Son dönemde Ortadoğu’da yaşadığımız olaylar, korumasız bebeklerin, kadınların, yaşlıların acımasızca öldürüldüğü bir zamanda dünyanın “sükût gömleğini” giydiği şu günlerde, insan ne zaman tehlikeli olur sorusu zihnimde şekillendi.
Bazen bireyin kendisi, bazen bir aile, bazen bir takım, bazen bir grup, bazen bir devlet sahi ne zaman tehlikeli olur ve zulme yönelir hiç düşündük mü?
Bu soruya cevap aramaya çalıştım, vaktimin dar olmasına rağmen yazmaya karar verdim.
Büyük ruhlu dava insanı Aliya İzzetbogoviç’in şu sözleri yardımıma yetişti:
Kur’an’ı yaşayın ve ölüme hazırlanın! Unutmayın! Hayat inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur. Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır. Kitaba uyun! Çünkü biz de zalimlerden olursak savaşmanın hiçbir anlamı kalmaz. Kitaba uyacağız. Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit edebilir. Bilin ki, en kötü kombinasyon boş bir ruh ve dolu bir midedir. Hayvanlar ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman; insanlar ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir. Siz sürekli ölüme hazırlanın! Çünkü ölmeye hazır olan insanlar ölmeye hazır olmayan insanlara galip gelirler.
Aliya İzzetbogoviç’in yukarıda yer verdiğimiz sözlerinden yola çıkarak konumuza açıklık getirelim.
Tehlikeli insan ya da insan topluluğu nasıl oluşur, tehlikeli insan kimdir?
Kur’an-ı Kerimi yaşamayan, eyleminde göstermeyen insan,
Ölümü ve hesabı unutan,
Hayatının içinde tahkiki imana ve salih amellere yer vermek istemeyen,
Kısa bir tiyatro olan bu hayatı kurallarına göre oynamayan,
Kur’an-ı kerimi bir edebiyat kitabı olarak gören,
Düşünce tarzı olarak bakıp yaşam tarzı olarak kabul edemeyen,
Kitaba uymak istemeyen,
Zalimden daha zalim olan,
Yücelik ve büyüklüğü sadece Allah’a has kılamamak,
Hamd, şükür, teşekkürü hakikatte en çok Allah (cc) veremeyen,
İnsanların gerçek kalitesinin tespitine soyunmak, yaratıcıya bırakamama mücadelesi,
Kula kul olarak zihnin ve özün morfinlenmesi, özgürleşememek,
Boş bir ruh, dolu bir mideye sahip olmak,
İnsan hayvanın aksine tok ve güçlü olduğu zaman azgınlaşması,
Gücün Hakta olduğunu kabul etmeyerek güçlünün haklı olduğunu kabul etmek,
Ölüme değil dünyaya hazırlanmak, kabrin arkasındaki yaşamı, sorguyu unutmak,
Düşmana galip gelmenin sırrı ölüme hazır olmak ve bizim dünyevileşmemiz,
Tek dünyalı yaşamaya başladığında,
Kibir ve kıskançlık tohumu ekmeye devam etmeye devam ettiğinde,
Milleti için değil, sadece kendisi ve çıkarı için yaşadığında,
Heva ve hevesini gerçek ilahın yerine koyduğunda, hazzını beslediğinde,
Okumayı ve seyahat etmeyi alışkanlık haline getirmediğinde
Kötü çevre ve olumsuz alışkanlıklardan kurtulamadığında,
Hırsla sadece dünya malı biriktirmekle uğraştığında,
Dürüstlüğünü ve ahlaki değerlerini kaybettiğinde,
Dini yaşamayarak dinden geçindiğinde,
Aklını başkalarının cebine koyduğunda tehlikeli olur ve dünyayı cehenneme çevirir.
Dâim ve kâim sadece Rabbimiz(cc) dir. Biz ise sonlu, aciz, muhtaç, endişeli varlıklarız.
Şeyh Sadi Şirazi’nin dediği gibi,
“İnsan, tek damla kan ve bir bin endişedir.”
Biz insanlar kendisini dâim ve kâim zannettiği ve bunu içselleştirdiği zaman yıkımının haddi hesabı olamaz.
İsrail’in bir grup inanmış ruha zulmüne devam etmesini nasıl açıklayabiliriz başka?
Azgınlık, taşkınlık, güç, güce dayanma, yanlış inanç, kibir, hırs, kafama göre takılırım anlayışı hiçbir hak hukuk kural tanımama, kalbin katılaşması virüs kapması, aklın ve öfkenin taşkınlığı, rakibinin güçsüzlüğünü, Müslümanların dağınıklığını fırsat bilme.
Arif Nihat Asya bugünün zalimlerine ne güzel seslenmiş:
Yeryüzünde riya, inkâr, hıyanet altın devrini yaşıyor.
Diller, sayfalar, satırlar ‘Ebu Lehep öldü ‘diyorlar
Ebu Lehep ölmedi Ya Resûlullah
Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor!
ALİ ALTAYLI