Yüz aynasına hemen hemen her gün bakan, zihin ve gönül aynasına bakmayı çoğu zaman unutan yığınlara dönüşüyoruz git gide. Dışta değer arandığı için özün ihmal edildiği bir asırda yaşıyoruz. “Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir.” İltifat, takdir, beğeni çoğu zaman dışta kazandığımız başarılardan dolayı geldiği için özdeki güzelliklerimiz müşterisi olmayan bir metaa dönüşüyor.
Özellikle sosyal paylaşım sitelerinde “beğenilme tutkusu ve hastalığı” kılıktan kılığa giren, milli ve manevi değerleri ayakaltına alan kitlelerin oluşmasına neden oluyor. Yeter ki, beni onaylayanın sayısı çok olsun, ne isterlerse yaparım, hastalıklı düşünme tarzı toplumun içten içe çürümesine neden oluyor. Reyting rekoru kıran gösterimlerin daha çok şiddet, gerilim, cinsellik, hedonizm kaynaklı olması düşündürücüdür. Özümüze, değerlerimize dönüp dışta değer aramayı bırakarak Rabbimizin takdiri ve övgüsünün her şeyden daha kıymetli olduğunu düşünerek daha çok yüzümüzü baki hayata çevirerek daha kalıcı iç tatmine ulaşabiliriz. İnsanların beğenisi geçici ve sıkıntılı, Rabbimizin beğenisi ise devamlıdır, ansız bizi bulacak ölümün çoğu beğenileri sıfırlayacağı gerçeği üzerine düşünmek zorundayız.
Üç tür ayna vardır: Yüz aynası, zihin aynası, gönül aynası. Yüz aynasına bakan kişi kendi yüzünü bütün gerçekliğiyle görür. Zihin ve gönül aynasına bakan kişi ise çoğu zaman kendi gerçekliğini göremez. Başka aynalar gerekir, o aynalar da bizi en çok tanıyan yakınlarımız ve eş dostlarımızdır. Hemen hemen her sabah ve akşam baktığımız yüz aynası, gözümüzdeki çapağı, yüzümüzdeki kiri gösterdiği zaman ona kızmayız; fakat zihin ve gönül aynamızdaki kiri gösteren, istenilmeyen dışa yansıyan görüntülerden bizi haberdar eden dostlarımıza kızar çoğu kez damara dokundurur, iletişimi keser, onlarla yolları ayırırız.
Davranış, üslup, çıkar ilişkileri herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir ayna değil midir?
Zihin ve gönül aynasının gösterimi daha çok zor durumlarda, çıkar çatışmalarında, insani ilişkilerde ortaya çıkmaz mı?
Stres, eleştiri altındayken aynadaki yüzümüz bir anda iflas edip zihin ve gönül aynasındaki yüzümüz ortaya çıkmaz mı?
Hz. Mevlana gönül aynasını temizlemenin sırlarına değinir:
“Her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın?”
“Suretten geçip gönlünü arıtan kişi, gayp suretlerine ayna olur.”
“Demir gibi demirlikten çık, renksiz bir hale gel. Riyazetle tozsuz passız bir ayna ol!”
Yine Şair Nâbî bize bu yolda kılavuz olur:
Âyine-i idrakini pâk eyle sivâdan
Mihman mı gelir hâne-i nâ-pâka, hicab et!
(İdrak aynanı Allah (cc) dışındaki her şeyden arındır; temiz olmayan, kirli eve misafir mi gelir hicap et, utan!)
Kin, nefret, haset, hırs, riya ile dolu bir kalıbın içindeki kalpte güzellikler filizlenebilir mi? O kişinin gönül aynası karanlık, puslu göstermez mi?
Sadece dünyaya, menfaate, benliğe odaklanmış bir zihin aynasında güzel görüntüler dışa yansıyabilir mi?
Bir de “ayna” konusuna farklı pencereden bakalım.
Telefonlarda, sosyal paylaşım sitelerinde ya da yüz yüze konuşmalarımızda birbirimize söylediğimiz cümleler de bizden izlerin bulanabileceğini hiç düşündük mü? Ağzımızdan çıkan sözler bizim karakter aynamızın bir görüntüsü değil mi?
Sen çok iyi bir insansın, temiz kalplisin, cömertsin derken aslında kendi görüntümüzü dışa yansıtmıyor muyuz?
Sen üçkâğıtçının tekisin, ahlaksızsın, cimrisin, yalancısın derken yine aslında kendi görüntümüzü dışa göstermiyor muyuz?
Hz. Mevlana’nın, aslında herkesin dünyaya kendi görüşü ölçüsünde baktığını ve kendi gerçekliğini gözler önünde sergilediğini açıklamak için aktardığı bir bilgi şöyledir:
Ebu Cehil bir gün Hz. Peygamber (asm) Efendimize dedi ki:
– Haşim oğulları sülalesinde senden daha çirkin suratlı biri gelmemiştir.
Resulullah Efendimiz buyurdu ki:
– Haddini aştın ama yine de doğru söyledin.
Biraz sonra Hz. Ebû Bekir (ra) Peygamber Efendimizin (asm) yanına gelince,
– Ey güneş yüzlü resul! Senden daha güzel, daha parlak bir yüz görmedim, dedi. Resul-i Ekrem Efendimiz bunun üzerine,
– Ey aziz dost, ey değersiz dünya kaydından kurtulan, doğru söyledin, dedi.
Orada bulunanlar,
– Ey Yüce Peygamber! Bu ikisi birbirine zıt şeyler söylediler, sen her ikisine de “Doğru söyledin” buyurdun. Bunun sebebi nedir, diye sordular.
Hz. Peygamber (asm) Efendimiz:
– Ben Allah’ın cilaladığı bir ayna gibiyim, bana bakan kendini görür, buyurdu.
ALİ ALTAYLI