Dün bir tanıdığım ortalama bir saat hayatındaki keşkelerden, pişmanlıklarından bahsetmişti. Geçen hafta da bir müşterim hayatındaki iyi kilerden bahsetmişti. Keşkelerinden bahseden ortalama ömrünün üçte ikisi gitmiş olan tanıdığımın yüzü asık, aklı karışık, cümleleri keskindi. İyi kilerinden bahseden müşterim de yaklaşık keşkelerinden bahseden müşterimle aynı yaştaydı. İyi kilerinden bahseden müşterimin yüzü güleç, aklı net, cümleleri yapıcıydı. Geçen ömründen şikâyetçi değil, geçmişiyle barışık ve kalbi mutmaindi.
Bu iki değerli insanın konuşmalarından sonra sonlu, sayılı, çok kısa bir ömürde başarılı ve başarısız insan kimdir, sorusunun cevabını aramaya başladım.
Sorunun cevabı şöyle oluştu:
Bir insan ihtiyarlığa adım attığında ve geçmişine şöyle bir baktığında iyikileri keşkelerinden daha çok ise o insan başarılı, keşkeleri iyikilerinden daha çok ise o insan başarısız insandır.
Eğer iyi kilerimiz çoksa bu hayatta günlük, haftalık, aylık yıllık kutlarız kendimizi. Kendimize teşekkür eder, bazen kendimizle gurur duyar, kendimizi sevmeye başlar, dostlarımızla güzel bir iletişim kurar, Rabbimize şükrederiz. Dilimiz daha çok güzel sözcüklerin uğrak yeri, kalbimiz ise ulvi duyguların, sevgilerin mekânı olur. iyikilerin çokluğu geçmişle barışık olmayı beraberinde getirir.
Eğer keşkelerimiz çoksa bu kısa hayatta, yaşanmamış bir çocukluğumuz, gençliğimiz, gerçekleşmemiş hayallerimiz, hedeflerimiz, sınırı aşan taşkınlıklarımız, Rabbimizi ve diğer insanları üzen hallerimiz çoksa şair Lâedrî’nin bahsettiği insan grubuna giriyorsak yalnızlaşıyor, kendimize ve geçmişimize kızıyor, gergin, agresif, şikayetçi bir ruh haline bürünürüz. Hayatımızdaki keşkelerin çokluğu geçmişe ve diğer insanlara düşman eder bizleri. Kendimizi ve sevdiklerimizi azarlamaya ve isyana yüneltir çoğu zaman bizleri.
Ne kendi etti rahat, ne âlem buldu huzur
Yıkılıp gitti cihândan, dayansın ehl-i kubûr
(Ne kendisi rahat etti ne de halka huzur verdi. Bu dünyadan yıkılıp gitti. Allah kabir ehline sabır versin.)
Dünya genelinde bütün insanların iyi kileri ve keşkeleri farklıdır. Evrensel olan ise keşkelerin bizi yavaş yavaş çürüttüğü, iyi kilerin ise huzurumuza huzur katarak yaşama enerjisi verdiğidir.
Gelin hep beraber bu yazımızda iyi ki ve keşkelerimizden birkaçını yazalım:
İyi ki;
İyi ki, dinimi öğrenmek ve yaşamak için Rabbim bana fırsatlar vermiş.
İyi ki, Rabbim bana temiz bir arkadaş çevresi nasip etmiş.
İyi ki, zamanında kötü alışkanlıklar edinmemişim.
İyi ki, zamanında önüme gelen fırsatları değerlendirmişim.
İyi ki, her gün az da olsa kitap okuma alışkanlığı kazanmışım.
İyi ki, anne babam benden razı olarak ölmüş.
İyi ki, çalışmayı sevmiş, rahmetin zahmette olduğunu bilmişim.
İyi ki, beynimi ve özümü açmak için bir mücadelenin içine girmişim.
İyi ki, geç de olsa zaman ve finans yönetimini öğrenmişim.
İyi ki, herkes niyetinin ekmeğini yer, sözünü eyleme dökmüşüm.
İyi ki, vermeden alamazsın düsturu ile hareket etmişim.
İyi ki, ekranların, modanın, el âlem ne derin kölesi olmamışım.
İyi ki, şikâyeti değil şükrü beslemeyi alışkanlık haline getirmişim.
İyi ki, küçük yaşlardan itibaren çalışmış, gurbet yüzü görmüşüm.
İyi ki, en büyük yatırım insana, insanın kendisine düşüncesini benimsemişim.
İyi ki, zulmedenleri sevmemiş onlara alkış tutmamışım.
Keşke;
Keşke, zamanında kötü bir çevreye sahip olmasaydım.
Keşke, kötü alışkanlıklar edinerek yuvamı dağıtmasaydım.
Keşke, dinimi hakkıyla öğrenerek yaşayabilseydim.
Keşke, anne babamın duasını alabilseydim.
Keşke, konfor ve tüketim çılgınlığı hastalığına yönelmeseydim.
Keşke, babamın malına güvenmeseydim.
Keşke, miras yüzünden kardeşlerimle on yıl küsmeseydim.
Keşke, akrabalarımla ve komşularımla daha iyi bir iletişim kurabilseydim.
Keşke, namaz kılarak sadece Rabbimin karşısında eğilseydim.
Keşke, beklentimin çoğu insanlardan değil, Hak’tan olsaydı.
Keşke, sabır kuvvetimi dağıtmasaydım, sabırsızlığın ağır bedellerini ödemeseydim.
Keşke, geçim derdi, mal mülk telaşı, çıkar menfaat derken gerçek dostlarımı kendimden uzaklaştırmasaydım.
Keşke, eşime ve çocuklarıma daha çok zaman ayırsaydım.
Keşke, en çok sevginin Rabbimize ve Resulüne(sav) olması gerektiğini çok geç anlamasaydım.
Keşke, ilim elde etmeyi mal mülk elde etmeye tercih etmeseydim.
Keşke, eylemin boş konuşmayı sıfırladığını daha önce öğrenseydim.
Keşke, yemine bakıp insana inanmasaydım, insana bakıp yeminine inansaydım.
Keşke, kibir ve kıskançlığın bizi çürüttüğünü daha önce anlasaydım.
Keşke, gerçek yardım ve dayanak noktasının Rabbimiz olduğunu daha önce bilseydim.
ALİ ALTAYLI