2023’e girmeye iki hafta gibi yakın bir zaman kaldı.2020, 2021, 2022 ve bundan önceki seneler ne de hızlı geçti. Saliseler saniyeleri, saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalarken ve ömür binamızdan her geçen günde tuğlalar düşmeye devam ederken durup kendimize şöyle bir soru soralım:
Bu hızlı bir şekilde geçen zaman beni nereye götürüyor, nereye sevk olunuyorum? Son durağım neresi? Gece gündüz peşinde koştuğum dünyalıklar bana ne zamana kadar arkadaşlık edecek? Beyin, kalp, yaşam dinginliğimi gideren bu koşuşturmanın bir dinlenme yeri olmayacak mı? Mal mülk, para, nefis, şöhret, benlik, gösteriş peşinde ne zamana kadar emeklemeye devam edeceğim?
Elimizde güneşin altında buz misali eriyip giden en büyük sermayemiz olan bir hayat, ömür var; o kadar hızlı, hırslı, tefekkürsüz, tevekkülsüz yaşıyoruz ki; geriye dönüp arkamızda bıraktığımız yılların iç muhasebesini yapmaya bile zamanımız yok.
Cengiz Aytmatov: “Bir insan için en zor şey, her gün insan kalabilmektir.” der. Madem gelecek hakkında yüzde yüz bildiğimiz kesin bilgi bir gün öleceğimiz, biraz ömrümüz uzun olursa da ihtiyarlayacağımızdır. Öyleyse şu kısa ve yorucu hayatta “insan” olarak nasıl kalabiliriz? Dünya içindeki canlıların en değerlisi insan, insanda en değerli organ akıl ve kalp, akıl ve kalbi dinginliğe ve gerçek huzura ulaştıran ise imandır. İçselleştirilmiş, tahkiki, bizi tutan, geliştiren, güzelleştiren iman ise bizi “insan” eder.
Mehmet Akif Ersoy:
İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür,
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür!
Yusuf Kaplan Hoca “Bir Dünya ve İnsaniyet-i Kübra Olarak İslamiyet” başlıklı köşe yazısında konumuzla ilgili şu ifadelere yer vermiş:
“Evet, büyük insanlık, demekti İslamiyet. Çünkü yalnızca İslamiyet, insanın biliş, oluş, kendi oluş, kendini buluş ve hakikat merdivenlerini adım adım tırmanış seyr-ü seferinin yol haritalarını sunan yegâne hayat ve hakikat kaynağıdır. İnsanın ancak kendisini, zaaflarını aşabilmesi durumunda insan olmaya başlayabilmesi, kendini aşabilmesi söz konusu olabilir. Yani insan, potansiyel olarak insandır. Bilkuvve insandır yalnızca. Bilfiil insan değildir.”
“Her doğan insan, bilkuvve insan olarak doğar, “potansiyel insan” olarak gözlerini açar dünyaya. Ama hayat, insanı insan olmaktan alıkor bazen. İnsanı insanlığından uzaklaştırır. İnsan, kendinden, kendi olmaktan uzaklaştıkça insan olmaktan da uzaklaşır zamanla. İnsanın kendi olabilmesi ise kendisiyle kendi beni ve bencillikleriyle mücadele ve mücahede edebilmesine bağlıdır.”
“Kendini tasfiye edemeyen, kabalıklarından arınamayan, kalabalıklara karışan kişi, kalabalıklardan biri olur çıkar. Kalabalıkları da kalabalıklaşır, artar ve azmanlaşır. Evet, İslamiyet, büyük insanlıktır. Zira insanı büyük oluş ve varoluş yolculuğuna çıkarır İslamiyet. Yaratılmışların en şereflisi, en yücesi makamına ulaştırır, yüceltir. İnsanın yücelebilmesinin, kendini aşabilmesinin yollarını gösterir, yol haritalarını serer insanın önüne.”
“İnsan, insan olma cehdi gayreti göstermediği, gösteremediği, insan olma mükellefiyetini ihmal ettiği, yerine getiremediği zaman insanlığından olma cinayetine kurban gidebilir. Böylelikle, aşağıların en aşağısına düşebilir.”
“Yani, İslâmiyet, hem dünya demektir hem de bütün dünyaların dünyalarına kavuştukları, bütün dünyalarla konuştukları ve buluştukları bir kavşak noktası, insanın dünyasını zenginleştiren, enginleştiren ve çoğaltan dünyaların dünyası çoğul bir dünya demektir. İslâmiyet, insaniyet-i kübradır. O yüzden islâmsız dünya, insansız dünyadır. O yüzden İslâmsız dünya, dünyasız bir dünyadır. Bu nedenle insafsız, vicdansız ve izansızdır.”
İnsan doğmanın kolay, insan kalmanın zor olduğu günümüzde “ insan” kalabilmek için önce zihnimizi ve özümüzü güzelleştirmemiz gerekiyor. Bu tehlikeli asırda nefsimiz, enaniyetimiz, kibrimiz, gösteriş tutkunu olmamız, aşırılıklarımız, şükürsüzlüğümüz bizi çirkinleştiriyor; insan kalmamızı zorlaştırıyor.
2023’ e girmeden iç muhasebe yapmaya ne dersiniz? Ancak ve ancak kendisiyle yanlışlarıyla uğraşanlar, onları düzeltmeye çalışanlar gözleri başkalarında değil kendi özlerinde hatalarında olanlar, aciz ve ölümlü olduğunu unutmayanlar uzun yol alabiliyor ve insan kalabiliyor. Özünde ayrık otları bulundurmayıp ilk önce sevgi ve muhabbetini hakkıyla Yaradan’a ve Resulüne(sav) verenler dârü’s-selâm yolcusu olmaya hak kazanıyor.
Şeyhülislâm Yahya bu beytinde kendimizle yüzleşmemiz ve sevgimizin yönünün nereye olduğunu tekrar kendimize sormamız gerektiğini şöyle dillendirir:
Gönlünde senin gayr ü siva sureti neyler
Lâyık mı bu kim Kâbe’ye büthane desinler
(Senin gönlünde Yaratıcı dışındaki sevgilerin işi ne? Doğru olur mu, yakışır mı Kâbe’ye puthâne demek?)
Ne mutlu, insan adayı olarak doğup insan kalmayı başararak son nefesini verenlere! Yıllar şimşek gibi çakıp geçse de insan kalmayı başarmış o temiz kimselere üzüntü yok, endişe yok, kaygı yok, korku yok, pişmanlık yok, keşke yok, eyvah, vah vah yok.
Ali Altaylı