ÇOCUK AĞLARSA DÜNYA KURAKLAŞIR
Sabah işyerine gelirken tanıdığım bir öğrencinin derse geç kaldığını gördüm. Derse yetişmek için hızlı adımlarla okuluna doğru yürüyordu. Bu çocuğu ve babasını daha önce tanıyordum. Babası fabrikada çalışıyor, çocukla da babası işte olduğu zamanlar yakınları ilgileniyordu. Annesi birkaç yıl önce bir anda evi terk etmişti.
Aynı mahallede oturduğumuz bu çocukla ve babasıyla daha önce camide tanışmıştık. Yedi sekiz yaşlarındaki bu çocuk, hemen hemen her gün babasıyla camiye geliyor; yatsı namazını hiç kaçırmıyordu. Çocuğa hayranlık ve gıpta ile bakıyordum. Küçük yaşta ama hemen hemen her gün yatsı namazına geliyor, maşallah diye içimden geçiriyordum. Bu çocuk yedi sekiz yaşlarında her gün yatsı namazına camiye geliyor; ben ise bazen yatsı namazına camiye gidiyordum.
İleriki zamanlarda bizzat babasından öğrendim ki, babası camiye gittiğinde evde çocuğu koruyup kollayacak sarıp sarmalayacak çocuğa şefkat gösterebilecek bir anne yok. Evde anne olmadığı için de babası nereye gitse çocuk da onunla gitmek zorunda kalıyormuş çoğu zaman. Daha önceki aylarda “Yatsı Namazını Kaçırmayan Çocuk” diye bir başlık zihnimde oluşmuştu. Bugün derse yetişmek için kaldırımda hızlı adımlarla yürüyen aynı mahallede oturduğumuz, komşumuz sayılan ismini vermek istemediğim o çocuğu görünce” Okula Geç Kalan Çocuk” başlığı altında bugün yazıya başlamak nasip oldu.
Camide çoğu zaman küçük oğlum Yusuf Musab ile oynayan o çocuk, oğlum ile aynı yaştaydı. Otomobilin içinden korna çalarak selam verdim; beni tanıdı, yüzünde bir gülümseme belirdi. Ben de çok mutlu oldum, içimde bir sıcaklık oluştu ve şefkat, merhamet duyguları inkişaf etti.
Bir anda Üstün Dökme’nin “Selam Ver” şiiri aklıma geldi:
yola çıkınca her sabah,
bulutlara selam ver.
taşlara, kuşlara,
atlara, otlara,
insanlara selam ver.
ne görürsen selam ver.
sonra çıkarıp cebinden aynanı,
bir selamda kendine ver.
hatırın kalmasın el gün yanında.
bu dünyada sen de varsın!
üleştir dostluğunu varlığa,
bir kısmı seni de sarsın…
Âdem Bey’in “Kadir Gecesinde Allah’tan Ne İstediniz?” başlıklı denemesini henüz okumadım. Elimdeki denemeyi bitirdikten sonra okumayı düşünüyorum.
Belki de bu Ramazan ve her Ramazan da özellikle Kadir gecelerinde en çok Rabbimizden istememiz, dua ile kapısını çalmamız, bireysel ve toplumsal olarak yatırım yapmamız gereken konu aile birliği ve çocuklar olsa gerek.
Dünyada güneş olmazsa dünyanın bir kıymeti olur mu?
Dünyada su olmazsa dünya neye yarar?
Dünyada buğday, un, ekmek olmazsa insanın hali ne olur?
Dünyanın suyu, güneşi anne, baba ve çocuklardır; sevgi, güven ve merhamettir. Bu muhteşem üçlünün dağılması dünyanın yaşanılmayacak bir yere dönüşmesine neden olur. İşler zorlaşır, psikolojisi bozulan, yalnızlaşan insanlar çoğalır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi en büyük bedeli de çocuklar öder.
Aile birliğini içten içe çürüten, çocukların sabah okula giderken kocaman bir anne, baba öpücüğünden mahrum bırakan nedir?
Aile kurumuna zarar veren eylemler nelerdir?
Kadının inadının, erkeğin öfkesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Dizi takiplerinin bedelini çocuklar ödüyor.
Ahlaksızlığı ve güvensizliği yayan sosyal ağların bedelini çocuklar ödüyor.
Şükür ve kanaat duygusunun zayıflamasının bedelini çocuklar ödüyor.
Yersiz ego çatışmalarının bedelini çocuklar ödüyor.
Akıllı telefonlarının haz ve ayartıda kullanılmasının bedelini çocuklar ödüyor.
Büyük aileden, çekirdek aileye geçilmesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Evin içinde Allah’ın dediği değil de modanın, filmlerin, büyüklerin dediğinin olmasının bedelini çocuklar ödüyor.
Anne babanın çocuklarını evlendirirken ayrıntılı bir istişare etmemelerinin bedelini çocuklar ödüyor.
Sorumluluk şuurundan yoksun çiftlerin evlenmesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Kötülükte şeytana pabucunu ters giydiren, insan bozmalarının cezasını çocuklar ödüyor.
Ekranlar aracılığıyla kötülüğün servis edilmesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Şiddet ve aldatma sahnelerine bir ayar verilememesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Her türlü ahlaksızlığa kulağa hoş gelen isimler verilmesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Kadınların sanki ailenin geçiminden birinci derecede sorumluymuş gibi görülmesinin bedelini çocuklar ödüyor.
Tembel, çalışmayı ve üretmeyi sevemeyen ekonomik özgürlüğü olmayan, kötü çevre ve alışkanlıklardan bir türlü kurtulamayan babanın hatasının bedelini çocuklar ödüyor.
Allah’ın emirlerinin sadece belirli alanlara hapsedilmesinin cezasını çocuklar ödüyor.
Oğlunu ve kızını kendisine bağımlı yetiştiren, anne ve babanın hatalarını torunları ödüyor.
Kader inancında ve sabır eğitiminde derinleşemeyen anne ve babanın hatasını çocuklar ödüyor.
Kısaca anne ve babadan uzak kalan çocuk, serada yetişen sebzelere benzer. Anne ve baba güneşini, şefkatini, merhametini, bağlılığını görmediği için hem kendilerini hem de çevrelerini ısıtamazlar. Huzur, güven, Rabbimizin desteği, yardımı çocuklarımızın, ailemizin yanındadır. Dünyanın neresine gidersek gidelim ailemizden, çocuklarımızdan uzakta huzur, güven ve destek yoktur.
ALİ ALTAYLI