MEHMET AKİF ERSOY
Üniversite yıllarımda Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri adeta benim benzinimdi. Bana şevk, heyecan, ümit, vizyon, çalışma azmi verir; geleceğe dair umutsuzluğumu giderirdi. Kişiliğimin şekillenmesinde en önemli aşkın ruhlu, inanmış ve adanmış dava adamlarından birisi de hiç şüphesiz Mehmet Akif Ersoy’dur.
Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Mehmet Akif Ersoy’u, vefatının 88’inci yıldönümünde üniversite yıllarımda birçoğunu ezberlediğim çalışmaya, gayrete, azme teşvik eden ve asla ümitsizliğe düşmememiz gerektiğini anlatan şiirlerindeki alıntılarla analım. Zira günümüzde çalışmadan, üretmeden, elini taşın altına koymadan kısa yoldan bir şeylerin sahibi olacağına inanan, başkasının emeğinden geçinen ya da bu şekilde yaşayıp ölmek isteyen insan sayısı azımsanmayacak oranda çoğalıyor. Ümitsizlik girdabına düşerek kendinden ve gelecekten ümit kesmiş gençlerimiz de yok değil.
Dünya genelinde adam kıtlığının yaşandığı günümüzde yazdıklarıyla yaşadıkları aynı, sözü ile işi, eylemi çelişmeyen örnek alınabilecek nadide şahsiyetlerden birisidir Mehmet Akif Ersoy.
Günümüzde birçoğunu kaybettiğimiz, Mehmet Akif Ersoy’un unutamadığımız ve kendisine zamanı aşmasını sağlayan özellikleri nelerdir, şöyle bir göz atalım:
Dürüst, vefalı, ümit var, gerçekçi, dini, milli ve ahlaki değerlerde taviz vermeyen, kibre kapılmayan, şirke girmeyen, verdiği söze ve emanete sadık kalan, disiplinli ve ciddi, alçakgönüllü, merhametli, güzel ahlaklı, cömert, vakarlı, kanaatkâr, azimli, milletinin derdiyle dertlenen aşkın ve taşkın ruhlu biriydi.
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:
Düşmanın maskarası; dostunun yüz karası!
*
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
*
His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
*
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
*
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!
*
Karşında ziyâ yoksa sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.
*
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
*
Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
*
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
*
Hüsrâna rıza verme… Çalış… Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!
*
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
*
Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,
Ulema, vahy-i ilahiyi mi bilmem bekler?
*
Heyhât, yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!”
*
Menzil-i maksûda varmazsın uyanmazsan eğer
Var mı bak, yollarda hiç bîdâr olanlardan eser?
*
İntihâr etmek değilse yolda durmak, gitmemek,
Âsûmandan refref indirsin demektir bu melek!
*
“Leyse li’I-insâni illâ mâ seâ” derken Hudâ:
Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha;
Davran artık kârbânın arkasından durma, koş!
Mahvolursun bir dakîkan geçse hattâ böyle boş.
*
Âsûmânî, hâkdânî cümle mevcûdat için
Kurtuluş yok sa’y-i dâimden, terakkîden bugün.
*
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!
Bunların hakkında bilmem bir bahânen var mı? Dur!
*
Mâsivâ bir şey midir, boş durmuyor Hâlik bile:
Bak tecellî eyliyor bin şe’n-i gûnâgûn ile.
*
Ey, bütün dünyâ ve mâfihâ ayaktayken, yatan!
Leş misin, davranmıyorsun? Bâri Allah’tan utan!
ALİ ALTAYLI