İyi ki, iyi bir insanım ve iyilik yapmaktan hiç bıkıp usanmadım, diyen insanlar da var güzel ülkemizde; iyilik yaptığına pişman olup niçin kötü bir insan olamıyorum, diyenler de var. Yaptığı iyiliği fazlasıyla geri almak isteyenler de var, iyilik yorgunu olanlar da var, yaptığı iyiliği içine oturanlar da var, yaptığı iyiliği başa kakanlar da var, bir daha kimseye iyilik yapmayacağım diyenler de var; iyiliğime iyilik ekleyeceğim, iyiliklerimi çoğaltacağım, daha çok insana güzellikler sunacağım diyenler de var toplumumuzda.
“Keşke bazı insanlar için yaptığımız her şeyi geri alabilsek hiç gerek yoktu çünkü” diyerek durumlarda bin bir pişmanlığını dile getirenler de var.
Hikmet Anıl Öztekin bir paylaşımında şu cümleye yer vermiş:
“Bazı insanlara verdiğimiz değerleri diyorum, geri alma imkânımız var mı?
Öncelikle kendimize şu soruyu soralım:
İyilik yapmaktaki amacım ne?
İyiliğim peşin mi yoksa veresiye mi?
İyilik ölürse güneş tekrar doğmaya devam eder mi?
Beni kötü hissettirecek iyiliği niçin yapıyorum?
İyilikteki çıkar hesaplarım tutmazsa ne olur?
İyilik her zaman insana kendisini iyi hissettirir mi?
Gerçekten sadece karşılıksız iyilik yapmak mı amacım?
Değer vermek değerli olmanın bir belirtisi değil mi?
Verdiğini geri istemek, ne derece doğrudur?
Verdiğimiz değerin karşılığını aslında peşin almış olmuyor muyuz?
Hz. Ali (r.a) şöyle der:
- Ben başkasına hiç iyilik etmedim, aynı şekilde hiç kimseye de kötülük de etmedim.
Bu konuda Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
- “Bir kimse iyilik ederse kendi nefsine iyilik etmiş olur. Bir kimse kötülük ederse yine kendine etmiş olur…” (İsra sûresi, âyet:7)
Böyle olunca bir kimseye iyilik edersem kendime iyilik etmiş olurum. Bir kimseye kötülük edersem yine kendime etmiş olurum.
İlmin kapısı Hz. Ali (ra) nin bu sözünden çıkaracağımız beş büyük ders vardır:
Kendine yapabileceğin en büyük iyilik, yaptığın iyiliği unutmaktır.
İyilik yaptığında vücudundaki rahatlama, gönül huzuru karşılığı alınmış peşin bir ücrettir.
İnsanın iyilikleri onu yaşatır; iyiliklerimiz gelecekteki tohumlardır, bir gün filizlenir.
Başkasına iyilik yaparak gerçekte kendine iyilik yapmış olursun. Dostlarını çoğaltır, düşmanlarını azaltırsın.
Yaptığın iyiliklerini veresiye olarak görüyorsan da ya dünyada ya da sınır ötesinde karşılığını göreceksin. Dünya da göremediğin karşılık olursa ahirette göreceksin.
İyilik yapmanın önemi atasözlerimize şu şekilde yansımıştır:
İyilik yap denize at balık bilmezse Hâlik bilir.
Kötülük görmeyen iyiliğin değerini bilemez.
Herkesin ettiği yoluna gelir.
İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.
Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.
Ne ekersen onu biçersin.
İyilik et kele varsın övünsün ele.
İyilik eden iyilik bulur.
Konumuzla ilgili Niyâzî-i Mısrî (ks) şöyle demiş:
“ Bazı insanlar iyilik edene iyilik ederler. Onlar eşek huyludur. Bazıları kötülük edene kötülük ederler. Onlar köpek huyludur. Bazıları iyilik edene dahi kötülük ederler. Onlar yılan huyludur. Bir takım insanlar ise kötülük edene dahi iyilik ederler. İşte bu, velilerin, salihlerin yoludur, dediklerimi işittin. Artık, kendine uygun gördüğünü seç.”
İyilik yapmak peşin mi, veresiye mi; gerekli mi, değil mi? diye bir soru sormuştuk.
İyilik yapmak hem peşin hem veresiyedir. Peşindir; çünkü karşı tarafa huzur veririz, peşin olarak huzur, mutluluk, dinginlik, dua alırız. Veresiyedir, zamanı gelince Rabbimiz iyiliklerimizin karşılığında bize cenneti vadediyor. Bazen de dünyada iyiliklerimizin karşılığını ilahi yardım olarak görmekteyiz.
Gerekli mi, değil mi?
Hem de çok.
Burası dünya, düşmez kalkmaz bir Allah.
ALİ ALTAYLI