Son haftalarda ekranlara yansıyanlar, bize ne oldu, bu gidiş nereye dedirtiyor; biz insanlara adeta. Allah’ın verdiği canı almak ne de kolay hale geldi. Yerdeki küçük bir karıncayı, böceği bile incitmekten çekinen, adam yaralamayı, öldürmeyi bırak; gönül kırmamak için kin ve öfkesini yutan bu temiz, büyük medeniyetin insanları olan bizlere ne oldu?
Büyükler olarak o kadar yanlış yaşıyoruz ki, evimizdeki çocuklarımıza söyleyecek sözümüz kalmadı. Ekranlara ve gazete manşetlerine yansıyanlar, dilimizden dışa vurduklarımız, zihnimizde ve özümüzde negatif birikimler, cadde sokakta şahit olduklarımız toplum olarak gidişatımızı bir an önce tekrar sorgulamamız gerektiğini salık veriyor.
Güzel yarınlarımızı ve çocuklarımızın yarınlarını; canileşen düşüncemiz, kin ve öfkemiz, dünyalık hırslarımız, bozulan psikolojimiz, haz duygusunu besleyen bir türlü frenleyemediğimiz nefsimiz, şan şöhret tutkumuz, enaniyet ve bencilliğimiz, fanatikliğimiz, ekranlardan dışarı yansıyan olumsuz görüntüler çalıyor.
Son günlerde ülke olarak bizleri gam ve kedere boğan birkaç olaydan birine değineceğim bu yazımda. Öncelikle vefat edenlere Allah rahmetiyle ve şefkatiyle muamele eylesin, umduklarına nail etsin; yakınlarına dayanma gücü, sabrı cemil versin.
Haberlere yansıyan açıklamalar şu şekildedir:
“İzmir’de soğukta üşümesin diye aracına aldığı Delil Aysal tarafından öldürülen taksi şoförü Oğuz Erge’nin cenazesi toprağa verildi. Katil zanlısı Aysal, cinayeti işledikten sonra Erge’nin kızını arayarak kan donduran ifadeler kullandı.”
“İzmir’de, müşteri olarak bindiği taksinin şoförü Oğuz Erge’yi (44) tabancayla öldürüp, telefonunu gasbeden Delil Aysal’ın (19) ifadesi ortaya çıktı. Aysal’ın ifadesinde, “Araçtayken bir anda gasp fikrinin aklıma geldi ve eylemi gerçekleştirdim” dedi. Gaziemir ilçesinde, 31 Aralık saat 03.30 sıralarında evli ve 2 çocuk babası Oğuz Erge’nin kullandığı taksiye, yüzünde medikal maske ve başında kapüşon bulunan Delil Aysal, müşteri olarak bindi. Taksi şoförü Erge’yi bir süre taksiyi çeşitli adreslere dolaştıran Delil Aysal, ineceğini söyleyip cebinden para alır gibi yaparak, yanındaki tabancayı çıkardı. Delil Aysal, peş peşe 3 el ateş edip taksici Erge’yi yaraladı. Ardından taksiyi ve şoförün cebini karıştıran Delil Aysal, Erge’nin kulaklık ve cep telefonunu gasbedip, boş kovanları aldıktan sonra kaçtı.”
“Oğuz Erge’nin taksici arkadaşlarından Oktar Karakoç da “Oğuz’u uzun yıllardır tanıyorum. Çok iyi, saygılı, efendi biriydi. Kendi halindeydi. Onu kaybettiğimiz için üzgünüm. Taksicilerin çok sorunları var. Şimdi taksici, müşteriyi almak için durmadı mı suç. Buna bir çözüm bulunması lazım. Taksiciler olarak biz, kimin iyi kimin kötü niyetli olduğunu bilemeyiz. Buna bir çözüm bulunması gerek. Korunmak istiyoruz” diye konuştu.”
“Tamamıyla iyi niyeti güzel bir insandı. Allah rahmet etsin. Oğuz, müşteri olarak aracına aldığı kişiye ‘Hava soğuk, o nedenle seni aldım’ diyor. O kişinin ‘Zaten geçen 3 araba beni almadı’
diye karşılık vermesi üzerine Oğuz ‘Seni bu halde kar maskeli almazlar’ diyor” ifadelerini kullandı.”
Ülkemizde yaşanan bu üzücü olaydan sonra bir zamanlar köyümüzden ilçeye gitmek ve dönmek için pazar günleri soğuk havalarda yollarda beklediğim günler aklıma geldi. Pazar günleri yolcu minibüsleri çalışmadığı için bilgisayar, ehliyet kurslarına gitmek için yollarda beklerdim. Gelen arabalardan biri almazsa diğeri alırdı. Yirmi, yirmi beş yıl önce insanlar bu konuda daha duyarlıydı; sosyal medya aracılığıyla kötülükler, olumsuzluklar insanların gözüne sokulmuyordu. Güven unsuru daha canlı ve içi boşaltılmamıştı. Hiç yolda kaldığımı hatırlamıyorum, hem gidiş hem dönüşümde beni gideceğim yere ulaştıran insanlar karşıma çıkıyordu.
Daha sonra yıllar hızla geçti, Karaman’a taşındık. Ne zaman doğduğum köye gidecek olsam ya da yolda kalan, el kaldıran birilerini görsem, hava da kararmamışsa ve yer sorunu da yoksa onu arabama almışımdır.
Hatta yakınlarım sen tanımadığın insanları niçin, rahat bir şekilde arabaya alıyorsun dediklerinde yolda kış günleri beklediğim günler aklıma geliyor, vefa borcumu ödemek için alıyorum, diye cevap veriyordum.
Yolda kalanları soğuk havada üşümesin, sevap kazanayım, yardımcı olayım, gideceği yere ulaştırayım diye düşünen taksici Oğuz abi gibi ne de çok iyi niyetli, iyiliksever insan var güzel ülkemizde.
Bu ve benzeri olaya neden olanlar “iyiliğin katilleri” dir. Bu gibi kötü insanlar, iyiliğin yayılmasının önündeki en büyük engellerdir. Bu gibi olaylardan sonra kış günü yolda bir gece vakti arabası arıza yapan, çok zorda kalan bir insana kolay kolay kimse durup yardım etmeyecektir. Yardım edenlerin de kafasına bin bir türlü şüphe girebilecektir. Yolda kalan bir kimseyi arabasına almak istemeyen insanlar çoğalacaktır.
Güzel ülkemizde iyiliği, güveni, güzelliği, iyi niyeti öldürmeye hiçbirimizin hakkı yok.
Merhum Teoman Duralı Hoca ne güzel ifade etmiş:
“İnanmak, insana güven duymaktır.”
“Bin defa aldatılacağımı bilsem yine de insana güvenmeye devam ederim.”
“İyiler bu dünyanın gerçek soylularıdır.”
Hem güvenmeliyiz, iyiliği yaymada cesur olmalıyız; hem de çok dikkatli olmalıyız. Zira iyiliği ve iyi insanları harcamak isteyen insanlar hep var olacaktır. Zira “bir hırsız ölüyor, bir hırsız doğuyor.” Bir iyi ölüyor, bir kötüye zamanla meyleden doğuyor. Dünyanın kaderi, imtihan sırrı bu olsa gerek. İyiliğin ve dürüstlüğün katillerine karşı daha dikkatli olmamız gerektiğini gördük bu taksici olayında.
Mehmet Akif Ersoy iyilik yaptığımız kişilere karşı da çok dikkatli olmamız gerektiğini söyler:
Yüzsüzdür insanoğlu kimse bilmez fendini (hile, tuzak)
Kime iyilik yaptıysan ondan koru kendini.
ALİ ALTAYLI