Bir toplumda yaşayan insanlar arasında güven ve gerçek sevgi olmadan o toplumda istenilen huzur olmaz. Huzur olmazsa bireylerde yavaş yavaş sağlık sorunları baş göstermeye başlar. Sağlıksız insan, sağlıksız toplumu meydana getirir.
*
Toplumda güvensizliğin, ahlaksızlığın, ciddiyetsizliğin, çalışmadan konforlu yaşama isteğinin, aşırı özgür yaşama isteğinin yayılmasında filmlerin rolü yadsınamaz. Düşünme sistemimizi değiştiren, kıymetli zamanımızı kıymetsizleştiren, şükür duygusunu azaltıp şikâyeti ve doyumsuzluğu çoğaltan, ayrışmaları arttıran, milli manevi duygularımızı körelten, Avrupa medeniyetinin hayat tarzını yansıtan filmlerdir.
*
Hayat ne garip ve içinde yaşayan biz insanlar ise anlaşılması ve çözülmesi zor bir bilmece. Ve insan beden şehrine ve sevdiklerine en çok zararı dokunandır. Biz insanları “çok”lar ve “az”lar uçuruma götürüyor. Çok mal, çok söz, çok hırs, çok akıl, çok dedikodu, kaliteden uzak çok çevre, çok kibir, çok öfke, çok konfor vb. Az şükür, az sorumluluk, az cesaret, az dua, az sevgi, az saygı, az çalışma, az okuma, az görgü, az seyahat vb.
*
Bir insanın kendini bulması, kendini hakkıyla tanıması, kendini aşması, kendi yolunu çizmesi; haddini, sınırlarını bilmesi, yaratılanla doğru iletişimde bulunması şu beş kurala bağlıdır:
- Az da olsa her gün okuyacak, keşfedecek, gözlemleyecek, meraklı olacak.
- Sarp yokuşlarla tanışarak, musibetlerle güzelleşerek.
- Üç asker olan sabır, şükür, rıza içinde olacak ve kaderin üstündeki kaderle barışacak.
- İçini, özünü dışından daha temiz tutmak için mücadeleci olacak. İçsel kirlerden, virüslerden kendini arındıracak.
- Rabbini, Resulünü, kitabını, âlimleri sevecek. Az da olsa her gün kutsal kitap üzerinde kafa yorarak Allah’ın muradını anlamaya çalışacak. Hevânın, hedonizmin yolunda değil; Hüda’nın, hak ve hakikatin yolunda ısrarcı olacak.
*
Biyolojik olarak her gün büyüyen, gelişen biz insanlar; öz, akıl, görgü, eğitim, kaliteli çevre, vizyon, bakış açısı yönüyle yeterli düzeyde gelişip dönüşemezse önce kendilerine sonra sevdiklerine şu kısa dünya hayatını kış ederler. İçte baharı bir türlü yaşayamayan dar kalarak genişleyemeyen insanlar, sevdiklerine de baharı yaşatamazlar.
*
Biz insanoğlu sözden ve öğütten anlamaz oldu. Haz ve ucuz bir çıkarın peşinden derenin içindeki kütükler gibi sürükleniyor. Ekranlar, sosyal ağlar, özellikle filmler aşırı özgürlük adına ahlaksızlığı, Yaratıcıya isyanı, tüketim çılgınlığını, çalışmadan zengin olma ve konforlu yaşama düşüncesini çoğaltıyor.
*
Kırsalda, köyde zaman daha yavaş akıyor. Köy insanı şehir insanına göre daha doğal. Köy hayatının zihin yorgunluğu az, beden yorgunluğu çok. Köyde süt, yoğurt, peynir inekten, keçiden, koyundan; yumurta tavuktan; yeşillik, meyve sebze bahçeden, tarladan. Köy insanı gıda tüketimi yönüyle daha şanslı. Şehirde ise zaman çok hızlı akıyor. Şehir insanı köy insanına göre daha soğuk. Şehirdeki stres, gürültü, koşuşturmaca beyni ve kalbi vuruyor. Yenilen gıdaların çoğu marketten. Ayakta kalabilmeniz için günlük en az sekiz saat çalışmanız gerekir. Şehir hayatı çok acımasız. Köyde cebinizde çok az bir para bile olsa bir hafta idare edersiniz, şehirde bir gün idare edemezsiniz. Şehirde çayınız, şekeriniz bitse cebinizde paranız da olmasa komşuya gidemezsiniz. Bazı apartmanlarda alt ve üst komşuyu bile görmez, tanımazsınız; güven duygusu şehirde daha çok zayıf.
*
Dünyada çalışmayan tembel ya da hırsla çok çalışıp helal haram demeden keselerini dolduran insanlar, pislik üretmişlerdir. En problemli, sıkıntılı, şikâyetçi insan kendi kendine yetemeyen, çalışmayan, üretmeyen başkalarından bekleyen insandır. Yine en huzursuz insan ya da insan grubu tek dünyalı çalışan ilahını değiştirenlerdir.
ALİ ALTAYLI