Yeni bir araba, ev aldığınızda, şirket kurduğunuzda, işyeri açtığınızda, yeni projelere imza attığınızda, çocuğunuz sınavı kazandığında yani sizi mutlu edecek güzel bir iş başardığınızda yıllardır tanıştığınız, buluştuğunuz, görüştüğünüz dostlarınız size dilden de olsa “hayırlı olsun, maşallah, tebrik ederim, huzur ve sağlıkla kullan vb.” diyemiyorsa ya da demekte çok geç kalıyorlarsa bilin ki, kıskanılıyorsunuz.
Dostlarınız daha çok sevinçli günlerinizde değil de başınızdan büyük bir felaket geçince arıyorlarsa büyük bir ihtimalle kıskanılıyorsunuz. Arkanızdan konuşularak sizi değersizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlarsa bilin ki, kıskanılıyorsunuz.
Dostlarınız, sizin bulunduğunuz bir ortamda aldığınız elbisenin, ayakkabının, çantanın telefonun, koltuk takımının vb. ilk önce iyi yönünü görmek, onları övmek yerine kusur bulmaya çalışılıyorsa dostlarınızın söz ve yüzü negatifleşmede aşırıya gidiyorsa bilin ki, kıskanılıyorsunuz.
Hepimizin bildiği gibi Habil ve Kabil, ilk atamız Hz. Âdem ve ilk annemiz Hz. Havvâ’nın iki oğludur. Önce doğan Kabil bir çiftçi, kardeşi Habil ise bir çobandır. Kabil, kardeşi Habil’i kıskandığından dolayı ona karşı kin ve nefret beslemiş, sonunda da kardeşini öldürerek insanlık tarihindeki ilk cinayeti işlemiştir.
Yeryüzündeki ilk cinayet kıskançlık yüzünden işlenmiştir.
Yine hepimizin bildiği gibi yine Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından çok kıskanılıyordu. Hatta bu kıskançlık zamanla bir nefrete dönüşmüştü. Bunun sonucunda Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından babamızın sevgisinin yönü bize kaysın diye bir kuyuya atılmış ve kurt yedi denilmişti.
Kardeşlerinin taşkın kıskançlık hastalığı, babaları Hz Yakup’u Hz Yusuf’tan gönlü mahzun olarak yıllarca ayrı kalmasına neden olmuştur.
Kutlu Nebi (sav) kıskançlığı ateşin odunu tüketmesine benzetir:
“Şüphesiz ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri yer bitirir.”
Aslında kıskanç kişi, Allah’ın bir başkasına verdiği nimetin düşmanıdır. Ona göre en iyiyi o hak ediyordur. Aslında ona verilmesi gereken bir nimet, yanlışlıkla başkasına verilmiştir ve o nimeti o kişi, hiç hak etmiyordur. Bakış açısı, görüşü, tutumu zehirli, sıkıntılı, huzursuz, tedirgin, evhamlı, takdir cimrisi kişilerdir. Ben de o telefon, koltuk, araba, tarla, bahçe, ev, işyeri, yat kat, elbise, ayakkabı vb. yoksa dünyada hiç kimsede olmasın diyebilecek kadar bakış açıları ve düşünceleri bozulmuştur.
Hz. Mevlânâ şu tespiti kıskançlığın yıkıcı etkisini gözler önüne serer:
“Ey Yusuf, senin için kurtuluş yeri babanın evidir.
Ovalar, kardeşlerinin yanı, ölümlerle tehlikelerle doludur.
Kurtla anlaş, arkadaş ol fakat sakın hasetçilerle oturup kalkma.
Çünkü haset kurdu, dağlarda bulunan kurttan daha tehlikelidir.”
*
“Kardeşleri Yusuf’a haset ediyor, kızıyorlardı.
Bu yüzden onu kurt şeklinde gördüler.”
Kıskanç, narsist, burnundan kıl aldırmayarak kendisini dev aynasında gören, hayatında şükredecek çok da bir şey göremeyen bir insanın kendisini ve zamanı aşması çok zor olsa gerektir.
Peki, dünyadaki ilk cinayetin işlenmesine Hz. Yusuf’un zindana atılmasına neden olan, dağdaki kurttan daha tehlikeli, iyilikleri gün geçtikçe yiyip bitiren kıskançlık hastalığının çaresi yok mu, hangi doktordan randevu alıp tedavi olacağız?
*Kıskandığımız kişinin elindeki nimetin geçiciliğini ve bir gün elinden çıkabileceğini düşünmek.
* Kıskanılmaya sebep olan nimetin o kişinin üzerindeki külfetini görebilmeye gayret etmek.
* Kendi elimizde olup ama onun elinde olmayan güzelliklere şükür duygusuyla odaklanmaya çalışabilmek.
*Bugün o kıskandığım kişi ölse kıskandığımız çoğu nimetin o kişiye fayda veremeyeceğini düşünebilmek.
*Kıskançlığımızın uzun sürebilecek iletişime engel teşkil ettiğini ve dostlukları bozucu yönünü görmeye çalışabilmek.
* Gıpta ile duaya yönelmek, Rabbim bu dostum da olan nimetin daha iyisini verebilecek kudrettedir, diyebilmek.
*Kıskançlığın Rabbimizle ilişkimizi ve ibadetlerimizi bozduğunu, güzel işlerimizi sıkıntıya sokabileceğini düşünebilmek.
*Toplumdaki her insanın farklı gelir düzeyinde, kabiliyette olduğunu görerek gözümüzü dıştan öze çevirebilmeyi başarmada mücadeleci olmak.
* Rabbimizin hazinesinin ve ikramının çok bol olduğunu bedel ödeyip çalışıp ürettikten sonra bize de nasip edeceği farkındalığına ulaşabilmek.
*Rabbimizin baktığı yerden bakabilmek, “Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.” Hadis-i Şerif üzerinde düşünebilmek.
*Diğer tarafta büyük nimetlerin zorlu hesabının olabileceğini ve Allah bilir kulunu, ona göre verir çulunu deyimi üzerinde düşünebilmek kıskançlık hastalığımızı az da olsa tedavi edebilir.
ALİ ALTAYLI