Ateş düştüğü yeri yakıyor, dünyanın gözü önünde yıllardır Yahudiler Filistinlilere zulüm ediyor. Çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden can alıyor. Biz Müslümanların ise çok cılız bir sesi çıkıyor; bazılarımızın ise bu noktada duyarsızlığı devam ediyor ve bütün insanlık ekranlardan seyretmeden öteye gidemiyor. Yahudiler güçten anlayan arsız, azgın, taşkın bir kavimdir. Yahudileri korkutacak, ürkütecek, püskürtecek düzeyde bir tepki hâlâ biz Müslümanlardan gelmiş değil.
Peki neden?
Yahudilerin Amerika’ya güvendiği kadar biz Rabbimize hakkıyla güvenip bağlanamıyoruz da ondan.
Bizi yoktan yaratan, yaşatan, görüp gözeten, bol rızık veren Yaratıcımızı kitabıyla peygamberleriyle kainat eviyle eserleriyle hakkıyla iyice öğrenip içselleştiremiyoruz da ondan.
Dünya sevgisi, ikinci ve kalıcı hayatımızı unutturdu da ondan.
Canın, cananın, malın gerçek sahibinin gücünü ve kudretini idrak etmedeki zafiyetimiz hâlâ sürmektedir de ondan.
Üç “f” ile (futbol, film, fuhuş-hedonizmle) zihnimiz ve kalbimiz dağılmış da ondan.
Benlik, bencillik, tüketim çılgınlığı, konfor, kıskançlık, gösteriş, nemelazımcılıktan kurtulamıyoruz da ondan.
Geçici üç “sa” dan bir türlü kendimizi çekemeyip baki sevgi ve muhabbetle özümüzü dolduramıyoruz da ondan. (kasa, masa, nisa)
Müslümanlar arasında vahdete yönelik o kadar birler varken ayrılık noktalarının şer güçler tarafından kaşınıp bizi tefrikaya düşürdüler de ondan.
Müslümanlığı sadece namaz, oruçtan ibaret sayarak “cihat” gibi kavramları uttuktan ondan.
Biz inananların dünyadaki cenneti yaşama düşüncesi, gerçek cennetin gözümüzde küçülmesine sebep oldu da ondan.
Dünyanın cazibesi, nefis, şeytan, kötü çevre, cahillik, tembellik, zihinsel ve kalpsel fakirlik bizi morfin yemiş hastalara dönüştürdü de ondan.
Güvenilirliğimiz istenilen düzeyde değil de ondan.
“Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” İlahi ikazı bize ne söyler?
Mehmet Akif Ersoy yanık ve duyarlı dava adamlığıyla bugünkü durumumuzu ne güzel mısralarına yansıtmış.
“Uyan” şiirinde uyuyan bizleri uyandırmaya çalışmış, kendimize bir an önce gelmemiz gerektiğini vurgulamıştır:
Baksana kim boynu bükük ağlayan?
Hakk-ı hayatın senin ey Müslüman!
Kurtar o bîçâreyi Allah için
Artık ölüm uykularından uyan!
*
Bunca zamandır uyudun, kanmadın;
Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.
çiğnediler yurdunu baştan başa
Sen yine bir kerre kımıldanmadın!
*
…
Doğru mudur ye’s ile olmak tebâh?
Yok mu gelip gayrete bir intibâh?
Beklediğin subh-i kıyâmet midir?
Gün batıyor sen arıyorsun sabah!
*
Gözleri maziye bakan milletin,
Ömrü temâdîsi olur nekbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Hudâ,
Görmeye, lakin daha yok niyyetin!
*
Ey koca şark, ey ebedi meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyyet et.
Korkuyorum, Garbın elinden yarın,
Kalmayacak çekmediğin mel’anet.
*
Hakk-ı hayatın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın merd isen
Çünkü bugün ortada hak sahibi
Bir kişidir: “Hakkımı vermem!” diyen.
Mehmet Akif Ersoy yine aşağıdaki mısralarında ümitsizlik, hareketsizlik, tembellik hastalığını bir an önce yenmemiz gerektiğini söyler:
“Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak” şiiri üzerinde bir kez daha derinlemesine düşünmek gerekiyor.
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak.
Dünyada inanmam hani görsem de gözümle
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle
Ey dipdiri meyyit, “iki el bir baş içindir”
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok, leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin niye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin yoksa ümidin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbabı elinden atarak ye’se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa sağından ya solundan
Tek bir ışık buluver… Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ, kalmasa halk etmelisin halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
…
Feryadı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki, telafi edecek bunca zarar var.
…
ALİ ALTAYLI