Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
  • İnsan
  • Yaşam
  • Aile
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Okunuyor: Karaman’da Bir Baba ve Ellerini Sıkıca Tuttuğu İki Küçük Çocuğu
Paylaş
Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • İnsan
  • Aile
  • Yaşam
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Search
  • YAZILAR
    • İnsan
    • Aile
    • Yaşam
    • Anladım ki
    • Zaman Gösterdi ki
Takip Et
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
Kadir KATIRCI tasarladı.
Aile

Karaman’da Bir Baba ve Ellerini Sıkıca Tuttuğu İki Küçük Çocuğu

Aile
Paylaş
PAYLAŞ

Sabah 8.30 gibi küçük oğlumu kursa bıraktım. Tam yolun karşısındaki arabama yönelmiştim ki, bir ses işittim. Daha önce müşterim olan bir beyefendinin olduğunu gördüm. Yanında ellerinde sıkıca tuttuğu dünyalar tatlısı, başı önlerinde iki küçük çocuğu vardı. Beni görünce çocukları işaret ederek hanım tekrar gitti, çocukların bakımıyla ilgileniyorum, dedi. İki çocuğa şöyle bir baktım, içim parçalandı, gözüm doldu, hem babaya hem iki çocuğa üzüldüm. 

Bir baba, anne gibi olabilir miydi, olamazdı ya! Hep bir şeyler eksik kalırdı o çocuğun hayatında. Anne sevgi ve şefkatinden uzak bir çocuk, serada yetişen sebzelerden farksızdı. Bir çocuğun belki de dünyadaki şansızlığı, baba otoritesinden ve korumasından uzak yetişmesi daha büyük şansızlığı, anne sevgi ve şefkatinden uzak yetişmesi en büyük şansızlığı ise hem anne hem babanın yanlarında olmadığı bir ortamda hayata tutunmaya çalışmalarıdır.

Çocukları, büyüklerden daha çok sevdiğimi önceki yazılarımda söylemiştim; hatta yazmamın en önemli nedeninin çocuklar olduğunu belirtmiştim. Dünyada insan türünde hakkıyla sevilmeye layık günahsız, içi dışı bir, doğal, kini ve egosu az, yüzü güneş, kokusu cennet bir çocuklar kalmamış mıydı?

Dünyanın dört bir tarafında ve ülkemizde çocukların bu hale gelmesinin sorumlusu kim? 

Yahudiler.

Önce Batı toplumundaki aile düzenini sinsi planlarla yerle bir ettiler, şimdilerde ise yıllar önce planladıklarını İslam toplumlarında devreye soktular.

Nasıl mı? 

Gelin beraber bugünkü sıkıntılarımızın nedenini anlamaya çalışalım.

Birinci plan: 

İslam toplumunu ayakta tutan ve diğer milletlerden aziz kılan dinleri, gelenek ve görenekleridir. Biz ne yapıp edip onları dinlerinden, değerlerinden uzaklaştırmamız gerekiyor. Birinci şeytani planı yavaş yavaş devreye sokmaya başladılar, ilk önce dini temsil eden insanları medya aracılığıyla itibarsızlaştırmaya başladılar. İslam toplumunu oluşturan her bir bireyi, Kuran ve sünnete bağlılıktan uzaklaştırıp modaya, dizilere, maddeye, makama, şöhrete bağlılığı arttırdılar. Bu sinsi plan yavaş yavaş oldu, bir anda olsa büyük tepki çekerdi. Dini hayatının içine almayan, alanlarında gerçekte yaşamada zorlandığı bir toplum oluşturmayı başardılar. Gelenek görenek ise hızlı değişim ve maddenin, yeni olan her şeyin ilahlaşması nedeniyle etkisini çoktan kaybetmişti. Artık birçok insan canının istediği gibi değerlerin sınırını ihlal ederek keyfince yaşamaya başladı. İki dünyalı yaşam yerine, tek dünyalı yaşam biricik mekânımız, aşkımız, tutkumuz oldu ve ölüm sonrası hayat bilerek unutturuldu.

İkinci plan:

Aile denen kurum; anne, baba, çocuk, büyük anne, büyük baba ve diğer akrabalardan oluşur. Biz önce çocukların yetişmesinde ve hayata tutunmasında önemli bir rolü olan büyük anne ve büyük babayı devre dışı bırakmamız gerekiyor. Bin bir türlü şeytani planlarla geniş aileden çekirdek aileye dönüştürmeyi başardılar. Çocuklar artık kreşlerin soğuk yüzüyle buluşmaya başladı.  Sevgi ve muhabbetin, gelenek ve göreneğin aktarımcıları olan büyükler, çocukları ya hiç görmemeye ya da çok az görmeye başladı.

Üçüncü plan:

Çekirdek aileye geçilmesi büyük bir başarıydı, onlar için. Şimdi sırada çekirdek ailenin en önemlisi, kıymetlisi olan anneyi bozmaktı. Peki, anne nasıl anneliğinden olur, anneliği küçük görür, kocasına ve çocuklarına bağlılığı azalırdı. Anneyi ne yapıp edip evin dışına itmeliydiler ve bunu başardılar. Din, gelenek görenek ve koca baskısından yavaş yavaş uzaklaşan anne kendisini dışarda buldu ve evin o tatlılığından, huzurundan, kutsiyetinden, mahremiyetinden uzaklaşmaya başladı. 

Dördüncü plan:

Kadın muhakkak çalışıp ekonomik özgürlüğünü alması gerekiyordu. Zirai toplumunda kadın erkeğinin yanında ona yardım eder, ev işleriyle uğraşır, örgü örer, kilim dokur, hayvan bakımıyla ilgilenir eve maddi olarak destek olmaya çalışırdı. Bu destek oluş başka erkeklerin gözleri önünde gerçekleşmez ev civarında mahremiyet alanını çoğu zaman aşmazdı. Sanayi toplumuna geçiş ve köyden şehre göçün hızlanmasıyla beraber kadın, çalışma hayatında aktif görev almaya ve erkeklere yakın bir ücret almaya başladı. Kadının çalışma hayatında aktif görev almaya başlaması evi ekonomik olarak bir nebze de olsun rahatlatsa da para yönetimi problemini, huzursuzluğu, gerginliği, ego savaşlarını, sadakat sorununu, erkeğin geri palana itilmesi sorununu beraberinde getirdi. Artık kadın eskiye nazarla hem eğitimli, bilgi gücüne sahip hem de maddi güce sahipti. Erkek ve kadın akşama kadar çalışıyor, yoruluyor; huzur ve dinlenme yeri olması gereken dünyadaki cennetin numunesi olan ev, yersiz ego ve güç çatışmaları yüzünden ve kadının eskisi kadar kocasını takmaması yüzünden huzur ve dinlenme yeri olmaktan çıkıyordu. Yine olan çocuklara oluyor, yapay bakıcılara teslim ediliyor; yeterli zaman, sevgi ve şefkatten uzak kalıyor, dengesi bozuluyordu.

Beşinci plan:

Evin en büyük sorumluluğunu alan, babanın devre dışı bırakılması ve evdeki hâkimiyetinin azaltılıp evin hanımına ve çocuklara pay edilmesidir. Diziler ve çeşitli programlarla baba, koca otoritesinin sarsılması çocukları daha serbest kadını ise daha güçlü hale getirmiştir. Erkeğe karşı erkekleşen ve onun yetkisini gasp eden kadın, erkeğine eskisi kadar saygı duymaz ve önemsemez olmuştur.  Özellikle kocası tarafından ezilen, horlanan kadınlar, kızlarını yerine göre eğitimle, maddi gücü ele geçirmeyle güçlü kılmış, “babayı denileni tutsun, verileni yutsun, her şeye karışmasın” bir duruma getirmiştir.

 Altıncı plan:

Tüketimin arttırılması, şükür ve kanaat duygusunun köreltilmesi, değerin dış kazanımlarda olduğunun iyice toplumda kabul görmesi aile kurumuna zarar vermiştir. Kazanılan paranın giderlere yetmemesi ailede çatışmalara yol açabilmektedir. Büyüklerin dediği gibi darlık dargınlık, getirmektedir. Gereksiz harcamaların bilerek reklam aracılığıyla toplumsal baskı nedeniyle artması aileleri sıkıntıya sokmuştur. Hava atma, şov yapma onda var bende neden olmasın, benim neyim eksiklerle başlayan dillendirmeler ve harcamalar aileleri borçlu yaşamaya mahkûm etmiştir.

Özellikle toplumumuzda yükselme ve değer görmenin ölçütü sayılan oturulan ev, binilen araba, giyim kuşam, takılar, statü vb. adeta bizleri yarış atına çevirmiştir. 

Yedinci plan:

Kara üçleme, denilen narsistlik, makyavelcilik ve psikopatlığın toplumdaki izleri aile kurumunda hissedilmeye başlamış ve geçimi zorlaştırmıştır. Ailede “Biz” yerine “ben” bilincinin yerleşmesi ve kibir ve egonun tavan yapması, şahsi menfaatin ön plana çıkması soğuk ve manipülatif davranışlar, empati eksikliği ve şiddet eğilimleri de aile kurumunu zor duruma sokmuştur. Ailede her bir birey değerlidir, vazgeçilmezdir. Karanlık üçlü bireyi, aileyi karanlık bir geleceğe götürmektedir.

Din, gelenek görenek ve toplum baskısından uzaklaşan ve maddi olarak kocaya bağlı olmaktan kurtulan kadın, özgürlüğün tadını çıkarmak istemiştir. Bundan ilk zarar gören ise aile kurumu, çocuklar olmuş ve bin bir emekle kurduğu yuvada yalnızlaşan ve psikolojisi bozulan erkek olmuş, gönlü gam ve kederle dolu büyükler olmuştur.

Kadının kıymeti ve özgürlüğü sokakta kendini göstermesinde değil, onu yoktan yaratan Rabbine doğru yol almasında saklıdır.

Kadının kıymeti ve özgürlüğü, ayetler ve hadislerin içindedir ki, bu özgürlüğü kadına hiçbir sistem, ideoloji verememiştir.

Kadının kıymeti ve özgürlüğü, moda takibinde, spor ve güzellik salonlarında değil, evinin içinde çocuklarının, anne babasının yanındadır.

Kadının kıymeti ve özgürlüğü sosyal paylaşım sitelerinde, dizilerde, sınırı aşan ihtilat ortamlarında değil, kitapların içinde ibadetin özündedir.

Kadının kıymeti, özgürlüğü, cenneti baba ve annesinin duasını alıp kocası ve çocuklarına bağlı kalıp sabır, şükür içerisinde onların rızasını alıp yaşamanın hakkını vermesi Rabbini hoşnut etmesidir.

Bu yazımda evliliğin en önemli üçayağından biri olan kadının evlilikteki rolüne ve önemine değindik. Erkeğin çocukların ortada kalmasında, aile kurumunun yara almasında, kadının ve çocukların mağdur olmasında hiç mi sucu yok? Hem de çok. Başka bir denememde bu konuya değinmeye çalışacağım.

Yahudiler ve şer güçler biliyordu ki, artık savaş sadece cephede gerçekleşmiyor. En büyük savaş ve yıkım ailede. Bir toplumu içten içe bozmanın, çürütmenin en önemli yolu önce kadının ayarlarıyla oynamak, fıtrata müdahale etmek, onu evinden dışarı atmak, dinin çizdiği sınırdan koparmak ve dış güzelliğine adeta tapan ve bunu sergilemekten utanmayan bir varlık haline getirmek ve aile kurumunu zayıflatmak, erkeği çıkmaza sürüklemektir.

Bir erkek evinde mutlu değilse ne işinde ne de sosyal hayatın diğer bölümlerinde kısaca hiçbir yerde mutlu olamaz.

İçte zayıflatılan, ailede huzuru emilen, kafası stres yumağına dönen, Allah’ın verdiği hakkı bile elinden alının silikleşen, pazifize edilen erkek, dışta nasıl güçlü olabilir ki!

Çocuğun ağlaması, başının öne eğilmesi,  boynunun bükülmesi dünyadaki bütün canlıların neşesini kaçırıyor. Huzur ve dünyadaki cennet, ailenin yanındadır; eşlerin birbirine sadık kalmasındadır, çocukların yüzünün gülmesi gözünün parlamasındadır. Başka yerde aramak nafile.

                                                                                                                         ALİ ALTAYLI

You Might Also Like

Kurban Bayramı Öncesi ve Etme Bulma Dünyasında Paylaşabilmek

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-3

Herkesin Bir İneği Var Durur İçerisinde

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim

Karamanlı Bir İhtiyar ve İnsanın Cebi Parayla Dolunca

Ali Altaylı 29 Temmuz 2025
Bu yazıyı paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Email Copy Link Print
Paylaş
Önceki yazı Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-8
Sonraki Yazı Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-9
Yorum bırak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Takip Et

Kadir KATIRCI tasarladı.

Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?