Evin büyüğü Muaz, babasına geçen hafta şöyle bir soru sordu: Baba, dün yolda giderken biri kendince konuşup duruyordu, “boş insan sıkıntılı insan, boş insan sıkıntılı insan” diye.
Muaz:
-Boş, sıkıntılı, yorucu insan kimdir?
-Dolu insan kimdir?
Babası kendince oğlunun sorduğu sorunun cevabını düşünmeye başladı.
Muaz’ın sorusunu babası bir süre düşündükten sonra, boş insanla dolu insanın karşılaştırmasını yaparak oğluna cevap vermeye başladı:
Boş insan, kendisini yetiştirmeyen beynine ve özüne bir şey katmayandır. Dolu insan ise her gün az da olsa öğrenen, gözlemleyen, öğretendir.
Boş insan, çoğunlukla nefsini ve kendini görür. Dolu insan ise kalbini ve Hakkı görür.
Boş insanın stres topu, kişileri konuşmak ve onlardan şikâyet etmektir. Dolu insanın ise kişileri konuşacak vakti yoktur. Fikirleri konuşur, kendi işiyle uğraşır.
Boş insan, zaman ve para yönetimi noktasında sıkıntılıdır. Dolu insan ise bedava verilen zamanı ve eline geçen parayı yönetme noktasında başarılıdır.
Boş insan, hızlı bir şekilde kandırılmaya ve yönlendirilmeye açıktır. Dolu insan ise kendi doğrularının peşinde gider.
Boş insan, dedikodu üretme noktasında marifetlidir. Dolu insan ise kendisiyle ve işiyle uğraşır. Hem kendisini hem işini güzelleştirmeye, iyileştirmeye çalışır.
Boş insan, sorun üretme noktasında ustadır. Dolu insan ise çözüm odaklıdır.
Boş insan, risk alıp büyük atılımlar peşinde koşmaz. Dolu insan ise atılım noktasında daha mahirdir.
Boş insan, kötü insan olma adayıdır. Dolu insan ise iyi insan olma adayıdır.
Boş insan ekranların kölesidir. Dolu insan ise ekranları bilinçli kullanır.
Boş insan genellikle yakınlardan ve çevreden gereksiz beklentilere girer. Bir anda yıkar, döker, kırar. Dolu insan ise kendisinde olanla yola çıkar, gereksiz beklentilerden kaçınır.
Boş insan her işi yaparım, der. Dolu insan ise tek iş yapar, sevdiği işi yamak için mücadele verir ya da yaptığı işi sevmeye çalışır.
Boş insan, çoğu zaman cahil insandır, kendine eğitim yönüyle yatırım yapma noktasında gevşektir. Kendisine ve çevresine vereceği çok şey yoktur.
Boş insanın sevgi ve öfkesi ölçüsüzdür. Bazen gökyüzünde bazen yeryüzünde seyran eder.
Dolu insan ise daha dengeli ve ölçülüdür.
Boş insanın gönlündeki sevgi sıralamasının önceliği yerini bulmamıştır. Dolu insanın gönlündeki sevgi sıralaması ise yerini bulma eğilimindedir.
Boş insanın herkese ayıracağı zamanı vardır. Dolu insanın ise “zamanın kıymetini” bilenlere ayıracağı zamanı vardır.
Dolu insan boş işten yüz çevirir.
Mü’minûn Suresi 3.ayeti okudu:
“Onlar beyhude işten, boş laftan yüz çevirirler.”
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:
“Kişinin malayani lüzumsuz işlerle meşgul olmaması, onun İslam’ının güzelliğindendir.”
Boş insan daima kusur görücüdür.
Kalem Suresi 11.ayeti okudu:
“Hep kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren.”
Boş insan genellikle süi zan besler ve kişileri konuşmayı alışkanlık haline getirmiştir.
Hucurât Suresi 12.ayeti okudu:
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bazısı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
Muaz:
-Dolu insanın sayısı çoğalır mı?
Babası:
-Elbette. Zamanla, sabırla, kaliteli eğitimle, dinimizi hakkıyla yaşamakla.
17.yüzyılda yaşamış olan Mezâkî ne güzel ifade etmiş:
Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymaneden sonra
Döner vefk-i murâd üzre felek ammâ neden sonra
(Felek bin tane boş kadehten sonra bir gün dolu bir kadeh de sunar, istediğin gibi olur her şey amma neden sonra, sabırla)
ALİ ALTAYLI