Bilerek ya da bilmeyerek biz insanoğlu kendisine zarar veriyor, sonra da faturayı başkalarına kesiyor, hata kusuru dışarıda arıyor.
Kendi oturduğu dalı insan nasıl keser? Kendi vücut binasını nasıl yıkar? Geleceğini nasıl karartır? Gelin beraber düşünelim yazalım.
Beş maddede inceleyelim:
1. Kitap okumayı sevmemek, evinde kitaplık bulunmamak.
2. Kendi elindekilere şükretmeyerek hep başkalarının imkan noktasında daha şanslı olduğunu düşünmek ve şikayeti çoğaltmak.
3. Monoton, tekdüze, sıradan yaşamak. Farklı insanlarla ve kültür, yerlerle tanışmamak.
4. Stresi azaltan güçlü bir imanı beslememek
5. Cesaret ve cömertlik yerine korkaklık ve cimriliği tercih etmek
1. Kitap okumayı sevmemek ve evinde kitaplık bulunmamak. Okumak, araştırmak, düşünmek, sorgulamak bizi özgürleştirir. Gelişmiş medeniyetlerde kitap okuma oranı yüksektir. Almanya, japonya gibi. Kahvehane sayısı kütüphane sayısından fazla olan ülkelerde ise içten içe kokuşmuşluk, cahillik, ayrılık, fakirlik baş gösterir. Eğer baba ve annenin elinde çocuk kitap görmüyor, evlerinde kitapların konulduğu kitaplık görmüyorsa büyük bir ihtimalle aşkın bir ruha, eğitilmiş bir zihne, atılım gücüne sahip olamayacak. Eğer bir evde kitap okunmuyor, ekranların başında ömür tükeniyorsa kaybımız büyük olacaktır.
Sadece kitap okuma; olayları, hayvanlık alemini, bitkileri, ağaçları, insanları da oku.
Kitap okuyarak kelime hâzinemiz gelişir, kelime dağarcığı zengin birey iletişimde daha güçlüdür, sorunları çözme kabiliyeti yüksektir, attığı adımlardan emindir. Kaba güç, şiddet kullanmak yerine konuşarak çözme yolu sunar okumak bize.
Etkili konuşma bizi toplumda etkin kılar. Kız istemeye giden genci konuştururlar, iş başvurusundaki genci konuştururlar, sözlü sınavlarda konuştururlar. Konuşma beceriniz size yeni imkanlar, kazanımlar sunar. Kitap okumayı sevmemek ve her gün az da olsa okumamak yaşamaya, verilen zamana ve sağlığa ihanettir.
2. Her şeyden şikayet etmek, stresi arttırır, tembelliği çoğaltır, bedenen ve ruhen hasta eder, kıskançlığı arttırır, başkalarının elindeki az bir nimeti çok gösterir. Dünyaya gelen her insanın başından az çok bela musibet eksik olmaz, burası cennet değil ki her istediğimiz gönlümüzce olsun, bize düşen şükrü çoğaltmak.
Şükretmek ve elhamdülillah diyebilmek tarifi imkansız bir huzur, dinginlik, memnuniyet verir bize. Şükür kimseye muhtaç değiliz, şükür evimize az da olsa ekmek giriyor, şükür buzdolabında yiyeceğimiz var, sağlığımız yerinde, şükür mülteci de olabilirdik, hapsanede de olabilirdik, hastanede yatalak da olabilirdik, şükür her halimize diyebilmek sağlığımızı korur, nimeti arttırır.
3. Monoton, tekdüze yaşamak: Her gün aynı iş, aynı yol, aynı kişiler, aynı manav, aynı market, aynı sokak cadde bizi yoruyor, beynimize patinaj yaptırıyor. Farklılıkları gözlemlemek, farklı mekanlar görmek, seyahat etmek, farklı kültürde ya da aynı kültürde insanlarla tanışmak, konuşmak hayatımıza canlılık katıyor. Gelişmek istiyorsak, çabuk yaşlanmak istemiyorsak, özgür ve farkindalıklı bir hayatımız olsun istiyorsak monotonluktan kurtulmamız gerekir.
4. Stresi azaltan güçlü imana sahip olmamak: Stres, gelecek kaygısından ve yalnızlıktan kaynaklanır çoğu zaman. Peki geleceğin sahibi kim? Peki benim sahibim kim? Peki gerçek dost ve yardımcı kim? Yılların, haftaların, günlerin sahibi Rabbimiz. Allah bir, kapısı bin bir. Bize düşen çalışmak, üretmek, iyi niyet sahibi olmak. “İman hem nurdur hem kuvvettir, hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir.” diyor üstad Bediüzzaman Hazretleri
5. Cesaret ve cömertlik yerine korkaklık ve cimriliği tercih etmek: Beyin, bilgi özgürlüğü olan, çevresini kaliteli, atılım gücüne sahip insanlardan oluşturan, kula kulluk etmeyip Yaradanı tanıma gayretinde olan ve isteklerine boyun eğen insanlar cesur olur.
Bilgisizlik karamsarlığı, karamsarlık şikayeti, şikayet de atılım gücümüzü dinamitler. Cesaret hareketi, disiplini, aksiyonu, aksiyon da yeni imkanları kendine çeker. Hz.Ali: “Aslan olarak bir gün yaşamak, koyun olarak bin yıl yaşamaktan iyidir.”der.
Cömertlik zor iştir, hele hele cebindeki parayı verebilmek, Yaradanın sana ikram ettiği ne varsa paylaşabilmek.
Verilen nimetin gerçek sahibi Yaratıcımız, bize imkan verdi, akıl verdi, gece gündüzü bedava verdi, biz de gayret ettik çalıştık. Eğer kendimizi gerçek sahip görürsek veremeyiz. Verene nimet, imkan, sağlık, huzur daha çabuk ulaşıyor. Cimrilik tedavi edilmesi zor bir hastalıktır. İmkanı olanın yiyememesi, bir ihtiyaç sahibine harcayamaması, verilen mala mülke karşı saygısızlık, Yaratıcıya nankörlüktür.