Hızlı yayılan iki hastalik:
1-EKRAN BAĞIMLILIĞI
2-HIRS (AÇGÖZLÜLÜK)
Ekran bağımlılığından başlayalım. Geçenlerde bir piknik alanına gitmiştik. Bir genç yaklaşık 3 saate yakın gözünü telefondan ayırmadan sanal âlemle meșgul oldu. Gökyüzünü seyretmek ormanda yürüyüş yapmak, etrafındakilerle konuşmak, anne babasına yardım etmek yerine elinden telefonu düşürmedi. Evde hadi anladık da doğada neden elimizden telefon düşmez, bunun tek bir adı var bağımlılık.
Uzmanlar 2 yaşına kadar çocuklarınızın eline cep telefonu, tablet, vermeyin diyor. Beyin kimyasını bozduğunu, davranış bozukluğuna neden olduğunu söylüyorlar. Anne baba elinde cep telefonu ile meşgulken çocuğun bakıcılığını da televizyon yapıyor.
Anne baba yaşlanınca huzurevine evlatları tarafından bırakılıyor, neden mi çocukların bakıcılığını cep telefonu, tablet, televizyon, özel tutulan bakıcılar yaptığı için duygusal boşluk yaşayan çocuk, anne babaya tam bağlanamıyor, bağ olmayınca sevgi ve itaat olmuyor, ergenlikten sonra çatışmalar, ayrışmalar büyüyor.
Özellikle pandemi döneminde ekran karşısında geçen süre arttı. 24 saatin yaklaşık 7 saatten fazlasını televizyon bilgisayar, cep telefonu karşısında geçirir olduk. Özellikle çocuklar, gençler, ev hanımları ölçülü, planlı, kullanamadı ekranları.
Annebabanın rol model olmadaki eksikliği, yani çocuklarımıza kötü örnek olmamız elimizden cep telefonunun düşmemesi, aklımızdaki gözümüzdeki film, sinema takipleri çocuğa söyleyecek söz hakkı bırakmadı bizde. Oğlum şunu şunu yapma deyince anne sende yapıyorsun deyip çıkıyor, haklı olarak. Ekran düşkünlüğü, rahat, konfor, haz ve hıza dayalı yaşam ahlaksızlığı, sabırsızlığı, tembelliği, memnuniyetsizliği tetikliyor; din, anane, gelenek ve göreneği zayıflatıyor. Yerinde kullanılmayan teknolojik aletler insani ilişkileri bozuyor, boşa geçen zamanı ve gerçek hayatı tanımadan yetişen çocuk sayısını arttırıyor.
Teknolojiyi güzel, verimli, yerinde, hedefe yönelik, zamanında kullandığımız takdirde sorun olmaz, iş anne, baba, eğitimcilerde bitiyor. Eğer aklımız başımıza gelmezse çocuklar avcumuzdaki bir kelebek gibi uçup gidecek, bedelini inanın ağır ödeyeceğiz.
İkinci hastalığımız hırs açgözlülük, kanaat etmemek, bu kadar bana yeter dememek, şükretmemek, hiç ölmeyecekmiş gibi biriktirmek, yığmak, daha çok daha çok olsun demek, daha çoğa sahip olunca da yine daha fazlasını istemek.
Pazar günü şahit olduğum birinci olay bir gencin 3 saate yakın aralıksız cep telefonu oynamasıydı, ikinci olay ise küçük de olsa hırsa örnek verebileceğimiz bir gözlemde bulundum. Suyunun temiz olduğunu bildiğimiz bir çeşmeye elimizdeki 5 litrelik bidonu dolduralım diye gittik, sıra vardı bekledik. Hemen hemen herkesin elinde on – on beş bidon vardı; ama biri vardı ki yaklaşık 35 ile 45 arası bidon indirdi arabadan, hepimiz o beyefendiyi bekledik.
“Hırs, sahili olmayan bir denizdir.” derler. Hırs, bizi kör eden, gönlümüzü ve zamanımızı daraltan, huzurumuzu gideren, insani ilişkilerimizi bozan, cimriliğimizi arttıran, dünya ve ukba kaybetmemize neden olan içsel bir hastalık. Karınca misali ağır yükü omzumuza alıp, senede bir iki buğday yeterken karıncanın on binlercesini yığması gibi biz de bazen aşırılığa kaçmıyor değiliz.
Gecenin bitiminde yeni bir güne yüzde yüz adım atacağız gibi gibi hırsla, şükürsüzce, açgözlülükle yığıyoruz, kokutuyoruz, çürütüyoruz. Rabbimizin verdiği imkan rızık hepimize yeter; ama hırsımıza, lüksümüze bencilliğimize aç gözlülüğümüze yetmez. Bir kitabın satırlarının arasında şöyle bir özdeyiş gözüme çarptı: “Dünyadaki açlığın sebebi fakirleri doyuramadığımızdan değil, zenginleri doyuramadığımızdandır.” Zenginler daha çok hırslı, bencil, açgözlü olabiliyor, tabi ki istisnalar kaideyi bozmaz. Öyle zenginler vardır ki hırs onlarda yer edinememiştir. Hırsın yerini azim alırsa daha güzel oluyor. Azimli insan çalışır, çıkan sonuca razı olur, şükreder, kanaat eder, Allah’a tevekkül eder. Hırslı insanda bunların hiçbiri yoktur.
Kısaca dostlar, yanlış teknoloji kullanımı, aşırı sosyal medya düşkünlüğü, hırs ilk önce bizi çürüten, uyuşturan, şaşırtan iki büyük hastalığımız, imtihanımızdır. Ekran düşkünlüğünü biz yetişkinler, tutkulu büyük hedeflerle çalışma ve üretme azmiyle yenebiliriz. Hırsı ise şu beyitlerin anlam içeriğinde seyahat ederek yenebiliriz.
Ruhî-i Bağdadî:
Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler
Yevme lâ yenfau’da kalb-i selim isterler.
Yunus Emre:
Yegil yedirgil bîcâre eksilirse Tanrın vere
Bir gün tenin yere gire geri kalan nendir senin
Ziya Paşa:
Rızk-ı maksûma kanaâttir meâli hikmetin
Gâh hırs-i nev-şikâr ile şikâr elden gider.
Ali ALTAYLI