Dün bir yazı gözüme çarptı; evlenmeden önce eve alınan garantili eşyaların süresi dolmadan evliliği zihninde bitiren çiftler mahkeme salonlarına koşmaya başladı, çiftlerin evli kalma süreleri azaldı, diye devam ediyordu.
Ülkemizde ve Karaman’ımızda yaz aylarında evliliklerin artması bizleri sevindirmektedir. Zira evlenmek insanı tamamlayan dünya ve sonsuzluk kazanımını beraber getiren kutsal bir görevdir. Nefsimizi terbiye eden, gözümüzü haramlardan koruyan, düzenli bir cinsel ihtiyacın giderildiği, dünyalar tatlısı çocukların vücut bulduğu biricik mekan aile yuvasındaki sıcaklık, muhabbet, sevgi ve aşktır. Birbiriyle uyuşan bir kalbin, zihnin olması huzuru ve evlilikteki devamlılığı beraberinde getiriyor. Dünyadaki cennetin yeri aile yuvasıdır, denilmesi manidardır.
Dünyadaki cennet aile kurumunda yaşanıyorsa peki, nasıl oluyor da biz bu cenneti kısa süre içerisinde bile cehenneme çevirmeyi başarabiliyoruz, bugünkü yazımızda bu noktada kafa yormaya çalışalım.
Evlenmeden ve boşanmaya karar vermeden önce kendimizle yüzleşmek olarak kendimize sorduğumuz sorular eşliğinde iki bölümde anlatmaya çalışalım.
Evlenmeden Önce:
Evlenmeden önce kendimize sormamız gereken dört önemli soru var.
Birincisi:
Acaba ben bu evliliği doğru bir niyetle mi istiyorum?
İkincisi:
Acaba ben gerçekten evliliğin sorumluluğunu üstlenecek bir yapıda mıyım?
Üçüncüsü:
Acaba ben gerçekten evleneceğim kişiyi ve yakınlarını çok iyi tanıyor muyum? Yeterli, ayrıntılı araştırma yapmak için zaman ayırabildim mi?
Dördüncüsü:
Denkliklerimiz ne durumda?
Atalarımız niyet hayır akıbet hayır, der. Bu atasözümüz iyi niyetle girişilen her işin sonu hayırlı, bereketli ve güzel olur, anlamlarına gelir. Normal bir işte bile böyleyse yani iyi niyet şartsa evliliği düşünenler, niyetlerini tekrar tekrar gözden geçirmelidirler.
Olmazsa yürümezse ayrılırız, annem babam böyle istedi, bu talip son şansım, çok zengin ölüsü de dirisi de işime yarar, statüsü yüksek, çok yakışıklı çok güzel gibi niyetler yerini bulmayabilir. Doğru niyet şu olsa gerek: Ben bu evliliği, evlenmeyi düşündüğüm adayı görüp beğendim, araştırmamı ayrıntılı olarak yaptım, o sıcaklığı hissettiğim ve dinimin emrini yerine getirmek, gözümü dışardan korumak, bir ömür iyi günde kötü günde eşimin yanında olmak için istiyorum.
Evlilik büyük bir sorumluluğun altına girmektir, gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Zira hanımımız olacak kişi bizim annemiz değildir, kocamız olacak kişi de babamız değildir. Anne babamız bizim nazımızı çekebilir, yanlışlarımızın üstünü birden çok örtmüş olabilir; ama bunu karşıdakiler her zaman yapmayabilir. Ekonomik ve bilgi özgürlüğüm, sorun çözme kabiliyetim ne durumda?
Psikolojik sağlığım yerinde mi? Çabuk öfkelenen öfkesini yönetemeyen, çıtkırıldım, narsist, aşırı kıskanç, paranoyaklıkta zirvede, bir işin ucundan tutmak istemeyen, konforuna aşırı düşkün eş adayları kendilerini evlenmeden önce gözden geçirmelidirler.
Ne yazık ki ülkemizde eş adayını ayrıntılı araştırmak ihmal ediliyor ya da yanlış anlaşılıyor. Çocuklarımıza baba ve anne seçiyoruz, bizi biz edecek ya da bizi bizden edecek kişiyi seçiyoruz, eşya seçmiyoruz; kaldı ki evimize bir beyaz eşya alacağımız zaman bile kaç yere soruyoruz. Ev, araba alacağımız zaman bile bir seneye yakın araştırma yapıyoruz. evleneceğimiz kişi hakkında ise üç günde karar veriyoruz, bu büyük bir yanılgı ve hüsran.
Evlenip de ayrılanların çoğu şöyle demişlerdi:
Hocam ben tam tanıyamamışım, ayrıntılı araştırma yapmamışız.
Evlilikte denklik çok önemlidir. Denklikler ne kadar fazlaysa evliliğin ömrü o kadar uzun olur, denklikler azsa kısalır.
Yaş, eğitim, kültür, ailelerin ekonomik gelir düzeyi, dine bakış açısı, özgürlüğe bakış açısı, boy, kilo, sosyal medya, dizi, şarkı, kitap, siyasi görüş, grup tercihi vb.
Erkeğin yaşı 40, bayan 18, erkek Türkiyeli-Ağrı bayan, Alman-İzmir denklik yönünden problem olabilir.
Bütün bunları yaptıktan sonra yani niyetimizi temiz tuttuk, ayrıntılı araştırma yaptık, büyük bir sorumluluk olduğunu idrak ettik, denkliğe önem verdik ve evlendik yine bazı sorunlar yaşamaya başladık. O zaman ne yapacağız?
Evlilik bir kaderdir, kader olduğunun bilincinde olarak sabır içinde çözüm yollarına odaklanarak ve eşimizin hoşumuza giden yönlerini daha çok gündemde tutarak ve besleyerek evliliğimizi sonuna kadar sürdürme gayreti gösterebilmeliyiz. Bu bizi yaratanı en çok memnun eden, bizi dünya ve ukba başarısına götüren en büyük bir kazanımdır.
Bu söylediklerim kafana yatmadı diyelim, boşanmaya karar verdin iyice canına tak etti; o zaman ne yapmamız gerekiyor? ikinci madde ile kendimizle sorular eşliğinde yüzleşmek.
Boşanmadan Önce:
Kendimizle yüzleşme cesaretini gösterebilmek, hatalarımızdan dönebilmek ve özür dileyebilmek evlilikleri kurtarıyor.
Sor kendine:
Acaba bana yoldaş olarak verilen eşe doğru yerden bakmada hata mı ettim?
Evet, hata ettim. Eşimi bankamatik olarak gördüm. Eşimi çocuk bakıcısı gördüm vb.
Acaba ifrat derecesindeki duygularımı kontrol etmede, yönetmede başarısız mı oldum?
Evet, başarısız oldum.
Aşırı duygularımı kontrol edemedim, yardım almamak için direndim. Bu noktada eşim yardım etmek istedi, adeta yalvardı, ama ben kabul etmedim.
Nasıl ki, gemiye ve uçağa gereğinden fazla yük yüklemek ani batma, düşme gibi sorunlara neden olursa insanda da ifrat derecesindeki öfke, kin, şüphe, evham, ego, gösteriş, israf, narsistlik, kıskançlık, cimrilik, işkoliklik onu batırır, düşürür, ayağını kaydırır da haberi olmaz.
Acaba ben gerçekten hatasız mıydım, mükemmel miydim ki eşimin de hatasız olmasını istedim?
Evet, mükemmel olmadığım halde mükemmel bir eş istedim.
Evlilikte hatasız insan aramak denize girip de kuru kalmayı beklemek gibi bir şeydir. Çiftler birbirinin eksiklerine odaklanırlarsa evlilik savaşa döner. Herkes kendi hatasını düzeltmeye çalışır, birbirlerinin iyi yönlerini görmeye başlar, onu beslemeye başlarlarsa evlilikler uzun süre devam eder. Evlerinde çatışma yerine huzur olur. Huzur ikliminde yetişen çocuklar ise büyük bir kazanımdır. Çatışma ortamına uzun süre maruz kalan çocuklar, anne babalarını yetişkinliklerinde dünyayı dar ederler.
Acaba kibrimi okşayan egom beni bu hale getiren yanlışımdan döndürmeyen o mu?
Evet, pis egom beni bu hale getirdi.
Öğrendikçe ve kazandıkça kendimi bir halt zannetmeye başladım diyebilmek, Rabbimizin asla sevmediği enaniyeti, benliği beslediğim için pişmanım diyebilmek büyük bir yıkımın önüne geçebiliyor. Yersiz egosu yüzünden çocuklarını bile hiçe sayan, kendini kral diğer aile bireylerini köle gibi gören bir bakış açısı evlilik kurumuna zarar veriyor.
Acaba diziler, sabah programları en az günümün üçte birini alan sosyal paylaşım siteleri benim zihnimi ve düşünme sistemimi, dini değerlerimi, gelenek ve göreneklerimi, ahlakı yapımı değiştirdi mi? Önceleri şükür, kanaat ederken ve takdire rıza gösterirken şimdilerde ne oldu da dilimden şikayet eksik olmuyor?
Evet, ben değiştim, değiştiğimi geç de olsa fark ettim.
Dizilerdeki gibi bir evliliğim olsun istedim, ama onların perde arkasındaki dışı süs içi pis halini hiç düşünemedim. Sabah programları savaştığım kişilerin sayısını arttırdı, ne de haklıymışım dedirtti, egomu besledi. Sosyal ağlardaki gördüklerim şükür duygumu giderdi, dini değerlerimi yaşayamaz hale geldim.
Acaba evliliğimin içine anne babamı, akrabalarımı dahil ettiğim için mi bu evlilik çıkmaza girdi?
Evet, en ufak bir meselede bile anne babamı eve çağırdım ya da valizi toplayıp evi terk ettim.
Aile içindeki bazı meseleler dışarıya aktarılmamalıdır; bazen çözüm aradığımız yerden istediğimizi alamayabiliyor, hatta iyice çıkmaza bile evliliklerimiz sürüklenebiliyor. Zamana bırakmak, sabır ve karşılıklı saygı içinde konuşabilmek, aile danışmanları bu noktada daha iyi bir çözüm olabilir.
Çocuklarının geleceğini daha çok düşünen, evliliğin bir kader olduğuna inanan bir insan sabır kuvvetine yatırım yapar. Kendisiyle tarafsız bir şekilde yüzleşmeyi başarabilir. Evliliğe zarar veren yönlerini törpüler.
Acaba diye sorduğumuz sorulara evet bu noktada ben haksızdım, diyen kişiler çocuklarını sokağa, kendilerini de yalnızlığa ve psikolojik sorunlara mahkum etmiyorlar.
Acaba diye sorduğumuz sorulara hayır diye cevap verenler, kendilerinin asla hata yapmayacağına inanan ve bütün eksikliği, kusuru karşı tarafta gören egosu yüksek, geleceği karanlık kişilerdir. Bu kişiler çoğunlukla narsist, yani kendinden başka kimseyi düşünmeyen, bir anda bin bir emekle oluşturulmuş yuvayı hiçe sayan tiplerdir.
Egosunu ev havuzunda eritebilen ben değil, biz diyen çiftler çocuklarını ve geleceğini kurtarıyor. dünyadaki en büyük başarılardan biri de çiftlerin evliliklerini muhafaza edebilmeleri ve bir ömür birbirlerine sadık kalmalarıdır.
Aile varsa huzur var, güven var, toplum var, başarı var, cennet var.
Aile kalesi düşerse geriye ne kalır ki?
Rabbim, aileyi yıkmak isteyen şer odaklarını sana havale ediyoruz. Evlenemeyen gençlerimize evlilik, evli olanlara da huzur ve devamlılık temenni ediyoruz.
ALİ ALTAYLI