Bu yaşına kadar dünyada kendisinin mutluluk nedir bilmediğini ve her türlü imkâna sahip olmasına
rağmen huzur nedir tatmadığını gerçek dostlarının ve sevdiklerinin olmadığını düşünen adam bir
hışımla şirketinden çıktı, arabasına bindi, tekel bayiden şurubunu aldı ve şehre yakın ormana kendini
attı. Gençliğinde çok sevdiği ve ara ara kulağına misafir ettiği Müslüm Gürses’in efkârlı şarkılarını
dinledikten sonra Neşet Ertaş’ın “Yalan Dünya” şarkısına geçti. Hem şurubunu içiyor, hem de şarkıya
eşlik ediyordu.
Hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın?
Ben de gülemedim; yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlu mu sandın?
Ömrümü boş yere çalan dünyada …
Ah yalan dünyada, yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
…
Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım, eyvah, muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada
….
Adam, hem şurubunu içiyor hem efkârlı şarkıları dinlemeye devam ediyor hem de ormanda avazı
çıktığı kadar bağırıyordu:
İşyerimde iş verdiklerimin sayısını hatırlayamıyorum.
En lüks arabalara biniyorum.
Sayısını bilmediğim gayrimenkulüm var.
Bir telefonla birçok işimi hallediyorum.
Hem şana şöhrete hem de zenginliğe sahibim.
İlköğretimden üniversiteye kadar en iyi okullarda okudum.
Niçin bir türlü gerçek huzuru bulamıyorum, diyerek acziyetle karışık ormanda bağırıp çağırmaya
başladı.
Orman sakinlerinden, yankılanan sese bir anda cevap geldi. Adam şurubu çok mu kaçırdım, diye
düşündü. Dağlar, akarsular, yapraklarını dökmüş ağaçlar, tek tük görünen kuşlar adama mutluluğun
ve iç huzurun kaynağını anlattılar. Adam, şurubu fazla kaçırdığı için aklında kalanları eve gelip ayıkınca
tekrar etmeye başladı:
Dağ:
İç huzur, katı ve kirli bir kalbi bırakıp yumuşak, arınmış bir kalbe sahip olmakla elde edilir, dedi. Her
canlıyı karşılıksız sevebilmeyi başardığın zaman ve içsel kirlerden temizlenmeyi başardığın zaman iç
huzur sana doğru akacaktır, diyerek sözü akarsuya bıraktı.
Akarsu:
Sende cimrilik belirtileri var. Çok zenginsin; ama kimseye zırnık göstermiyorsun. Serveti kendinden
bilmeyi bıraktığın ve benim gibi susuz topraklara cömertçe ulaştığın zaman mutluluğu yakalayacaksın,
diyerek sözü ağaçlara bıraktı.
Ağaçlar:
Sarhoş adama sen, sana verilen aklı, zihni dünyevi düşüncede işlettirdin, dedi. Biz, ağaçlardan
manava, markete gelen meyvelerin oluşumunu hiç düşündün mü? Gerçek sahibini merak ettin mi?
Biz çamurlu toprak yiyoruz, su içiyoruz, havayı içimize çekip sana güzel meyveler ikram ediyoruz. Sen
ise bizi İlahi düşünme şeklinden uzak midene indiriyorsun. Zihnini, sana bedava akıl verenle
buluşturduğun, tefekkür, tevekkül yolculuğunu başlattığın zaman mutluluk ve iç huzur sana
yönelecektir, diyerek sözü kuşlara bıraktılar.
Kuşlar:
Biz, Yaratıcımıza ve kanatlarımıza güvendiğimiz için özgürlüğün mekânlarında yeryüzünü seyrederiz.
Sen de yeryüzünde özgür, mutlu olmak istersen zenginliğine değil, önce Yaratıcıya güven ve aranı
düzelt. Bakiye doğru yol al, geçici olana gönül bağlamak esaret zincirini boynuna gönüllü geçirmektir.
Etrafını gerçek dost zannettiklerinden arındır, diyerek sözü tekrar dağa bıraktı.
Dağ:
Başarıyı, mutluluğu hep çoklarda, nicelikte, zenginlikte aradın. Çoklukta oyalanıp durdun, asıl huzur
çokluktan, tekliğe; nicelikten, niteliğe doğru yöneldiğinde seni arayıp bulacaktır. Bütün çokları
sıfırlayan ölümü unutmadığında “ölüm benden ne ister?” sorusuna cevap aradığında yavaş yavaş
insan dinginleşir ve iç sükûneti yakalar, diyerek sözü tekrar akarsuya bıraktı.
Akarsu:
Herkese iyilikle akan gönlünüz, herkesle buluşan, uyuşan uyumlu kişiliğinizi beslerseniz huzur size göz
kırpar. Şu ana kadar egonuzu beslediniz, kendinizi diğer insanlardan çok üstün gördünüz ve
yalnızlaştınız. İç huzur alçakgönüllü bir yaşamın içinde gizlidir. İnsanların statüsüne bakmadan
kucaklayabilmek, konuşabilmek bizi su gibi değerli kılar, diyerek sözü tekrar ağaçlara bıraktı.
Ağaçlar:
Sadece kendi çıkarı için bir ömrü feda etmek mutsuzluğun kaynağıdır. Bizim meyvelerimiz sadece
kendimiz için değildir. Kurt kuş tüm canlılar nasiplenir. Sen, şu ana kadar kendi şahsi dünyanda
kimseye yer vermedin, işçilerinin hakkını tam anlamıyla gözetmedin. Bilgini, tecrübeni, tüm
imkânlarını kendine sakladın. Almaktan, saklamaktan çok vermeye ve cömertçe yaratılmışa verilen
nimetleri sunmaya başlayınca huzur sana güneş gibi doğacak, diyerek sözü tekrar kuşlara bıraktı.
Kuşlar:
En önemli huzur kaynağını işkoliklik ve sadakatsizlik yüzünden ihmal ettin. Para seni şaşırttı. Gizli dost
hayatı yaşamak iç huzurunu alıp götürdü. Eşin, çocuklarınla aranı açtın. Annen ve babanla uzun
süredir görüşmemek için direniyorsun. Akrabaların ile de istenilen ilişki düzeyinde değilsin. Bir an
önce sevdiklerinle –dünyadaki cennet- aranı düzeltirsen, hatanı kabul edip olumlu adımlar atarsan iç
huzur ve mutluluk sana senden daha yakın olacaktır.
Ali ALTAYLI