Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
  • İnsan
  • Yaşam
  • Aile
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Okunuyor: Hangi Sofra Bizi Ötelere Taşır?
Paylaş
Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Aa
  • İnsan
  • Aile
  • Yaşam
  • Anladım ki
  • Zaman Gösterdi ki
Search
  • YAZILAR
    • İnsan
    • Aile
    • Yaşam
    • Anladım ki
    • Zaman Gösterdi ki
Takip Et
  • Anasayfa
  • Tüm Yazılar
Kadir KATIRCI tasarladı.
Genel

Hangi Sofra Bizi Ötelere Taşır?

Genel
Paylaş
PAYLAŞ

Vücudumuzu beslemek için hemen hemen her gün üç öğün sabahları kahvaltı, öğle ve akşam Rabbimizin verdiği nimetlerden yiyor, su içiyoruz. Yine aralarda da meyve ve çerez atıştırabiliyoruz. Bazen öyle yeme içme işini abartıyoruz ki gece kalkıp yemek yediğini söyleyenler bile var. 

Yemez içmezsek yaşayamayız, hayata tutunamayız. Dünyaya gelen her canlı gibi insan da yiyip içerek hayatta kalabiliyor, yapması gereken işleri takip edebiliyor, sorumluluklarını yerine getirebiliyor. Bir ağaç toprak yer, su yer, güneş yer, hava yer ve hayatını devam ettirir. Yine bir inek de ot yer, saman yer, yem yer, hava yer, su içer ve hayatını devam ettirir.  

Bitkiler ve hayvanlarda diğer cansızlarda “manevi sofra, ilahi ziyafet sofrasından” yararlanarak kısa hayatı sonsuzluğa taşıma gibi bir gayeleri yoktur. Hayatları bu dünyayla sınırlıdır.

Günlük bitkilerin de insanlar gibi maddi sofraları vardır. Hayvanların da maddi sofraları vardır. İnsanların da maddi sofraları vardır; ama sadece insanoğlunun “manevi, ilahi ziyafet sofrası” vardır.

Eğer dünyaya gelen bir insan, bitkiler ve hayvanlar gibi maddi sofradan günlük yararlanır; “manevi, ilahi ziyafet sofrasından” yararlanmazsa hayvan ve bitkilerden bir farkı kalmaz.

Hemen hemen her gün vücudumuzu beslemek ve sağlıklı görünmek için maddi sofralarımızın başına oturuyor, bazen de ayakta atıştırarak Rabbimizin verdiği peynir, zeytin, reçel, süt, bal, karpuz, kavun, fasulye, nohut, pilav, tavuk, kırmızı et, elma, şeftali, armut, ıspanak vb. bin bir çeşit gıdalardan yiyip içiyoruz. 

Peki, ya her gün “manevi, ilahi ziyafet sofrasının” başına oturuyor muyuz?

Peki, Rabbimizin ikram ettiği nimetlerden her gün nasipleniyoruz, o nimetlerin başına oturuyoruz ya en büyük nimet olan kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in başına oturuyor muyuz?

Bize çok şefkatli ve en güzel bir örnek olan Peygamber Efendimizin (sav) sünnetini daha iyi anlamak için hadis kitaplarının başına oturuyor muyuz?

Kutsal kitabımız kuranı kerimi iyi okumak, çok iyi anlamak ve anlatmak için gayretimiz ne durumda?

Ayetler bize ne söylüyor, faklı tefsircilerden okuyor ya da dinliyor muyuz?

Bizi kabrin ötesine taşıyacak, sonsuz bir hayatla buluşturacak, Rabbimizin rızasını kazandıracak, cennet ve cemâlullâhı nasip edecek her gün başına oturduğumuz “manevi ilahi ziyafet sofrasıdır.”

Peki, “manevi ilahi ziyafet sofrasında” neler, hangi nimetler vardır?

Bu sorunun cevabını bilmeyen yok denecek kadar az, ama bizi sonsuzluğa taşıyacak o sofranın başına günlük oturan ne kadarda az.

Her gün başına oturduğumuz yer ve masa sofraları çoğu zaman bizi azgınlığa, taşkınlığa, şükürsüzlüğe, isyana süreklerken manevi sofralar ise bizi olgunlaştırıyor, farkındalığımızı arttırıyor, sınırlarımızı hatırlatıyor, bizleri güzelleştiriyor; kaliteli, aranan, imrenilen bir insan haline getiriyor.

Her gün Allah’ın verdiği nimetlerle maddi sofraların başına oturup ama manevi sofranın başına oturmayan bir insan, kaybının büyüklüğünü bilmiş olsaydı yemeden içmeden kesilir, tefekkürü çok derin olurdu.

Eşimiz ve çocuklarımızla maddi sofraların başına oturduğumuz gibi manevi sofraların da başına oturmayı başaramazsak o çocuklar, eş, bin bir zorlukla kazandığımız mal mülk bize baş ağrısı ve gönül sızısı olacaktır. Sıfır çarpanını içinde barındıran ve ansızın bizi bulacak ölüm, bütün dünyalık kazanımlarımızı sıfırlayacaktır.

Manevi sofranın ne kadar önemli olduğunu Rabbimizden (cc) Resulünden (sav) ve onların yollarından gidenlerden dinleyelim.

“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur…” (Âl-i İmrân, 164) 

 Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Doğrusu bu Kur’ân Allah’ın kullarına sunduğu bir ziyafet sofrasıdır. O halde gücünüz yettiğince O’nun ziyafetini kabul ediniz.”

“Her ziyafet sahibi, davetine gelinmesini ister. Allah’ın ziyafeti ise Kur’ân’dır. O halde onu bırakmayın.”

Abdullah b. Mes’ud (r.a.) Peygamber’in (a.s.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Bu Kur’ân Allah’ın ziyafet sofrasıdır. Yiyebildiğiniz kadar onun nimetlerinden yiyiniz. Şüphesiz ki bu Kur’ân, Allah’ın ipi, apaçık bir nur ve faydalı bir şifadır. Kur’ân, kendisine sarılan için koruyucusu, kendisine uyanlar için kurtarıcıdır. Kurân’a uyan, doğru yoldan sapmaz ki kınansın, eğrilmez ki, doğrulsun. Kurân’ın acayiplikleri, harikaları tükenmez. Çok okumakla eskimez. Onu okuyunuz. Çünkü Allah, onu okumanın her harfine on ecir verir. Dikkat edin ‘elif, lâm, mîm’ bir harftir demiyorum. Fakat ‘elif’ tek başına bir harf ve ‘lâm’ bir harf ‘mîm’ de bir harftir.” (Hâkim)

Rasûlullah (sav) Abdullah bin Ömer (ra) şahsında:

“Ey İbn-i Ömer! Dinine iyi sarıl, dinine iyi sarıl! Zira o, senin hem etin hem kanındır. Dinini kimden öğrendiğine iyi dikkat et! Dini ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, istikâmetten sapanlardan alma!” 

Abdullah ibn-i Mes’ûd (r.a) bu hususta şöyle buyuruyor:

Bir sahâbî, (akşam) evine geldiğinde hanımı ona ilk önce şu iki suâli sorardı:

1. Bugün Kur’ân’dan kaç âyet nâzil oldu?

2. Allah Rasûlü’nün (a.s.m.) hadislerinden ne kadar ezberledin?

Bugün biz akşam eve gelince ilk önce hanımlarımız neyi soruyor bir düşünelim. 

En çok da sorulan marketten istediklerimizi aldın mı, sorusu değil mi?

Eğer ilk önce helal kazandın mı Rabbimizin emrince bir gün geçirdin mi diye sorulsaydı evde bereket, huzur, şükür iklimi oluşacak evlerimize bahar gelecek, boşanma oranları dünyada gün geçtikçe azalacaktı.

Eğer evlerimizde maddi ve manevi sofralar birlikte kurulsaydı, elimizdeki akıllı telefonları ve başköşeye kurulmuş olan televizyonları, manevi beslenmemize bir basamak yapmış olsaydık ruhu hakkıyla doymamış bir nesil yetişir miydi?

Sahi, en son ne zaman çocuklarımızla beraber Kur’an-ı kerim okuduk?

En son ne zaman evimizde cemaat oluşturarak namaz kıldık?

Bir Hadis-i Şerif öğrendiğimiz ve üzerinde konuştuğumuz günü hatırlıyor muyuz?

Ne yazık ki, evlerimiz ekranların, dizilerin, sosyal paylaşım sitelerinin işgali altında. Her gün evimizde kurduğumuz maddi sofralar tıka basa yeme içmelerimiz zikrimizi, şükrümüzü değil; şikâyetimizi, isyanımızı ve şehvetimizi arttırıyor.  

Rabbimizin verdiği bin bir türlü nimet, gafletimiz ve nimeti kendimizden bilmemiz nedeniyle bizi şaşırtıyor, ölümü unutturuyor, Kendisinden uzaklaştırıyor. 

Mevlânâ Hazretlerine kulak verelim:

“Teni aşırı besleyip geliştirmeye bakma. Çünkü o sonunda toprağa verilecek bir kurbandır. Sen, asıl gönlünü beslemeye bak. Yücelere gidecek ve şereflenecek olan odur.”

“Bedenine yağlı ballı şeyleri az ver. Çünkü onu gereğinden fazla besleyen, nefsani arzulara düşüyor ve sonunda rezil olup gidiyor.”

“Ruha manevi gıdalar ver. Olgun düşünüş, ince anlayış ve ruhi gıdalar sun da gideceği yere sonsuzluk seyyahı olarak güçlü kuvvetli gitsin.” 

 Bediüzzaman Hazretleri ise şöyle der:

 “İnsan, bu âleme ilim ve dua ile tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla her şey ilme bağlıdır…”

“Eğer insan zaafını anlayıp, kalen, halen, tavren dua etse ve aczini bilip istimdat eylese, o teshirin şükrünü eda ile beraber, matlubuna öyle muvaffak olur ve maksatları ona öyle musahhar olur ki, iktidar-ı zâtîsiyle onun aşr-i mişarına muvaffak olamaz.”

Özetle her gün üç öğün Rabbimizin verdiği nimetlerin başına oturuyoruz ve vücudumuz besleniyor, sağlıklı bir şekilde hayatımıza devam ediyoruz. Her gün en az bir öğün, bir iki saatte olsa ruhumuzun gıdası ve bizi sonsuzluğa taşıyacak olan “manevi sofra olan ilahi ziyafet sofrasının” başına diz çöküp oturmazsak bize eşrefi mahlûkat( yaratılmışların en şereflisi) denilebilir mi?

                                                                                                                                  ALİ ALTAYLI

You Might Also Like

Bu Cesur Ruh, Aktivistler Dünyayı Ayağa Kaldıracak

Kazananlar ve Kaybedenler

Zihinsel Üretim ve Gözlemlerim-14

Sosyal Sorumluluk ve Sonsuzluğun Yudumlanması

Yapmayın, Anne Babalar Allah Aşkına Yapmayın!

Ali Altaylı 30 Eylül 2025
Bu yazıyı paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp Email Copy Link Print
Paylaş
Önceki yazı Kazananlar ve Kaybedenler
Sonraki Yazı https://www.7deniz.net/kuresel-sumud-filosu-hakkinda-16-ulkeden-ortak-aciklama Bu Cesur Ruh, Aktivistler Dünyayı Ayağa Kaldıracak
Yorum bırak

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali Altaylı Kişisel Web Sitesi
Takip Et

Kadir KATIRCI tasarladı.

Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?