Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
  • İnsan
  • Yaşam
  • Aile
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Okunuyor: Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-9
Paylaş
Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • İnsan
  • Aile
  • Yaşam
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Search
  • YAZILAR
    • İnsan
    • Aile
    • Yaşam
    • Anladım ki
    • Zaman Gösterdi ki
Takip Et
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
Kadir KATIRCI tasarladı.
Gözlemlerim

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-9

Gözlemlerim
Paylaş
PAYLAŞ

En büyük yatırım ne borsa ne hisse ne tarla ne arsa. En büyük yatırım, insana olan yatırım. Zihni, özü ve niyeti temiz olmayan bir insan neye yatırım yaparsa yapsın kaybeder, kazanmış gibi görünse de kaybeder. Müslümanın bozulması, yağın bozulması gibidir, dönüşümü olmaz atılır. Gayrimüslimler süt gibidir, bozulsa da işe yarar bir şeyler ortaya çıkar. Yani Allah’ın ipinden sıyrılan bir Müslüman’ın bütün yatırımları çıkmaz sokaktır. 

*

Kafan aydınlıksa gerçekten aydınlıksa her ülke aydınlıktır senin için. Yoksa kendi karanlığından kaçmak boşuna, der Cemil Meriç. Biz de deriz, vücut ve taş, tuğlalardan oluşan küçük ve büyük evin huzurlu ve dinginse dünyada en zengin sensin. Zenginliği başka yerde aramak boşunadır.

*

Bir dostum bir türlü iki yakam bir araya gelmiyor, diyerek hayıflandı. Ben de dedim, kazandığını şans oyunlarına veriyorsun. Zaman ve finans yönetimin yok. Kitap okuyarak kendi zihnini açmak yerine dedikodu ediyor, akıllı telefonda zaman öldürüyorsun. Üretim hiç yok. İki yakan nasıl bir araya gelebilir ki, dedim. Haklısın, dedi.

*

Güneş, yağmur, toprak, deniz, hava biz insanlara öfkelenir mi, kızar mı? Kızar ya! Biz Rabbimizin emri dairesinde yaşarken onun sınırlarını aşmazken Rabbimize boyun eğerken siz insanlar çoğu zaman, canınızın istediği gibi yaşıyorsunuz, kulluktan, iman ve ibadetten yüz çeviriyorsunuz, diye bize hiddetleniyor. Zamanı gelince de hiddetini eyleme döküyor. 

*

Gözlere görünür olmak, göze açık halde yaşamak, başkalarına bir şeyleri gösterme telaşına düşmek nazara davetiye çıkartıyor. Kimsenin gözünün ne niyette olduğunu bilemezsin, içinden geçeni ve sana karşı gerçek tutumunu da sezemezsin. Toprağın altındaki bir tohum gibi ol, gizlen. Bunu başaramazsan hayatında yakın bir zamanda mutluluğun üzüntüye, sağlığın hastalığa, zenginliğin fakirliğe, güzelliğin çirkinliğe, iyi giden işlerin kötü gidişata tebeddül eder.

*

Gerçek değeri öz de ilim irfan ahlâk, iman da aramayan toplumlarda nazar değmesi çok olur. Dış kazanımlarda değer aramak dedikodu, hırs, haset hastalığını çoğaltır. Ben de en iyisi olsun, başkasında olmasın, hastalıklı bakışı kalbin, ruhun, huzurun ve gelecek güzel günlerin ayarını bozar.

*

Ninem, annem, annemin kızları torunları ne büyük değişim ve dönüşüm olmuş nineden toruna. Zaman bizden neleri alıp götürmüş güzel ülkemde. Değişim ve dönüşüm önce zihinlerde, evlerde ekran başında gerçekleşmiş. Gelenek, din cahiliye modernitesi karşısında zayıflamış. 

*

Ne zaman mutlu olacağız? Ev, araba, yat, kat, işimiz, ailemiz, paramız olunca mı? Garanti mi ki? Ya bunlar olunca geçmişteki mutlu, huzurlu, dingin günlere hasret kalırsak! Dünyada garanti olan şudur: Huzur dış kazanımlarda değil, Rabbimizin bize en güzel ikramı, en güzel rızkıdır. Daha çok özde, kalpte, gönülde filizlenir. Her kula değil, er kula nasip olan Rabbimizin özel ihsanıdır. Satın alınamaz, devredilmez, isteyince olmaz. Para geçmez, referans kabul etmez. 

*

Biz İnsanlar yersiz egosu, benliği, kibri ve bir türlü gemlemekte zorlandığı nefsani arzularının elinde saman çöpü gibi savrulmaktadır. Dünya tutkusu, geçim derdi ise bizleri hak ve hakikatten yüz çevirtmekte devekuşu gibi bin bir bahaneye sığındırtmakta,  kendi ellerimizle oluşturduğumuz kafeslerde yaşatmaktadır.

*

Yaşım 45. Öğrendiğim beş şey: Herkes bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor, kendini çok az. Güce, paraya, hazlarımıza adeta tapıyoruz. Biz inananlar içinde gerçek inanan çok az; konuşanımız çok, bizim gibi yazan çok, yaşayanımız ise pek az. Hepimiz mutluluk istiyoruz, ama yanlış adreste arıyoruz. Haset soyut, yıkımı somuttur. Kimse beni, bizi geçmesin, hastalıklı düşüncesi kardeşliğin, ilerlemenin, kendi kabuklarımızı kırmanın, ruhsal dinginliğin önündeki en büyük engel.

*

Geleneksel, tarımla uğraşan dönemde kadın, daha çok evin içinde çocukları, kocası ile mutlu ve uzun süren bir evlilik hayatına sahipti. Eğitimi ve maddi gücü az, dine, gelenek göreneklere, kocasına bağlılığı çoktu. Bu modern diye adlandırdığımız dönemde ise kadın özgür ve serbest. Eğitim ve maddiyatı ele geçirmekle güçlenen kadın, kimseye kolay kolay bağlanmayı kabul etmiyor. Egosu büyük, özgür, dışı eskiye nazaran bakımlı; ama iç huzuru, dine, her türlü otoriteye gelenek ve göreneklere bağlılığı çok az.

*

 İnsanı insan eden ve insanı insanlıktan eden dört önemli unsur vardır. Akıl, kalp, nefis ve ego. Biz insanlar, bu dört unsuru yaratıcısının istediği şekilde güzelleştirirse meleklerden daha üstün bir dereceye gelir. Yeme içme ve şehvetine tapar; kibirli, bencil olur, adeta kendine ve kazanımlarına âşık olursa da hayvandan aşağı düşer.

*

İnsanın meşakkat içinde bir yolculuğu var. 40 yaşından sonra farkındalığı biraz artıyor. Öncesi ise kendisine ait olmayan yanlışı çok bir hayat. Ortada kendisi diye bir şey yok, birileri var. Kendi hayatının iplerini eline almaya başladığı zamanlarda bile aslında kendisi değil. Kendi olarak yaşayan insan çok az ve kıymetli.

*

Ne oldu bize, ne oldu bize böyle! 

Şairin dediği gibi bize bir nazar oldu, ne olduysa hep bize azar azar oldu. Hemen hemen kime dokunsan bin ah işitiyorsun. Herkes bir bireylerden şikâyet ediyor. Özellikle dostlukların kısa sürmesi, evlilikteki sorunlar, uygun eş adayı bulamama, gelirin gidere yetmemesi, ahlaksızlığın artması, saygı ve sabrın azalması vb.

*

Yahudiler modern cahiliye toplumunu oluşturdular ve ilk önce aileyi bozdular. Ailede birinci sırada ise kadın. Kadın düşerse aile düşerdi. Peki, kadın nasıl düşerdi. Evinden uzaklaştırılarak. Çalışma hayatında aktif yer alarak din gelenek görenek baba koca otoritesinden sıyrılarak.

*

 Bir kadın kocasının her türlü imkânından yararlanır, getirdiğini yer, verdiğini harcar ve kocasının yokluğunda da onun izzet ve şerefini muhafaza etmez, arkasından konuşur ve konuşturursa o kadında hayır namına bir şey kalmaz. Din var; ama yaşantıda çok az. Kullanan kullanana.

*

Negatif düşünceyi alışkanlık haline getirmek, geçmişten bir türlü çıkamamak, daima eleştirel bir dile sahip olmak beyni azap makinesine dönüştürür. Beyin adeta kişiyi mutlu etmemek için elinden geleni yapmaktadır. İnsan ise içerde olanı hep dışarda arar, suçlu hep başkalarıdır. Peki, bir insan negatif düşünceye nasıl sahip olur? Benim gibi ilk önce ailede filizlenir, zamanla güçlenir ve yakasını bir türlü bırakmaz.

*

Büyük insanlar, topluma yön verenler, fikirleriyle hiç ölmeyerek aramızda yaşayanlar, çağrısı çağları aşanların ortak özelliği kaliteli bir ailede yetişmeleri, cesur ve meraklı olmaları, kitaba ve keşfetmeye düşkün olmaları, hazlarını büyük ideal, hedef havuzunda eritmeleridir.

*

Keşke bize imtihan için verilen imkânlarımızı göstermede istekli olmasaydık. Durumlarda, dizilerde, tatilde, yeni ev, araba, başarı vb. göstermeseydik. Gençleri kısa yoldan zengin olmaya, gayri meşru para kazanmaya, sonunda da cezaevine götüren özenti ve beklentideki aşırılıktır. Bunda bizlerin gösterişe düşkün olanların payı da yok değil.

*

Hayat, geçim, bin bir türlü imtihanlar zaten insanları yoruyor. Yük olma, yük al. Zorluk çıkarma, kolaylaştır. Şikâyet ederek insanları karamsarlığa sürükleme, umut aşıla. Yakıcı, yıkıcı söz söyleme, baldan daha tatlı bir söz söyle. Karanlık, çıkmaz sokak gösterme, güneşi göster.

*

Zamanı saçlarından yakalamak, yayından fırlayan oku tutmaktan güç. Ya sen onu heykel, şiir, beste yapacaksın ya bir avuç toprağa kalbedecek zaman seni. Zaman bir kovan, bir kumaş, bir dost, zaman düşman. Zaman sensin, zaman senin kozan, der Cemil Meriç. Peki, zaman bizim için ne?

*

Buldum, buldum, sonunda aradığımı buldum! Bana ne lazım! Gökyüzü, zaman, kitaplar, yazmak, yazmak, yazmak birkaç samimi dost, çocuklar ve eşim. Bir ömür dünyayı kovaladım, elim boş gönlüm susuz, zihnim medcezirli. Bırak, o seni bırakmadan hem de geç ve güç olmadan, son olmadan.

*

Her şeyin yokluğunu çekmeli insan; yokluk, varlıktan daha anlamlı ve daha görkemlidir, diyor Cemil Meriç. Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı, der Yunus Emre. Yokluk, adam eder, asil eder. Varlık çoğu zaman şımartır, insanlıktan eder. Kibri, nefsi, egoyu, gafleti, şeytanı besler. 

Kadim bir ses bizi uyarıyor, talip olduğun şeyi 

“Biz sanırdık varlık ile rahat artar.

 Zannederdik rahat ile taat artar.

 Bulduk bir ehli tahkik sorduk; hakikatini, 

Dedi ki; varlık ile illet artar, rahat ile gaflet artar.”

                                                                                                                                         ALİ ALTAYLI

You Might Also Like

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-11

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-8

Evlenmeden ve Boşanma Kararını Vermeden Önce Kendinle Yüzleşebilmek

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-7

Terapiste Gitmeden Önce Kendimize Bir De Bu Yönden Bakabilmek

TAGGED: ali altaylı, evlilik, gençler, insan, iş güç, karaman, karamanoğlu mehmetbey üniversitesi, kuranıkerim, psikoloji, quran
Ali Altaylı 5 Ağustos 2025
Bu yazıyı paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Email Copy Link Print
Paylaş
Önceki yazı Karaman’da Bir Baba ve Ellerini Sıkıca Tuttuğu İki Küçük Çocuğu
Sonraki Yazı Eczanede Satılmayan En Etkili Üç İlaç
Yorum bırak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Takip Et

Kadir KATIRCI tasarladı.

Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?