İnsan doğuştan temizdir ve hep temize, temizliğe hayrandır, âşıktır. Kendisi bataklıkta olsa da gül bahçesini arar durur. Yalancı itibar ve sevginin yerine gerçek sevgiye, sevgiliye akar gönlü bir ömür. Hayatımızın başarısı da aslında çocukluktaki paklığımızı koruyarak sonsuzluğa biletimizin kesilmesidir. Bir gün elbet hepimizin bileti er ya da geç kesilecek. Biletimizin ne zaman kesileceğini bilemiyoruz; ama şunu biliyoruz: Temiz bir şekilde bizi dünyaya gönderen Yaratıcımız temiz bir şekilde emanetini geri ister. Arkadaşımız emanet olarak son model bir otomobil verse kısa süreliğine biz onu perte çıkarıp versek ne der, biz ne cevap veririz?
Sağlıklı ve umut dolu bir şekilde yola devam edebilmemiz için şu dört konuya kafa yormamız gerekiyor. Zillerin çaldığı, okulların açıldığı öğrenci, öğretmen ve velilerin heyecanlı, coşkulu, kıpır kıpır olduğu bu günde, bu konuyu doğru anlamamız ve eyleme dönüştürmede acele etmemiz büyük önem taşıyor.
Zihin, gönül, kalbin gürleşmesi
Yaşadığımız evlerin gürleşmesi
İçinde yaşadığımız dünyanın gürleşmesi
Sonsuzluğun güzelleşmesi, gürleşmesi
Her zaman söylediğimiz gibi zihnimiz, kalbimiz, gönlümüz güzelleşmeden, gürleşmeden özgür ve aşkın bir bakış açısına sahip olmamız nerdeyse imkânsızdır. O zaman önce buradan başlamalı, kendimizden vücut binamızdan, içindekilerden. En büyük fakirliğin parasal değil, zihinsel ve içsel olduğunu anladığımız zaman dünya tomurcuğa duracak, çiçek açacak, meyve vermeye başlayacaktır. Beynimiz ve özümüz hakkıyla ihya olmamışken peşinde koştuğumuz dünyalıklar bize gerçek huzuru, özgürlüğü, aşkınlığı veremeyecektir. Zihnimizi kitaplarla seyahatle kaliteli program ve insanlarla bol su ve temiz havayla beslemeli; stresten, gereksiz şüphe, evham, paranoyadan korumakla imar etmeliyiz. Özümüzü de darlıktan, kin, nefret, kıskançlık, cimrilik, gösteriş, benlik gibi manevi hastalıklardan arındırmadıkça ne kendimize ne de başkalarına faydalı olamayacağımızı bilmemiz gerekir. Aslında eğitimin amacı da çocukları aşkın bir bakış açısına yöneltmek, beyin ve özlerinin faydalı bilgilerle dolmasında onlara destek olmaktır.
Yaşadığımız evlerin yeniden temizlenmesi imar edilmesi de büyük önem taşıyor. Zihnini ve özünü gürleştiren bireyin ikinci olarak imar etmesi gereken yer eşi, çocukları ile birlikte yaşadığı evi, mekânı güzelleştirmesidir. Bedenen ve ruhen sağlıklı çocuklar mutlu ailelerde filizleniyor. Eğer evlerimizde yemekler beraber yenmiyor, aile bireyleri farklı saatlerde canının istediği zaman mutfağa geliyorsa, bireyler kendi özel odasında ekran başında uzun süre vakit geçiriyorlarsa baba ve annenin çocuk üzerindeki hâkimiyeti ciddi şekilde azalmışsa eve huzur nadir uğruyorsa ev hayatımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekir. Toplumun en küçük yapı taşı olan ailenin yeniden dirilmesi, sağlamlaşması ülkelerin geleceği açısından büyük önem arz etmektedir. Aile hayatı dünyadaki cennetimiz; korunmalı muhafaza edilmeli, zararına olan her şeyden kaçınılmalıdır. Bilimsel araştırmalar sorunlu ve parçalanmış ailelerde yetişen çocukların verimliliklerinin düşük olduğunu ispatlamıştır. Evdeki uyum, birliktelik, Yaratıcıya kulluk, inanç, şükür duygusu, iki dünyalı yaşama düşüncesi aileyi koruyor, yüceltiyor.
İçinde yaşadığımız dünyanın güzelleşmesi, temizlenmesi, gürleşmesi için de bireyin zihin ve özünün ayrık otlarından temizlenmesi, sonra da aile hayatının kaliteleşmesi elzemdir. Eğer içinde yaşadığımız dünya bizim istediğimiz dünya değilse kendimizi ve yetiştiğimiz aileleri gözden geçirmemiz gerekir. Özellikle birey, biz insanlar uslanmalı kendimize çeki düzen vermede gayretli olmalıyız. Bencil ve narsist yaşamamız kendimizin azıcık çıkarı için birden çok insanın emeğini hiçe saymamız dünyayı çekilmez kılıyor. Hepinizin bildiği gibi bir hikâye var anlatır, dururuz.
Hikâye şöyle: Adamın biri, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini alır ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşünürken çocuğu koşarak gelir ve “Baba parka ne zaman gideceğiz.” diye sorar. Baba çocuğuna daha önceden bu hafta sonu seni parka götüreceğim diye söz vermiş; ama canı da hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurarak gözüne ilişen gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritasını küçük parçalara ayırarak çocuğuna verir. Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim der. Sonra kendi kendine “Oh be kurtuldum, en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.” diye düşünüp koltuğa biraz daha geniş şekilde sere serpe uzanır. Aradan 10 dk geçince, çocuk babasının yanına koşarak geliyor: “Baba haritayı düzelttim; artık parka gidebiliriz.” diyor. Baba önce inanamıyor ve haritayı görmek istediğini söylüyor. Haritaya bakıp gördükleri karşısında hayretler içinde kaldıktan sonra oğluna “bunu nasıl yaptın?” diye soruyor. Çocuk babasının hayret dolu bakışları karşısında “senin bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. Önce insanı düzelttim ve sonra bütün dünya düzeldi, bu kadar basit” cevabını verir. Sonra babası ile parkın yolunu tutarlar.
Sonsuzluğun güzelleşmesi, gürleşmesi ilk üç maddeyi hakkıyla anlamamıza bağlıdır. Anlamak, özümsemek, kavramak, yaşamak, yaşatmak ufku, vizyonu bizi ümitlendiriyor. “ Onlar orada boş söz işitmezler. Ancak ‘selam’ işitirler ve orada, onların sabah akşam rızıkları vardır.” Meryem Suresi: 62.
Ali Altaylı