Bayram seyran tanımayan mübarek zamanlarda da yine zulümlerine devam eden Siyonistlerin sonu yaklaşıyor. Bahar çok yakın. Bu zulümlere ne yeryüzündekiler ne de gökyüzündekiler uzun süre müsaade edemez. Çocukların feryadı, zalimlerin başında patlatacak. Geliyor gelmekte olan. Asla kimsesiz bir kimse yok.
*
Azdı, iyice azdı Siyonistler. Güçleri kime yeterse. Önce Irak, sonra Suriye, Filistin derken şimdi İran. Uyan ey Ortadoğu, ey Müslümanlar uyanın, birleşin. Zalim, hep zalimdi. Hiçbir şey değişmedi. Türlü bahanelerle bizleri vuran zalimlere karşı tek vücut olun. Mazlumların ve hakperestlerin yanında olan, yerin göğün ve içindekilerin Rabbine güvenin.
*
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste men dakka dukka (eden bulur) ağlayanın malı gülene hayır etmez, kimsenin yaptığı yanına kalmıyor, er geç ağlatan ağlıyor, dünyanın huzurunu kaçıranların huzuru kaçıyor. İnsan başkasına verdiği zararı özünde hissetmezse kendisine gelmiyor.
*
İran, çocukları ve kadınları öldürüyor, diyor Siyonist basın. Sizin Ortadoğu’da hayallerini çalıp toprakla buluşturduklarınız kadın, çocuk, genç yaşlı değil miydi? Onların da bir annesi bir babası yok muydu? Onların evleri nerde, sevdikleri nerde, hayalleri nerde, can ve cananları nerde? Sahte yüzler, ahlaksız açıklamalar! Dünya insanı çoktan uyandı artık!
*
Zulüm ile abat olanın sonu berbat oluyor. Dünyanın gözü önünde bebekleri bile öldürmekten çekinmeyen azgın kavim bedel ödemeye başladı. Her şeyi gören, bilen, duyan Rabbimize hamdolsun. Kendisi her şeye şahit, Hakîm olan Rabbimiz, mazlumların ve hakperestlerin yüzünü güldürdü.
*
Hiç değişmedi bu kural. Sözden anlamayan, kanun nizam tanımayan aç canavarlara karşı zaaf göstermek size daha güçlü saldırmalarına neden olur. Yaptığı yıkımların bedelini tez zamanda ödemeyenler, kendilerini çok şey zannederler. Hiçbir şey olmayanları, çok şey yapan bizleriz.
*
Herkes niyetinin ekmeğini yer, etme bulma dünyası, alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste senin hikâyen henüz bitmedi, derler. Temiz niyetli, güzel düşünceli, yüce gönüllü, aşkın ufuklu olmak, iyilik tohumları ekerek yaşamak, yaşlanmak ve ölmek bu dünyadaki en büyük başarıdır.
*
Yahudiler, kendilerini dünyanın tek sahibi görerek kendilerinden olmayanların önce din adamlarını itibarsızlaştırıp halkı dinden soğuttular. Ticareti ele geçirip bize pazarladıklarıyla kendi paralarımızla bebekleri, masumları vurdular. Cinselliği ekranlar aracılığıyla yayarak toplumu morfin yemiş hastalara dönüştürdüler. Can verene kafa tutup can almaya devam ediyorlar.
*
Yakın coğrafyamızda yaşananlar bize birey, aile ve toplum olarak diyor ki, önce içte güçlü olun, düşmandan daha iyi teknoloji üretin, düşmandan daha iyi bir şekilde yetişmiş insana yatırım yapı ve güçlü olan Rabbinize güvenip dayanın. Dünyayı zehirleyen dizileri takip etmek yerine, birbirinizin arkasından iş çevirmek yerine çok çalışmada, üretmede ve hedeflerinizi takip etmede ısrarcı olun. Zalimlere karşı güçlü olun.
*
Cemil Meriç, keşke bütün insanlar aynı Tanrı’ ya inanabilseydiler o zaman cennet olurdu, diyor. Dünyayı cehenneme çeviren, herkesin tanrısının farklı olması, tanrı içinde tanrıcıklar oluşturmamızdan kaynaklanıyor. Gerçek ilahın hükümlerini hayatımıza hayat kılmaktan gitgide uzaklaşıyoruz. Kendi ellerimizle oluşturduğumuz soyut tanrıcıklarımız ise bizi bizden ediyor; bizleri yalnızlaştırıyor, hedonizmin ve maddeperestliğin batağına sürüklüyor.
*
Bedenimde değil ruhumda sızı diyor, bir şarkıcı. Bazen bedenim ağırlaşan beynimi, bunalan ruhumu taşımakta zorlanıyor. Dünya cevabı zor bir bilmece, çözülmesi zor bir denklemdir. Bir üzüm tanesi yedirir, birden çok tokat vurur. Lezzeti az, stresi çok; halden anlayanı az, vefası çok.
*
Babalar günü, o ne ki! Baba mı kaldı, babaya saygı kaldı mı ki! Baba, baba banktan öteye gidiyor mu? Karışmasın, denileni tutsun, verilen yutsun; yedirsin, içirsin, gezdirsin. Babanın otoritesi yok edildi, bu kirli oyun aileleri parçaladı. Allah’ın erkeğe verdiği hak, haklandı.
*
Gözümüzden ve kulağımızdan girenlere dikkat etmediğimiz, ağzımızdan girene ve çıkana özen göstermediğimiz takdirde kendi küçük evimiz olan vücut evimiz ve içinde yaşadığımız demir, tuğladan oluşan evlerimiz ve en büyük evimiz olan dünya evimiz huzur bulmaz. Hiç sorduk mu kendimize gün boyu gözümüz, kulağımız, midemiz neyle besleniyor?
*
Zihnen ve kalben yabancılaşıyoruz. Dışımız çeşitli maskelerle cilalı, içimiz kokuşmuş vaziyette. Sosyal paylaşım sitelerini haz, ayartı ve romantizm amaçlı uzun süre kullanmak bireyi, aileyi, toplumu zehirliyor. Dizilerin birçoğu memnuniyetsizliğe neden oluyor. Aileler dağılıyor, çocukların güneşi çalınıyor. Yetkililerin önlem alma zamanı henüz gelmedi mi?
*
Bir anne babanın en büyük iflası, bitki ve hayvanların zamanla uzayıp büyüdüğü gibi bir çocuk modeli ortaya çıkarmasıdır. Ellerinden tablet, telefon düşmeyen yeni bilgilerle kitapla zihinleri açılmayan edep ve ahlaktan yoksun bir çocuk sizce sadece büyüyor mu yoksa yetişiyor mu?
ALİ ALTAYLI