KARAMAN’DA ÇALIŞAN GENCİN İNTİHAR GİRİŞİMİ,
AİLE YAPISINA DARBE VURAN TİKTOK, FACE, INSTAGRAM
Dün öğleden sonra bir genç müşterim geldi. Daha önceki “Değer Arayışı ve Boşanmalar” başlıklı yazımda bu gençten bahsetmiştim. Bir hafta önce görüştüğümüzde küçük kızı yanında olduğu için konuşamamıştık. Çay söyledim, çaylarımızı yudumlarken genç müşterim de on yılı geçen evliliklerinin son bulmasının sebeplerini ve intihar girişimini anlattı.
Birbirlerini çok severek evlenen ve bir de dünyalar tatlısı kızı olan müşterim, boşanmalarının nedenlerini anlatmaya başladı. İçi yanan, gözü dolan müşterim dört başlık altında sırasıyla anlatmaya başladı:
Tiktok
Psikolojik sorunların devam etmesi
Maddi sebepler
Başka hayatlara özentinin fazlalığı
Genç müşterimin sıraladıkları maddelerden özellikle ilk ve son maddelere değinmeye çalışacağım.
Özellikle sosyal paylaşım sitelerinin eğitim, araştırma ve farkındalığın artmasına yönelik kullanılmadığında bireyin iç dünyasına, aile yapısına ve kültürel değerlere verdiği sınırsız zararları dillendirmeye çalışacağım.
Tiktok gibi uygulamaların hayasızlığı, ahlaksızlığı toplumda yaygınlaştırması özellikle aile yapısına büyük darbe vurması.
Her gün elimizden düşmeyen akıllı telefonların içindeki göz alıcı dünya, gerçek dünyayı unutturması.
Kendinden daha güzel, konforlu hayatları gören bireyin memnuniyetsizliğinin artması, şikayetçi ruh haline bürünmesi.
Bağımlılığa neden olması ve kıymetli zamanların çoğunu alıp götürmesi.
Zengin ailelerin konforlu yaşamını sosyal paylaşım sitelerinden gören çiftlerin kendi mutluluklarını ve imkanlarını zamanla beğenmemesi, yeni arayışlara girmesi.
Dini ve kültürel değerlerin toplumu yanlışa karşı tutmakta zorlanması.
Sosyal paylaşım sitelerindeki haz duygusunu, konforu, eğlenceyi besleyen paylaşımlar bizi tembelliğe ve eylemsizliğe itmesi.
Kolay yoldan para kazanmak isteyen bireylerin çalışma ve üretmeye yanaşmaması.
Psikolojik sağlığın bozulmasına neden olabilmekte ve suç oranlarınım arttırmaktadır.
Küçük, az, biraz modası geçmişle asla yetinmeyen beklentisi ve egosu çok yüksek; ama zorlu hayat yolculuğunda donanımı az bireyler yetişmesine neden olması.
Sosyal paylaşım sitelerindeki kandırmaca, olduğundan farklı görseller güveni ve evlilikteki denkliği alıp götürmesi.
Kötü alışkanlıkların yaygınlaşmasına neden olması.
Sosyal paylaşım sitelerinin kandırmacalarından gerçek hayata, dini ve milli değerlerimize bir an önce geçiş yapmadığımız taktirde huzur ve güven ortamı toplumda istenilen düzeyde olmayacaktır.
Rabbimiz (cc) özümüze, niyetimize bakıyor; buna değer veriyor. Biz insanlar ise genel olarak dışa bakıyor ve bir insanın dıştaki kazanımlarının çokluğuna göre ona değer veriyoruz. Rabbimizin baktığı yerden birbirimize bakmadığımız için istenilen düzeyde toplumumuzda sevgi, huzur ve güven ortamı yok.
Peygamber Efendimiz(sav) bir hadisinde şöyle buyurur:
“Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz; ama O sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.”
Hz. Ali (r.a) kalıcı güzelliğin, değerin dışta değil; içte aranması gerektiğini söyler:
“ Elbise ve süslenmelerle elde edilen dış güzellik, kalıcı güzellik değildir. Asıl güzellik ahlak ve davranış güzelliğidir ki, onun sahibini hem imanlı çevresi hem de Yaratan’ı sever.”
Peygamber Efendimiz(sav) başka bir hadislerinde de şöyle buyurur:
“Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız, sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”
“Sizden biriniz mal ve yaratılış itibariyle kendisinden üstün olan birine bakarsa ardından kendinden daha düşük derecede olana baksın.”
“Her kimde şu iki özellik bulunursa Allah o kimseyi şükreden ve sabreden bir kul olarak yazar, kimde de bu iki özellik bulunmazsa Allah o kimseyi şükreden ve sabreden olarak yazmaz.
Kim din konusunda kendisinden üstün kimselere bakar ve onlar gibi olmaya çalışırsa dünyalık konusunda da kendisinden aşağı olanlara bakıp Allah’ın kendisine verdiği nimete hamdederse Allah bu kimseyi şükredici ve sabredici olarak yazar.
Kim de din konusunda kendisinden aşağı olan kimseye bakar ve kendisini ondan iyi görüp kulluğunu arttırmaz, dünyalık konusunda da kendisinden üstün olan kimselere bakarak elinden kaçan şeylere üzülürse Allah da o kimseyi ne şükreden ne de sabreden olarak (şükretmeyen ve nankör olarak) yazar.”
Evrensel bir anlatıma sahip olan 15.yüzyıl tanınmış şairlerinden Şeyhi’nin “Harnâmesi” bize ne de çok şey söyler.
Yaygın rivayete göre Harnâme’nin yazılış amacı şöyledir: Doktor Şeyhi’nin Çelebi Mehmet’in gözünü tedavi ettikten sonra mükâfat olarak şaire Tokuzlu köyünün tımarı verildiğini, sonrasında köyün eski sahipleri tarafından dövüldüğünü, nihayetinde” Harnâmeyi” yazarak yaşadıklarını padişaha sunduğunu anlatılır.
Harnâme’nin konusu ise şu şekildedir: Kendi imkânları ve yaratılışı ile yetinmeyen, kanaat etmeyen çok çalışmaktan yorulmuş zayıf bir eşeğin, besili öküzlere öykünmesi, imrenmesi kendisini öküzle eşit görerek halinden şikâyet etmesi, boynuz umarken kulağından ve kuyruğundan olması anlatılır. Öküzlerin şaşalı hayatına özenen eşek, bir ekin tarlasına girer ve ekinleri doyasıya yer; yemediğini yere serer, sonra bir güzel anırır. Ekin sahibi sesi duyar duymaz ekin tarlasına gelir; eşeğin kuyruğunu ve kulağını keser.
Eşek, başından geçenleri “boynuz umarken kuyruktan ve kulaktan oldum” şeklinde kısaca özetler.
Günümüz Türkçesiyle “ Harnâme”nin önemli beyitlerden birkaçını yazalım:
Zayıf bir eşek vardı
Yük çekmekten anası ağlardı
*
Bazen odun çeker, bazen su taşırdı
Gece gündüz sıkıntılıydı
*
O kadar ağır yükler taşıdı ki
Yaralardan tüyü kalmadı
*
Dudağı sarkmış çenesi düşmüştü
Arkasına sinek konsa yoruluyordu
*
Sırtından palan alınsa
Geri kalan sanki bir köpekti
*
Bir gün sahibi onu himaye eder gözetir
Ona iyilik eder
*
Sırtından palanını alır ve otlamaya salar
Eşek otlayarak ilerler
*
Otlakta yürüyen öküzleri görür
Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun
*
Ne yular dertleri vardı ne de palan üzüntüsü
Ne de yük altında hasta ve şikâyetçiydiler
*
Eşek bu hali garip buldu çok şaşırdı
Kendi durumunu gözünün önüne getirdi
*
Dedi ki biz bunlarla aynı yaratılıştayız
Elde ayakta şekilde aynıyız
*
Bunların başına taç giydirilmiş neden
Bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden
Aile yapısının dağılmasıyla bunalıma giren müşterim, iki defa intihar girişiminde bulunuyor; ikisi de başarısız oluyor. Girişimleri ayrıntılı anlatmayacağım. Anlattıklarını duyunca Rabbimizin bizi en sıkıntılı durumda bile görüp gözettiğini, bizim Cennete gitmemizi istediğini iyice anladım.
Sosyal paylaşım sitelerinde başkalarının göz kamaştırıcı hayatına özenip şükür, kanaat, kısmetine rıza, kader gibi manevi değerleri unutup aile yuvasını dağıtan eşeğin durumuna düşmüyor mu? Boynuz umarken kuyruk ve kulaktan olmuyor mu? Kuyruk ve kulağının acısını bir ömür çekmiyor mu? Bir üzüm tanesi yemek düşüncesiyle on tokadı birden yemiyor mu? Zehirli balın peşinde koşarken iyice zehirlenerek dünya ve sonsuzluğu kaybetmiyor mu?
ALİ ALTAYLI