Trump, dünyadaki savaşları bitireceğini söylemişti; ama çok geçmeden sözünden çark etti. Yeni bir kaosun fitilini ateşledi. İt iti ısırmaz, gerçeği bir kez daha dünya insanının zihninde yer edindi. Her şeyi parayla güçle çözebileceğine inanan zihniyet, yine Filistin halkının mukaddes değerlerini hiçe saydı. Trump, Filistin halkının kendi vatanlarını bırakıp Mısır, Ürdün ve diğer Arap ülkelerine sürgün edilmesi gerektiğini söyledi. Netanyahu ve destekçilerini, bir grup azınlığı sevindirdi; inanmış vicdanlı, merhametli, hak ve adaletten yana olan çoğunluğu bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.
İyi ki, zalimleri de bir gün dünya dışına atacak.
İyi ki, zalimlerin destekçilerini de toprak içine alacak.
İyi ki, küçük büyük az çok kimsenin yaptığının yanına kalmayacağı büyük bir mahkeme var.
İyi ki, yeryüzündeki düzeni bozan zalimlerin hesaba çekileceği bir gün var.
İyi ki, her şeyden haberdar olan intikamı büyük, adaleti şaşmaz bir Rabbimiz var.
İyi ki, dünya hayatında her şey bitmiyor, sonsuz hayat gerçek hayatın ta kendisi.
İyi ki, mazlumlar için cennet var.
İyi ki, zalimler ve destekçileri için cehennem hazır bekliyor.
Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi” adlı şiirinde geçen şu mısralar, zalimlere yardım edenlerin durumunu, zulmün devam etmeyeceğini ve er geç hürriyetin, hak ve adaletin galip geleceğini gözler önüne serer.
Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten
(Dünyada zalimlerin yardımcıları, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmet etmekten zevk alanlar ancak köpeklerdir.)
Civân-merdân-ı milletle hazer gavgadan ey bî-dâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
(Ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle kavga etmekten sakın! Senin zulmünün kılıcı hamiyet ateşinin karşısında erir.)
Ne mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten
(Zulüm ile işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak mümkün değildir; eğer gücün varsa insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.)
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sîr-i sikletden
(Gönülde çalışma cevheri elmas cevherine benzer; ağırlığın şiddetinden baskının tazyikinden ezilmez.)
Ne efsûnkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten
(Ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyülü imişsin! Gerçi esaretten kurtulduk ama bu kez de senin aşkının esiri olduk.)
Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl
Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetden
(Ey geleceğin umudu! Sen ne can dostuymuşsun; dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılardan kurtaran sensin.)
Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten
(Hükmetme çağı şimdi şenindir, hükmünü dünyaya duyur; Allah ikbalini her türlü belâdan korusun)
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden
(Ey yaralı kükreyen aslan! Senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı, artık gaflet uykusundan uyan!).
Dünyadaki bu zulümler, zalimin karşısında olan ülkemize güveni arttırdı. İslam medeniyeti ile yoğrulmuş yurdumuz zalimlerin korkulu rüyası, mazlumların umudu oldu. Küllenmiş olan güçlü imanı ortaya çıkarmak, yeni bir ruh ve cesaretle ümit var olmak, bütün ümmeti Muhammed’e cesaret verecektir.
“Senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı, artık gaflet uykusundan uyan!”
diyor Namık Kemal.
Şafak doğmak üzere, zulmün karanlığının fazlalığı yeni ve kalıcı şafaklar doğuracaktır. Yeter ki, bir an önce artık yeter, diyerek tembellikten, umutsuzluktan, uykudan, uyutulmaktan kurtulalım. Geliyor gelmekte olan biraz sabır, dua ve gayret.
Gün gelir derya bile yanar, diyerek ümit var olmak, her şeyin sahibi olan Rabbimize hakkıyla güvenmek ve asrın dilinde çok çalışmak.
“Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur.”
“Ümit var olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır.”
İslam kahramanlarının sözleri bir gün vücut bulacak, mahzun yüzler gülecek, dünya huzur ve esenliğe kavuşacaktır.
ALİ ALTAYLI