Zaman gösterdi ki, kaliteli filmler izlemek, kaliteli kitaplar okumak, kaliteli yerler gezmek, kaliteli insanlarla görüşmek, internetten takip etmek bizim ufkumuzu açıyor. Dün bir film izledim, beni çok etkiledi. “Kaykaycı Kız” izlemeyenlerin izlemesini tavsiye ederim. Ayrıca “Güneşin Çocukları, Hıçkırık, Cennetin Rengi, Hür Adam, Gandhİ, Rüzgârı Dizginleyen Çocuk, Bizim Hikâye, Zekâ Pırıltısı, Tanrıyı Oynayanlar, Çağrı, Cennetin çocukları, Yedi Güzel Adam, Danimarkalı Gelin, Merdiven Baba, Hac Parası, Reis Bey, Ömer Muhtar” gibi film ve sinemalar izlemek muammalı şu dünya hayatını ve içinde yaşayan biz insanları anlamak için büyük bir kazanım olsa gerektir. Ayrıca evimizde kitaplığımızın, kütüphanemizin olması elimizde bitirmek üzere olduğumuz bir kitaba devam etmemiz de bize ve çocuklarımıza çok şey katacağı aşikârdır.
Zaman gösterdi ki; biz insanlar her gün göz önündeysek, çantada keklik görülür, haksızlık yapıldığında sesimiz cılız çıkar, hep verici veya alıcı konumda olur, nefis, çıkar, hazzın peşinde koşar, çok konuşur, laf taşır, paylaşımcı olmaz, sadece kendi midemizi görür, başka midelerden habersiz olur, kendimizi az da olsa her gün geliştirmez beynimize, özümüze, imanımıza yatırım yapmazsak değersizleşiriz. İzzet, şeref, itibar biz insanlar için önemlidir; ama bunları bilmeden de olsa yok eden yine bizleriz. Niye mi? Hırslı, vurdumduymaz, hakkaniyetsiz, tüketim ve gösteriş odaklı yaşıyoruz; Hakka ve halka verdiğimiz sözde durmuyoruz da ondan.
Zaman gösterdi ki; gece başımızı yastığa koyduğumuzda ve kendimize şu soruları sorduğumuzda % 70 oranında olumlu cevap alıyorsak gidişatımız iyi demektir. Bugün kaç tane iyilik yaptım, kaç tane kötülük? Bugün yaptığım işin hakkını vermeye çalıştım mı, en iyi şekilde yaptım mı? Bugün beraber olduğum insanlar beynime, özüme, geleceğime katkı mı sundu yoksa beni dibe mi çekti? Bu dünyadaki güneş bir gün bensiz doğacak ve ben zamansız elveda bile demeden sevdiklerime çekip gideceğim dengeli, güzel, anlamlı yaşıyor muyum? Her türlü kul hakkından ve şirkten arınmış olarak başımı yastığa koyabiliyor muyum? Okuyarak, dinleyerek, gözlemleyerek kendime, çevreme, ülkeme yararlı olmak için hızla geçen zamanın içine bir şeyler koyabildim mi?
Zaman gösterdi ki; iyiler kötülerden daha cesur, daha çalışkan, daha üretken, daha hassas, daha vizyonlu, daha diğerkâm, daha çok birlik ve beraberlik içinde olmazsa yanlışın, kötünün sesi daha çok çıkacak, iyilerin sesi kısılacaktır. Bazen düşünürüm çok hızlı bir şekilde kötüler organize olup birbirlerine güç verdikleri halde iyiler niçin kaplumbağa yürüyüşünde ilerliyor? Onlar birbirini takdir edip alkışladığı halde biz niçin Hak davamızdaki arkadaşlarımızı istenilen düzeyde alkışlayamıyor, yanında olamıyoruz? Dört büyük sebebi var: kıskançlık, benlik, dar bakış açısı, dinimizin emirlerini hakkıyla anlamada, yaşamadaki zafiyetimiz.
Zaman gösterdi ki; art niyetle haksız arsız bir şekilde devletin hukuk sistemini kullanarak başkalarının cebinden kendi cebine para aktaranların sonu trafik kazası, iflas, bitmeyen huzursuzluk ve doyumsuzluk. Vatandaşı telefonla arayarak kandırıp evhamlandırıp boşlandırarak para devşirenlerin sonu hüsrandır. Geçen işyerinde çalışma esnasında bir telefon geldi, size site yaptık şu kadar ödemeniz var diye. Beyefendi ben sizden site istemedim, bana telefon açtılar ben düşüneyim, dedim. Şu kadar para verirseniz anlaşırız, gibi cümleler kurmaya başladı, ben telefonu kapattım. Sonra düşündüm benim mi unutkanlığım arttı yoksa insanların para kazanma yöntemi mi çirkefleşti?
Zaman gösterdi ki; kaliteli bir insanda bulunması gereken en önemli özelliklerden birisi utanma hissini muhafaza etmesidir. Yanlış yaptığımızda yüzümüzün kızarması, gönlümüzün daralması, günümüzün o gün can sıkıcı geçmesidir. Şanlı kültürümüzde çeşme başında birbirini gören sevgililerin yüzleri renkten renge girermiş, utanmaktan iki kelamı zor ederlermiş. Şimdilerde sözümüz çok, utanmamız az. Bundan olsa gerek, çok çabuk tüketiyoruz aşkı, sevgiyi, muhabbeti, vefayı, sadakati. Hz Ali: “ Edebin ne kadar önemli olduğunu bilseydiniz, Allah’tan rızık yerine edep isterdiniz.”
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde
Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi (rütbe, derece)
Bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi
Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde
Mehmet Akif Ersoy
Ali ALTAYLI