Ah insan, ah!
Bitkiler ve hayvanlar insan için yaratılmış, insan ise Rabbi için yaratılmış.
Bitkiler ve hayvanlar Yaratıcının sözünü dinliyor, sorumluluklarını yerine getiriyor, ibadetlerini aksatmıyor, kendi lisanlarınca zikirde bulunuyorlar.
İnek, koyun, keçi Allah’ın mülkünde dolaşır; süt verir, ibadet eder. Sorumluluklarını yerine getirir.
Tavuk, hindi, kaz yumurta vererek görevlerini yerine getirir, ibadetlerini ederler.
Arı, yine en güzel çiçeklerin üzerinde yolculuğunu tamamlar; bal verir, ibadet eder. Bin bir türlü faydası olan balı insanların istifadesine sunar. Sorumluluklarını yerine getirir.
Yere düşen bir tohum Allah’ın kudretiyle sert bir kayanın arasından, yeryüzüne çıkarak bizlere güzel yüzünü gösterir, kendi dilince Hakkı zikreder.
Meyve veren ağaçlar su, hava, toprak, çamur yer ve bu yediklerini çeşit çeşit renkte farklı kokuda ve şekilde meyvelere dönüştürür ve biz insanların emrine sunar. Ağaçlar meyve vererek ibadetlerini eder, sorumluluklarını yerine getirirler.
Dünyadaki bütün bitkiler ve hayvanlar kendi dillerince Yaratıcılarına itaat ederek onu zikrederler.
Ama insan öyle mi?
Bir yönüyle hayvandan daha aşağı bir yönüyle meleklerden daha üstündür. Hem aciz hem fakir hem çaresiz hem de çok şımarık ve artisttir.
Yeryüzünü kana bulayan, başkasının gözyaşından mutluluk devşiren, çocukları anne babasından eden insan değil mi?
Yine milleti ve davası için kendisini Allah’a adayan meleklerin imrendiği insan, ne güzel ne bahtiyar bir insandır.
İnsan yücedir, Allah’ın kıymet verdiği eşsiz bir varlıktır. Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği zaman meleklerin daha üstünde, cennete ve cemâlullaha taliptir.
Peki, insanın üzerine düşen sorumluluk nedir?
Emanete sahip çıkmak.
Ahzâb Suresi 72. ayet:
“Şüphesiz biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar onu yüklenmekten çekindiler ve onun sorumluluğunu yerine getirememekten korktular. Ne var ki, onu insan yüklendi. Bunca kabiliyet ve nimetlerle donatıldığı halde yüklendiği emânetin hakkını veremeyen insan ne kadar zâlim, ne kadar câhildir.”
Bunca nimetlere karşılık emaneti unutan insan sefildir.
Kabiliyetlerini sadece bu dünya için kullanan insan iflastadır.
Yüklendiği emanete, hıyanet eden insan zalimdir.
Yüklendiği emaneti dünya hırsıyla unutan, farkındalığı az insan cahildir.
Emaneti yüklenen insan taşkınlığı ve şımarıklığı yüzünden azdı.
Akıl nimetini nefsinin emrine verdiği için insan şaşırdı.
Allah’ı, ölümü, hesabı kitabı unutan insan zalimlikte sınır tanımayarak zulmetti.
Şükretmeyi ve sorumluluğunu unutan insan, yeryüzünde bozgunculuk çıkardı.
Dünyanın cazibesine kapılarak asıl vazifesini unutan insan cahillikte, zalimlikte mesafe üzerine mesafe kat eder.
Canını, cananını ve malını cennet karşılığı Rabbine satamayan insan ne kötü bir tüccardır.
Sorumluluğunu yerine getirmekten korkmayan ama zamanla sorumluluğunu sahte sevgililer yüzünden unutan insan cahildir.
Kutlu Nebi (sav) dünyanın kıymetini şu şekilde belirtir:
“(Ölçüsüz) Dünya sevgisi bütün hataların başıdır.”
” Dünya bir leştir ve onu talep edenler de köpeklerdir.”
Hüdâyî-i Kadîm:
Hırlaşır bir lâşeye üşmüş nice yüz bin kilâb
Biz de pay almak içün geldik bu kavgâ üstüne
(Yüz bin köpeğin bir leş üstünde hırlaşarak pay alma sevdasına tutulduğu gibi biz de bu dünya nimetlerinden pay alma sevdasına düştük. Tam bu kavga üzerine geldik.)
Dünyanın ahirete ve Allah’ın güzel isimlerine bakmayan heva ve hevese övünmeye, benliğe, eğlenceye, haramlara, günahlara, mal ve evlat çokluğunda şımarıklığa, taşkınlığa bakan yönü biz inananlara her zaman zarar vermiştir.
Asıl sorumluluğumuzu unutup dünyadan pay alma sevdasında aşırılığa kaçalıdan beri dünya huzursuz ve çalkantılı. Zalim zalimlikte sınır tanımıyor. İnanan çok ama dünya muhabbeti içine girdiği için bin kişi bir kişi gibi. Biz inananlar ise morfin yemiş hastalar gibiyiz. Kulluğumuza, ibadetlerimize ise hayvanlar ve bitkiler kadar bile dikkat etmiyoruz.
Tavuğun ibadeti yumurta vermek, arının ibadeti bal vermek, bitkiler ve ağaçlar yerin altında ve üstünde bize elma, armut, patates, havuç vererek ibadet, zikir ederler. Bizim ibadetimiz ise namaz, oruç, hac, zekât daha niceleri.
Horoz sabah ayakta biz yatakta niye?
Ne durumdayız bir düşünelim?
Emanetle aramız nasıl?
Kendimizle Yaratıcımızla ibadetlerle iç dünyamızla maneviyatla aramız nasıl?
İnsan sefil, bir yönüyle hayvandan daha aşağıdır. Aklına, imkânlarına aşırı güvenen, nefsine söz geçiremeyen, onu adeta ilahlaştıran Haktan hakikatten kaçan insan zarardadır. Emanet şuuruyla hayatına düzen verip Yüceler Yücesinin emrince gitmeye gayret edince insan manasını bulur, yücelir, âdem olur, âdem kalır.
ALİ ALTAYLI