını, insanların genelde 5.00 de kalktığını 7.00 iş başı yaptıklarını anlattı. Biz değiştik, tembelleştik, rahatımıza düşkün hale gelmeye başladık, dedi. Bizim kültürümüzün bazı özelliklerini sanki onlar almış, biz de sabah güneş doğmadan kalkma alışkanlığı, rızkın sabah erken dağıtıldığı inancı hâkimdi. Mehmet Akif Ersoy’a sormuşlar bu memleket ne zaman düzelir diye: “Anladım ki, cuma namazına gelen cemaat sabah namazına geldiği zaman.” diye cevap vermiş. Gece geç yatıyoruz, sabah bir türlü kalkmak bilmiyoruz diye devam etti.
Mütevazı bir yaşamı tercih ettiklerini hatta büyük bir iş adamının akıllı olmayan, eski model bir telefonla görüşme yaptığını gördüğünü, oturdukları yerin belediye başkanının bisikletle görev yerine gidip geldiğini anlattı. Bizim Karaman’da ve genel olarak çoğu yerde gösterişli, konforlu, lüks yaşamı tercih ettiğimizi belirtti. İçte güzelleşmeden dışta güzelleşmeye çalışmanın uzun süre bizi mutlu edemeyeceğini söyledi.
Boşanmalarda anne babanın rolünün azımsanmayacak kadar çok olduğuna değindi. Kız ve erkeklerin yetiştirme tarzından tut, evlendirdikten sonraki gösterdikleri hatalı tutumlara kadar birden çok yanlışlarının olduğunu belirtti. Evlenen zengin kız annesine diyor anlaşamıyoruz ne yapalım? Annesi: “Kapımızda köpek çok, bırak gel.” diyor. Diğer insanları küçümseyen, üstten bakan bir ailenin kızı gittiği yerde uzun süre kalabilir mi? Anne babaların çocuklarının çok kıymetli olduğunu, evlendikten sonra da müdahale ettiklerini, sorun çözmek yerine yangına körükle gittiklerini söyledi.
Ayrıca, yanlış yapan herkesin cezalandırılması gerektiğini, cezaların caydırıcı olması gerektiğine, artan eroin satışlarına, sokakta gece güven içinde ailem ve çocuklarımla yürüyebilmeliyim, kafamda soru işaretleri olmamalı, Fransız atasözünde şöyle der: “Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan, gelir sana ahlak dersi vermeye kalkar.” diyerek sözlerini tamamladı.
Ali ALTAYLI