Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
  • İnsan
  • Yaşam
  • Aile
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Okunuyor: Doksan Yaşındaki Nine ve Düşündürdükleri
Paylaş
Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • İnsan
  • Aile
  • Yaşam
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Search
  • YAZILAR
    • İnsan
    • Aile
    • Yaşam
    • Anladım ki
    • Zaman Gösterdi ki
Takip Et
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
Kadir KATIRCI tasarladı.
Gözlemlerimİnsan

Doksan Yaşındaki Nine ve Düşündürdükleri

Gözlemlerim İnsan
Paylaş
PAYLAŞ

 Geçen hafta Konya’da akrabalarımı ve değerli, vefalı bir arkadaşımı ziyaret ettim. Öncelikle misafirperverliklerinden dolayı tek tek teşekkür ederim. Av. İsmail ALTAYLI, Aysun ALTINTOP, Fatma TANRIVERDİ, Mustafa KÜÇÜKÇOPUR, hoca hanımlara ve eniştelerime şükranlarımı bildirmek isterim. Bütün değerlerimizin az çok aşındığı, içi boşaltıldığı modernite karşısında tutunmakta zorlandığı günümüzde bize iyi gelen bir yüz görmek, kulağımıza iyi gelen bir söz duymak bir insan için en büyük mutluluk kaynağı olsa gerek.  

Akrabalık bağlarının zayıfladığı dostlukların çıkar ilişkisinden ibaret kalmaya başladığı günümüzde inadına birbirimize yaklaşmalı, birlik ve beraberliğimize yatırım yapmalıyız. Bugün öğlen namazından sonra musallada beş tane cenaze vardı. Hem ayrılığın, musibetin, ölümün yanı başımızdan hiç ayrılmadığı bir dönemde köprüler yıkmakta aceleci olmak, büyük bir medeniyetin sahibi ve ölümle nişanlanmış bizlere yakışır mı? Git gide yalnızlaştığımız, sevdiklerimizi çok hızlı harcadığımız bir dünyada inadına, ısrarla yeni yeni sevgi, muhabbet köprüleri kurmak gerekmez mi? 

Hz.Mevlana ne güzel söylemiş: 

“Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.”

Karaman’a döneceğimiz günün sabahı kahvaltıyı vefalı dostum Mustafa KÜÇÜKÇOPUR’da yaptık. Evlerinin bir üst katında anne ve babasının kış aylarında gelerek kaldığını, bir ay önce ameliyat olduklarını, hatta doksan yaşındaki ninelerini de köyden getirdiklerini söyledi. Kahvaltımızı yaptıktan sonra yukarı kata çıktık. Büyüklerin ellerini öptük, geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Bu ziyarette dikkatimi çeken en önemli husus, Mustafa Hoca’nın annesinin doksan yaşındaki öz annesi için anlattıkları oldu. Dışardan biri geldiğinde bu oğlu da olabilir, kolay kolay lavaboya gitmediğini söyledi.  Eve gelen ziyaretçiler, evden ayrıldıktan sonra tuvalete gittiğini söyledi. Ayrıca vefalı dostumun annesi şunları da söyledi: Anneme lavabo ihtiyacın var mı, götüreyim mi, dediğim de niçin yüksek sesle söylüyorsun; bu yaptığın doğru değil, çocukların yanında diyerek bana çıkıştı, dedi.

Doksan yaşındaki nur yüzlü ninenin hassasiyeti, edepli, ahlaklı duruşu beni düşündürmeye başladı. Bu düşünceler soru yağmuruyla ıslattı zihnimi.

 Bu doksan yaşındaki nine bu edebini muhafaza etmede zorlanan asra ne söyler? 

Ekranlarda cadde sokakta kendini gösterme telaşına düşen, gözlere görünmekten en ufak bir rahatsızlık duymayan bizlere ne söyler?

Hazlarımızla oyalandığımız, haz kültürüne yatırım yaparak büyük hedeflerimizi unutturan, daha çok tüketime yönlendiren kapitalizme ne söyler?

Neslimizi bozmak isteyen ahlaksızlığın, hayâsızlığın bin bir türünün sergilendiği sosyal sitelere ve iyi yönde kullanmakta zorlanan bizlere ne söyler?

Doksan yaşındaki edep ve ahlak noktasında hassasiyetli nur yüzlü nineye baktım bir de ekranların önüne ve içine, sanal ve somut dünyaya. 

Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in “Muhasebe” şiiri ve Mehmet Akif Ersoy’un bazı mısraları birden zihnimde canlanmaya başladı.

Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde

Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde

Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul

Yalan raiç, hiyanet mültezem, her yerde hak meçhul

Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş

Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş

MUHASEBE

Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!
Bakmayın tozduğuma meşhur Bâbıâlide!
Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.
Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?


Evet, kafam çatlıyor, gûya ulvî hastalık;
Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos! ! !
Sen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos!
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle
Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle…


Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!
Genç adam, al silâhı; iman tılsımlı kılınç!
İşte bütün meselem, her meselenin başı,
Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!
Tırnağı, en yırtıcı hayvanın pençesinden,


Daha keskin eliyle, başını ensesinden,
Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
Yerleştirse başını, iki diz kapağına;
Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?


Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi?
Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
İçimde homurtular, inanma diye gülen…
İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?


Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!
Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,
Alt kat: Kız kardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.

…

                                                                                                          ALİ ALTAYLI

You Might Also Like

Evlenmeden ve Boşanma Kararını Vermeden Önce Kendinle Yüzleşebilmek

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-7

Terapiste Gitmeden Önce Kendimize Bir De Bu Yönden Bakabilmek

Çağrısı Çağını Aşan Dava Adamları Unutulmamalı, Unutturulmamalı

Kurban Bayramı Öncesi ve Etme Bulma Dünyasında Paylaşabilmek

TAGGED: ali altaylı, gençler, insan, karaman, karamanoğlu mehmetbey üniversitesi, psikoloji
Ali Altaylı 2 Şubat 2024
Bu yazıyı paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Email Copy Link Print
Paylaş
Önceki yazı Kar
Sonraki Yazı İyiliğin Katilleri
Yorum bırak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Takip Et

Kadir KATIRCI tasarladı.

Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?