ENKAZA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ YUVALAR VE BEŞ SEVGİ DİLİ
(Çocuklara sözüm var, aile yuvaları daha da güzelleşecek)
Evlenip de yolun sonuna kadar giden çiftler her geçen gün azalıyor. En büyük sebebi ise konuşulan sevgi dillerinin farklı olması, beklentinin yüksekliği, şükrün, sabrın, takdire rızanın azlığı, ekranların, yakın çevrenin bozucu, yanıltıcı, yıkıcı etkisinin çokluğu, manevi kazanımların yok sayılmasıdır.
İlk görüşte âşık olan gençler, evlilik hayatının ciddiyet, disiplin, büyük sorumluluk, ağır yük gerektirdiğinden habersizdirler. Gözleri aşk sarhoşluğuyla şaşı olan gençler, evlenince yavaş yavaş gerçekleri görmeye, gözleri yeterince açılmaya başlar. Bir zamanlar biz evli çiftler de aynı göz şaşılığıyla âşık oldu ve gözleri evlendikten sonra açılmaya başladı ve dedikleri şu idi:
Ya gerçekten ben bu hatayı nasıl yaptım!
Ben seninle evlenmekle hayatımın en büyük yanlışını yapmışım!
Ne yakışıklı ne zengin erkekler vardı, senin gibi çulsuzun arkasına düşüren aklıma tüküreyim!
Annem adeta yalvardı, ama ah taş kafam!
Dünyada o kadar kız-erkek içinde seni seçtiğime inanamıyorum!
Evlendiğin kocan, evlenmeden önce âşık olup gözlerin şaşı olduğunda da çalışmayı sevmiyordu, evlendikten sonra da sevmiyor. Evlenmeden önce de öfke kontrolsüzlüğü vardı, evlendikten sonra da var. Evlendiğin hanımın, evlenmeden önce de inattı evlendikten sonra da inat. Eşin evlenmeden önce de narsist, bencil ve burnundan kıl aldırmayan bir tipti evlendikten sonra da aynı olacaktı. Evlenmeden önce de kıskançtı, evlendikten sonra da kıskanç; ama sen aşk sarhoşluğuyla dik başlılığınla ve aceleci yönünle göremedin.
Bir örnekle bakış açımızdaki hatayı açıklamaya çalışalım:
Âşık ve nişanlıyken daha çok kiraz bahçesindeki ağaçlarda en güzel kirazları görüyoruz. Evlendikten bir iki sene geçtikten ise bahçedeki ağaçlarda çürük, yarım, bereli, küçük kirazları görmeye başlıyoruz.
Peki, dünyada enkaza dönüşmemiş mutlu evlilikler yok mu?
Elbette var hem de çok.
İşte, bugünkü yazımızda evliliklerimizi enkaza dönüştürüp altında kalmadan bir ömür mutluluğumuzun stresli, kavgalı geçen günlerimizden daha çok olmasını sağlayan psikolog, aile danışmanı Gary Chapman “Beş Sevgi Dili” kitabını tanımaya çalışacağız. Bu kitabı birçoğumuz okumuştur; okumayanlar ve bir zamanlar okuyup da unutanlar için bir hatırlatma, farklı bir pencereden bakma noktasında yardımcı olacağını düşünüyorum.
Bu kitabı evlilik hazırlığındaki her gencin -kız ve erkek- okumasını ısrarla tavsiye ederim. Eğer evli olup da henüz bu kitabı okumamış olanlara da evlilik hayatlarının daha kaliteli olmasını sağlayacak Beş Sevgi Dili’ni, okumalarını ve öğrenmelerini tavsiye ederim. Eğer hiçbir konuda eşimle anlaşamıyoruz, farklı dünyaların insanıyız diyorsanız bir an önce bu kitabı okumalısınız. Büyük bir ihtimalle birbirinizin dünyaları farklı değil, aynı dünyada konuştuğunuz sevgi dilleriniz farklı. Yazarın ifadesiyle hanımın Çince konuşuyor sen Almanca.
Ayrıca bu kitabı hemen hemen her yetişkinin okuması gerekiyor. Çünkü hayattaki en önemli başarı, insani ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devamlılığı ve bize terapi gibi gelen sevdiklerimizi kaybetmemektir. Eğer yalnızlaşmışsak dostlarımız, sevdiklerimiz azalmışsa çalışma arkadaşlarımızla müdürümüzle patronumuzla işçimizle çocuklarımızla anne, baba, kardeşlerimizle akrabalarımızla komşularımızla sorunlar yaşıyorsak muhakkak bu kitabı okumamız gerekir.
Evlenecek çiftlere düğün salonlarında ne takarsanız takın ama önce “Beş Sevgi Dili” kitabını takın, diyorum. Bütün kitaplar bir kitabı anlamak için okunduğuna göre bizim hayat rehberimiz, içindekileri hakkıyla hayatımıza uyguladığımız takdirde bütün sorunlarımızın çözümü Kuran-ı Kerim hediyelerin şahı, piri olsa gerek.
Bir erkek kendisine cenneti kazandıracak hanımının öncelikli, baskın, dominant sevgi dilini öğrenmek zorundadır, aynı şekilde bir bayan kendisine cenneti kazandıracak olan kocasının sevgi dillerini öğrenmek zorundadır.
Eşimize sevgimizi gösterirken bu beş dilden birini kullanıyor olsak da aile danışmanı Gary Chapman, herkesin baskın ve öncelikli bir sevgi dilinin olduğunu söyler. Yapılan bir araştırmada sevgi dillerinin tercih edilme oranı şu şekilde sıralanmıştır:
1.Kaliteli zaman (%40,8)
2. Fiziksel temas (%40)
3.Onaylayıcı, sevgi sözcükleri (%22,7)
4.Hizmet etme, iyilik yapma (%13,6)
5.Hediye alma (%4)
Hanımı annesine gitmeyi çok seviyor, “erkek ya beni ya anneni tercih et” diyor. Bu erkek hanımının baskın sevgi dilini çözememiş demektir.
Hanımı kocası ve çocuklarıyla beraber baş başa kaliteli bir gün geçirmek istiyor, kocası annemlere gidelim, diyor. Bu bey, hanımının dominant sevgi dilini anlamamış demektir.
Evin hanımı, sevgi sözcüklerini, takdir ifadelerine adeta tapıyor, çok seviyor; kocası güzel cümle kullanma cimriliğinden bir türlü vazgeçmiyor, aksine hanımını rencide ediyor. Bu bey, hanımının baskın sevgi dilini anlamamış demektir.
Evin hanımı, eleştiriden, yanlışı dillendirmekten hiç mi hiç hoşlanmıyor; evin erkeği laf sokmadan asla geri durmuyor. Bu erkek, eşinin sevgi dilini çözememiş demektir.
Kocası izinli olduğu bir pazar günü dinlenmek istiyor, evin hanımı dışarı çıkarmadın diye evde çıngar çıkartıyor. Bu kadın kocasının dominant sevgi dilini hala öğrenememiş demektir. Aslında bu bir yabancı dil öğrenmek kadar da zor olmasa gerek.
Anne babasını çok seven kocasına ya beni tercih et ya onları diyen bir bayan, kocasının baskın sevgi dilini çözememiş demektir.
Arkadaşlarıyla hafta da bir de olsa takılmayı seven bir erkeği, kedi gibi eve kapatan bir bayan kocasının sevgi dilini öğrenememiş demektir.
Güzel, tatlı kelimeler hemen hemen birçok insanı yola getirir. Kocasına bir güzel cümle söylemeyi unutmuş, hatta daha aşırıya giderek “Allah belanı versin, ölün gelsin, toksit, anne kuzusu, ayı, it, köpek vb.” kelimelerde kullanmakta çok cömert olan bir bayan, kocasını sadece kendisinden uzaklaştırır ve bu bayan kocasının baskın sevgi dilini çözememiş demektir.
Kısaca elimizdeki ve zihnimizdeki yanlış adreslerle gitmeyi hedeflediğimiz doğru yeri bulamayız. Eşler evliliğin bizi cennete ulaştıracak en büyük denenme yeri olduğunu anlamalı ve bir an önce boşanma fikrini zihinlerinden çıkarmalıdırlar, eşlerinin anladığı öncelikli sevgi diliyle konuşmalıdırlar. Yoksa çocuklar her zamanki gibi en büyük bedeli ödeyecek ve asla çiftler istenilen huzuru, dinginliği bir sonraki hayatlarında bulamayacaklar.
ALİ ALTAYLI