Dünyada belirli bir yol kat etmiş, evlenerek çoluk çocuk sahibi olmuş kime sorarsan dünyadaki en önemli üç seçim nedir diye? Hep bir ağızdan eş, iş, arkadaş diyeceklerdir. Hayatımızın kalitesini seçimlerimiz belirliyor. Yaptığımız bazı seçimlerin isabetli olmaması bizi maddi ve manevi çok yıpratmazken bazı seçimlerde hata yapmamız maddi ve manevi kaybı beraberinde getiriyor.
En önemli üç seçim vardır demiştik. Bunlardan daha önemlisi hangisi diye sorsak eş seçimi diyeceklerdir. Peki, niçin eş seçimi? Eş seçiminde niçin bütün evli çiftler, uzmanlar, âlimler mutabık kalıyor? Niçin önce iş değil, arkadaş değil de eş?
Dünyadaki cennet ve cehennem evlerde filizlenir de ondan. En büyük imtihanlar evlerde yaşanır da ondan. Çocuklar evlerden dünyanın dört bir yanına sorunlu ya da sorunsuz birey olarak yayılır da ondan. Dıştaki gücümüzü, yaşam enerjimizi önce evlerden depolarız da ondan. Uzun ve huzurlu hayat yolculuğun sırrı ev istasyonundan aldığınız benzinin kalitesiyle doğru orantılı da ondan. Beynimizin ve kalbimizin dinginliği ilk önce aile hayatında şekillenir de ondan. Yüzümüz ve gözümüzdeki canlılığın temeli ilk önce aile hayatında atılır da ondan. İş hayatında ve sosyal hayatta başarının sırrı evlerimize dayanır da ondan. Dengeli bir psikolojimizin oluşmasında aile hayatının önemi büyüktür de ondan. Hak ve diğer insanlarla güzel bir iletişimin sırrı önce ailede şekillenir de ondan.
Bu konu üzerinde kafa yoran araştırmacılar, dünyadaki uzun ve kaliteli evliliğin sırrını bizlere dört ana madde üzerinden vermektedirler.
Denklik
Yapıcı bir dil kullanmak, olumluya odaklanmak
Beraber vakit geçirebilmek, kaliteli konuşmalar
Sadakat ve sorumluluk şuuru
Gelin hep beraber bugün bu maddeler üzerinde kafa yormaya çalışalım:
Denklik: Araştırmalar, eşlerin denkliklerinin fazlalığı oranında evliliklerinin uzun sürdüğünü söylüyor. Denklikleri az olan çiftlerin evlilikleri kısa sürmekte ve evli kaldıkları günleri huzursuz ve çatışmacı bir seyir arz etmektedir. Evlenmeden önce çiftlerin dikkat etmeleri gereken en önemli maddelerden biri denklik konusudur. Aşağıda sıraladığımız denklik örneklerinden adaylarda yarısından fazlası varsa evlilikleri daha mutlu ve uzun ömürlü olabilmektedir.
Yaş bakımından denklik
Eğitim bakımından denklik
Ailelerin maddi düzeyi noktasında denklik
İnanç noktasında denklik
Eşlerin maddi gelirleri noktasında denklik
Kültür noktasında denklik
Beklenti noktasında denklik
Yaşam felsefeleri noktasında denklik
Tüketim, harcama noktasında denklik
Vücut yapıları noktasında denklik
Yapıcı bir dil kullanmak ve olumluya odaklanmak: Araştırmalar dili kirli olan ve daha çok evlilik hayatlarında eleştiriyi alışkanlık haline getiren eşlerin evliliklerinin sorunlu olduğunu ve kısa sürdüğünü söylüyor. Kalbinin ve düşüncesinin güzelliği diline yansımış eşler birbirlerinin kıymetlisi oluyor, üzerine titriyorlar. Evlilik hayatı hava durumuna benziyor. Hava bazen güneşli, bazen serin, bazen yağmurlu, bazen rüzgârlı, bazen fırtınalı, bazen karlı olur. Ama her zaman hava karlı ve fırtınalı olmaz. İşte evlilik hayatında eşler geçirmiş oldukları güzel ve güneşli günlere enerji vermeyerek daha çok fırtınalı ve karlı günlere enerji vererek hayatı kendilerine ve çocuklarına çekilmez kılıyorlar. Havadaki özgün bulutları, sonsuz boşluğu, güneşi görürsek nefes alır, huzur buluruz. Aynen bunun gibi evlilik hayatımızdaki güzelliklere beynimizi ve kalbimizi çivilersek huzur bulur, mutlu olur, şükreder, nefes alırız.
Bazı çiftlerin evlilikleri % 90 iyi giderken sadece iyi gitmeyen %10 odaklanarak ve onu dillerine dolayarak besleyerek ona enerji vererek evliliklerini çıkmaza sokuyorlar. Bir türlü hiçbir şeyden memnun olmayan, şikâyetçi, karamsar, yanlışı görücü, eleştiri kapısını bir türlü kapatamayan, geçmişteki olumsuzlukları bir türlü unutamayan eşler evliliklerini adeta zehirliyorlar.
Rabbimizin özel kulları bile evlilik hayatında sorunlar yaşamıştır. Hal böyle iken bu noktada bize torpil geçmesini bekleyemeyiz. Burası cennet olmadığı ve büyük bir imtihan yeri olduğunu düşünerek evlilikteki beklentimizi ona göre ayarlamalıyız. Bu dünyada her şey canımızın istediği gibi olmaz; çünkü ortam yetersiz. Bizler şükür ve sabırla olgunlaşır; zorluklarla mücadele ederek güçleniriz.
Bize düşen evliliğin kader olduğunu bilmek, daha çok eşimizin olumlu taraflarını beslemek, yapıcı bir dil kullanmak, kendimizle eşimizle Yaratıcıyla çatışmamaktır. Eşimizle geçirdiğimiz iyi günlere çok şükretmek, kötü günlerin ise devamlı olmayacağının farkında olarak karşılaştığımız problemlere sabretmek, dua etmek ve sabır içerisinde çözüm yolları bulmaya çalışmaktır.
Evlilikteki hikmeti göremeyen, eşinin ve ailesinin yanlışlarının savcısı olan, olumsuz eleştiriyi hep canlı tutan, kendine dönüp bir türlü bakamayan, kendini adeta tanrılaştıran, dili, kalbi, beyni virüslü bir eşin en çok zararı kendine ve çocuklarına olmaktadır. Ufak tefek meseleden aile huzurunu dinamitleyen, dışarıda özgürlük, huzur arayan eşler, esaretin tam kucağına düşmektedirler.
Beraber vakit geçirmek, kaliteli konuşmalar: Yine araştırmalar, beraber vakit geçirmekten hoşlanan her gün az da olsa birbirleriyle konuşabilen eşlerin evliliklerinin uzun sürdüğüne vurgu yapıyor. Özellikle bayanlar saatlerce konuşmaktan, ilgiden, sevgiden, beraber kaliteli vakit geçirmekten çok hoşlanırlar. Hanımlarına yeterli zaman ayırmayan ve konuşmayı gereksiz gören erkekler eşlerini paranoyak ruh haliyle baş başa bırakıyorlar. Kafasındaki soruların cevabını bulmakta zorlanan evin hanımı çatışmanın fitilini ateşlemeye başlıyor. Bıkmadan usanmadan eşlerini dinleyen, konuşmaya, muhabbete zaman ayıran eşlerin evlilikleri hem huzurlu hem de devamlı olmaktadır.
İşkolik, arkadaşlarına, anne babalarına ve alışkanlıklarına çok bağımlı erkekler evlilik hayatında problemler yaşamaktadır. Bayan biricik olmak ve haklı olarak erkeğinin kendisine daha çok zaman ayırmasını istiyor. Beraber yemek yemek, kahve içmek, film seyretmek, namaz kılmak, tatile gitmek, düğüne gitmek anı biriktirmek eşleri birbirine daha çok bağlamaktadır.
Evdeki hanımıyla konuşmaya zaman ayırmayarak saatlerce dışardaki dostlarına zaman ayıran erkekler, hanımından gelecek kırıcı söz oklarına hazır olmalıdır. Erkek hanımına ne verirse iyi ya da kötü onun en az iki katı kendine dönüyor. Bayanlar konuşarak kendilerini daha iyi hissediyorlar. Bir bayan konuşmuyorsa ya kendisi ya da size ait ümitleri ölmüştür. Anlaşıldığını değer verildiğini hissetmek hem bayana hem erkeğe iyi geliyor. Evde çiftlerin konuşamaması büyük sorunlara yol açmakta gizli öfke, kin, nefret, şüpheye neden olmaktadır. Dünyadaki en büyük nimet saygı sınırları içerisinde eşimizle konuşabilmemiz, varsa sorunlarımıza çözüm aramamızdır. Kaliteli konuşmanın sevgi ve saygının olduğu yerde sorunlar çözülür; şiddet, kan, gözyaşı, mahkeme salonları, hapishaneye gerek kalmaz.
Rabbimiz bedava günler, haftalar, aylar vermiş. Bir kısmını kendisi için kullanmamızı istemiş, bir kısmını ilim elde etmek için, bir kısmını işimiz için, bir kısmını eşimiz, çocuklarımız için, bir kısmını öncelik sırasına göre sevdiklerimiz için kullanmamızı istemiş. En büyük zaman israfı öncelik sırası şaşırılmış, hak etmeyene ayırdığımız boşa geçen vakitlerdir. Rabbimiz ve dünyadaki cennetimiz olan evdeki eşimiz ve çocuklarımız zaman ayırmayı en çok hak ediyor. Ne yazık ki biz beyler eve ekmek getirmekle evin maddi yükünü omuzlamakla her şeyi hallettiğimize inanıyoruz. İhmal ettiğimiz eş ve çocuklarımız gün geliyor bizim onlara en çok muhtaç olduğumuz zamanda bizi imha ediyor.
Yine dil vermiş iletişim sağlayalım, derdimizi anlatalım, sevgimizi sözcüklere dökelim diye. Temiz bir dille eşimizle iletişim kurmak onu dinlemek, anlaşılmak sözcüklere ve gönlümüze, beynimize bahar getiriyor.
Sadakat ve sorumluluk şuuru: Araştırmalar yine birbirine sadık olan, evliliklerinde sebat gösteren eşlerin evliliklerinin daha uzun sürdüğünü vurguluyor. İş hayatında kadın ve erkeğin aynı iş ortamını paylaşması, ekranların bozucu etkisi, özellikle tiktok gibi sosyal medya uygulamalarının aile kurumuna yönelik yıkıcı etkisi, eşlerin farklı arayışlara girmesi, anne babanın yanlış tutumu, erkeğin ekonomik ve beyin özgürlüğünün olmaması aile kurumuna zarar verebilmektedir.
Allah korkusu, kadere iman, dünyanın faniliği, bir gün öleceğimiz ve Yaratıcıya hesap vereceğimiz şuuru bizi evimize çocuklarımıza sadık olmamızı sağlıyor. Evli çiftlerin çocuklarının yanında bulamadığı huzuru başka yerde bulması çok zordur. Evli bir erkeğin ya da bayanın başka biriyle samimi iletişimde uzun süre bulunması, evlilik gemilerinin su almasına neden olabilmekte, bedelini de ilk önce ortada kalan çocuklar ödemektedir. Özellikle akıllı telefonların, sosyal medya uygulamalarının, aldatma sahnelerinin olduğu filmlerin, sinemaların, kanaatsızlığın ve beklentinin yüksekliğinin, İslami sınırların aşılmasının sadakati zedelediği bir gerçektir.
Sorumluluğunu ihmal eden erkek ve bayan evlilik hayatını imha ediyor. Elinde telefon akşama kadar kaydır kaydırlarla zaman öldürerek kocasının önüne yemek koymayı hizmetçilik gören bir anlayış türedi. Ekranın gözüne bakmaktan çocuklarının gözüne bakmayı unutan ebeveynler türedi. Ekranların ötesinden mutluluk devşiren ama evde yaşayanları unutan çiftler sorumluluklarını ihmal ediyor demektir. Tek kanatlı kuşun uzun süre yol alamayacağı gibi tek başına eşlerden birinin sorumluklarını yerine getirip diğerinin getirmemesi evliliğin kısa sürmesine neden oluyor. Sabah işe gitmek için kocası erken kalkıyor, kendisi kahvaltısını hazırlıyor; ama hanımı herhangi bir yerde çalışmadığı halde kuşluk vaktine kadar yatıyor. Yine erkek işe gitmeyerek kahvehane kahvehane dolaşıyor, hanımı sabah erken kalkıp işe gidiyor, evin geçimini sağlıyor. Sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmeyen eşlerin sorunlu bir evlilikleri oluyor, çocuklar zarar görüyor, gelecekleri er geç kararıyor.
Özetle bu dört unsur evliliğin ana yolunu oluşturuyor. Tali yollar hep var olmuştur. Evlilik bir kaderdir, Rabbimizin bizim için uygun gördüğüdür. Bizim kapasitemize, beynimize, özümüze, farkındalığımıza, duamızın, isteğimizin, beklentimizin derinliğine bakılarak bizim önümüze çıkanlardır.
Bir bayanın ve erkeğin kendisine, sevdiklerine, doğacak çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik huzur verecek uyumlu bir eş için çalışması, Rabbine niyazda bulunmasıdır. Kaliteli bir evlilik için kaliteli bir yaşayışa ve farkındalığa sahip olmasıdır. Zira O isterse gün gelir deryalar bile yanar, denizler kara olur.
Ketencizâde Mehmet Rüştü Efendi’nin şu beyti bize ışık olur:
Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder
Halk eder esbâbını bir lahzada ihsan eder
( Rabbimiz isteyince her işi kolaylaştırır. Bir işin olmasını murat ederse sebepleriyle beraber bir anda o işi oldurur, ihsan eder.)
Ali ALTAYLI